İmam Hüseyin, gam ve keder çölü Kerbela'da İbn Ziyad'ın askerlerine şöyle hitap eder: "Allah aşkına söyleyin, beni tanıyor musunuz? Ceddimin Resulullah olduğunu biliyor musunuz? Babamın Ali b. Ebu Talib olduğunu biliyor musunuz? Fatıma-t'üz Zehra benim annem değil mi? Şehitlerin Efendisi Hz. Hamza babamın amcası değil miydi? Cafer-i Tayyar benim amcam değil miydi? Allah aşkına susmayın ve söyleyin! Şu tuttuğum kılıç, Allah Resulü'nün kılıcı değil midir? Başımda taşıdığım şu sarık Peygamber'in değil miydi? Söylesenize! Allah Resulü, benim ve kardeşim için 'Cennet gençlerinin efendileridirler; onları seven beni sevmiş, onlara düşmanlık eden bana düşmanlık etmiş sayılır' diye buyurduğunu işitmediniz mi?"
İbn Ziyad'ın askerleri, İmam Hüseyin'in bu can alıcı ve yürekten hitabeti karşısında, ilk önce ne diyeceklerini şaşırır ve susarlar. Daha sonra ise, söylenenlerin hepsinin doğru olduğunu ifade ederler. Ancak, yine de İmam Hüseyin'in ve yarenlerinin çekip gitmesine izin vermezler. Resul-i Zişan'ın dizlerinin dibinde büyümüş ve ilk eğitimini O'ndan almış İmam Hüseyin, devam eder pas tutmuş yürekleri sorgulamaya: "Peki, kanımı akıtmayı niye helal görüyorsunuz?"
Yine can alıcı bir soru; İbn Ziyad'ın askerleri yine suskun. Ancak yine hakikati görmelerine mani olunur. Zira İmam Hüseyin hala kuşatma altında. Ve azgın askerler, İmam Hüseyin'in soruları karşısında şu cevabı verirler: "Ey Peygamberin evladı! Biz bu söylediklerinin hepsini biliriz. Ancak, susuz can verinceye kadar senden el çekmeyiz."
İmam Hüseyin, gözleri kandan başka bir şey görmeyen askerlerin bu cevabından sonra susar. Hiçbir sözün fayda vermeyeceğini anlar. Hesap gününün meliki olan Allah'a tevekkül eder. Ve içinden; "Şahid ol ey Rabbim! Şahid ol bu yapılanlara Allah'ım!" der. Artık iki seçenek de kalmamıştır İmam Hüseyin'in önünde. Yezid'e biat etmeyeceğini defaatle dile getirmiştir çünkü. O yüzden tek yol kalmıştır: "Zillet bizden uzaktır" düsturuyla, izzetli bir şekilde savaşmak.
İmam Hüseyin, dedesinin kutlu mesajının nesillere doğru anlatılması için kendini ve yarenlerini feda etmeyi göze almıştır artık. "Kanların döküleceği zamandır" diyerek yiğitçe karşı durmaya başlar. İbn Ziyad'ın askerleri, İmam Hüseyin'in duruşu ve direnişi karşısında, kurt korkusuyla dağılan sürüler gibi sağa sola kaçışırlar. İmam Hüseyin, Kerbela'da bir destan yazmaya devam eder. "Hüseynî Kıyam"ın nasıl olması gerektiğini tarihe nakşettirir. Birçok yakınını mazlumca kaybettiği halde, metanetinden, sebatından ve direnişinden taviz vermez ve kahramanca çarpışmaya devam eder.
Zeyneb’in feryadları gelir kulağına. Zeyneb’e dönüp bakamaz İmam Hüseyin. Yanında biricik evladı şehid olmuştur çünkü. Evladı kanlar içinde. Avucu kan içinde İmam Hüseyin'in. Zeynep görür Hüseyin'i bu halde. Bir feryad-u figan kopar Kerbela çölünde. Zeynep ağlar, feryad eder; yer ağlar, figan eyler. Hangi yürek dayanır bu sahneye. Allah Resulünün evlatları kılıçtan geçiriliyor. Hz. Ali'nin ciğerpareleri, Fatıma-t'üz Zehra’nın nazeninleri tek tek öldürülüyor. Yezidler saltanatları için, cennet gençlerinin seyyidine ve sevenlerine kastediyorlar. İmam'a mektup gönderip yardım isteyenler, Hüseyin'e çölleri dar ediyorlar. Yaptıkları ihanet yetmiyor, onu katlediyorlar.
Kerbela, Zeynep'in feryadları, Hüseyin'in dualarıyla çınlıyor. Zeynep feryad ettikçe, Hüseyin dua ediyor. Zeynep, "Ah keşke gök yere yıkılıp bir olsaydı" diyor. İmam Hüseyin, halini Rabbine arz ediyor: "Ey her şeyi gören, işiten Rabbim! Peygamberinin kızının oğluna yapılanlardan dolayı şikâyetimi Sana arz ediyorum. Ey yapılanlardan haberdar olan Rabbim! Bunlarla aramızdaki hükmünü ver. Yardım etmek için çağırdılar, sonra da bizi öldürüyorlar."
İmam Hüseyin bir yandan saldırıyor, bir yandan ok ve mızrak darbelerinden korunmaya çalışıyor. Binlerce kişilik ordu karşısında bir avuç yakınıyla şehadete koşuyor. Şehadet Hüseyin'i çağırıyor; Hüseyin biraz daha hızlanarak "Lebbeyk" diyor. Ve çağlara mukaddes bir miras bırakıyor. Gözleri çıkardan başka bir şey görmeyen askerler, kahramanca ve korkusuzca savaşan İmam Hüseyin'in yorgunluğunu fırsat bilerek üzerine çullanıyorlar. Kılıç ve mızrak darbeleriyle onu öldürmek istiyorlar. İmam Hüseyin, aldığı onca kılıç darbesine rağmen mücadele etmeye, karşı durmaya ve direnmeye devam ediyor. Her kılıç darbesinden sonra düştüğü yerden bir kez daha doğruluyor.
Amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah gören askerler, İmam'ın etrafını çepeçevre sarıyorlar ve ona arkadan saldırıyorlar. İmam, arkadan gelen kılıç ve mızrak darbelerinden sonra yere düşüyor. Mızrak, İmam Hüseyin'in göğsünden çıkıyor. Ve İmam Hüseyin, sırf Allah Resulü'nün nebevî mesajının doğru anlaşılması ve nesillere doğru aktarılması için giriştiği kıyamda, canını Rabbine armağan ediyor; şehadetin tatlı şerbetinden kana kana içiyor. Şehadeti kutlu olsun. Allah şefaatine nail eylesin.