Kasım ayının takvim yapraklarında gezinirken birden 3 Kasım çarptı gözüme. 3 Kasım Hz. Ömer’in şehadet yıldönümüydü. Tarihin kalbini heyecanlandıran, her bir önemli günü ya da şehitleri, İslam önderlerini anarken neden Hz. Ömer’in şehadetine dair de bir etkinlik yapılmayıp yazılar yazılmıyor diye iç geçirdim. Hz. Ömer’i anlatma ve çağın Ömerlerini çıkarma amacıyla konferanslar, seminerler ve etkinliklerin düzenlenmesi çok iyi faydalı olurdu. Hz. Ömer’in kişiliğini en öne çıkmış özelliklerini bir Müslüman’ın bilmemesi büyük eksikliktir. Çağın sahabesi olmak; sahabelerin hayatlarını bilmek, benimsemek ve her duruşta onları hatırlayarak yolumuza ışık tutmaktan geçer. Zamanın Ömerlerine ihtiyacımız vardır. Hz. Ömer zamanımızda yaşamış olsaydı bugün Müslüman coğrafyalar adaletsizliğin pençesinde senelerce cefa çekiyor olurlar mıydı ya da Mescid-i Aksa hala Yahudilerin elinde esir mi olurdu…?
Öyleyse Hz. Ömer’i anlamak, benimsemek ve yaşamak gerekir. Bu minvalde hayatının öz noktalarına değinip, kelamın gölgesinde Onun hayatını canlı tutmaya belki hatırlatmaya çalışacağız. Elbette ne kelam ne de köşeler yeter onu anlamaya…
Cesaret, şecaat, adalet simgesiyle tanınan ve cennetle müjdelenen Hz. Ömer, İslam’ın kazandırdığı ve örnek olarak bize sunduğu en önemli şahsiyetlerdendir. Hayatının önemini anlatma açısından Efendimiz’in(a.s) onun hakkındaki şu sözü kâfidir. “Eğer benden sonra peygamber gelecek olsaydı Ömer olurdu”.
Peygamberi öldürmeye giderken yolda kardeşinin evinden yükselen Kur’an sedasını işitince, kalbi yumuşayarak niyetini değiştirip Peygamber’e iman ettiğini söylemeye gidecek olan bir sahabedir Hz. Ömer. O Resulullah’ın(a.s) “Allah’ım iki Ömer’den birini İslam’la şereflendir.” duasının kabulüydü. Onunla Müslümanların sevinçleri artarken, müslümanlar ilk defa açıktan Kâbe’de dinlerini açıklama rahatlığını da yaşamışlardır. Bundan dolayı hakla batılın arasını ayıran anlamını taşıyan ‘el-Faruk’ sıfatı layık görülmüştür. O, cesaret timsalidir ve cesaretini İslam’la süsleyip bize cesurluk dersi vermiştir. Korkuyu yüreğinden atıp, öfkesinin şeytana bile ulaştığını bakın Efendimiz(a.s) ne güzel söylüyor: “ Nefsim kudret yolunda olan Allah’a yemin ederim ki, şeytan seninle asla karşılaşmaz. Bir yoldan giderken seni görmüş olsa muhakkak başka bir yolda döner gider.”
Hz. Ömer denilince akla ilk gelecek olan adalettir. Adalet kavramı Hz. Ömer’le özdeşleşmiş olup halife olunca da bu konuda tüm yöneticilere örneklik ve önderlik yapmıştır aslında. Hz. Ömer’in şu sözü, sorumluluk bilincini zerrelerinde hissettiğnin göstergesidir: “Dicle kenarında koyun güden çobanın kaybolan koyunundan, Allah’ın beni sorumlu tutacağını ve onu benden soracağından korkarım.”
Adaletinin kökeninde de yakini ve derin bir iman vardır. İmansız adalet, adalet değildir. Adaleti imanla, imanı adaletle taçlandırdığı için Müslümanlara örnek ve önder olmuştur.
Bu sorumluluk bilincinin altında yatan ve Hz. Ömer’i Ömer yapan en büyük özellik ise Allah korkusudur. Nitekim münafıklar listesi kendisinde bulunan Huzeyfe’ye gidip, o listede adı olup olmadığını sorgulamıştır. O, kulluğunun zirvesindeydi ve zirvede oldukça örnek ve önder olarak kazanılmış en önemli insanlardandır.
Adil yönetici Hz. Ömer’in duruşunu sergileyecek yöneticilere ne de çok özlem vardır bugünlerde… Kim sergiler acaba bu duruşu? Ki Hz. Ömer halife olunca hutbeye çıkıp “Eğer Kur’an ve sünnetten ayrılırsam ne yapardınız?” Demesi üzerine sıradan bir vatandaş ayağa kalkıp; “Seni kılıçlarımızla düzeltiriz ey Ömer’ demiştir. Hz. Ömer ‘Beni günahtan alıkoyacak bir ümmet bulunduğu için Allah’ıma sonsuz hamdolsun’ demiştir. Halkın çekinmeden kılıçla tehdit etmesi onun nasıl bir yönetici olduğunu göstermesi bakımından yeterlidir zaten.
Hz. Ömer’in ahiret hayatına yönelik endişesi de bizi etkilemelidir. Hz. Ömer her gün kendisine ölümü hatırlatması için bir adamı birkaç lira vererek görevlendirmiştir. Her gün birkaç defa ölümü hatırlatırdı. Yine bir gün hatırlatınca Hz. Ömer ‘Sen bundan sonra bana gelip ölümü hatırlatma. Çünkü bizim sakallarımız beyazlaştı, senin hatırlatmana artık ihtiyacım kalmadı. Sakala ak düşmesi ölümün habercisidir.’
Ve hayatından daha bir sürü kesitlerle bizlere örnek ve önder nadir şahsiyetlerden olup, varlığı ve adaleti hala konuşuluyor ve daha yüzyıllar boyunca da konuşulacaktır.
Rabbim bizlere her daim Hz. Ömer’i hatırlayıp çağın Ömer’lerine aday olmayı ve çağın Ömer’lerini yetiştirmeyi nasip etsin.
Baki Muhabbetle…