İslam dünyasının kalbi sayılan Ortadoğu'da birçok şey, vuku bulan fiili olgular/çekişmeler/çatışmalar üzerinden okunuyor. Oysa fiili olgular/çekişmeler/çatışmalar, bölgenin dinsel yaşamını temel alan büyük sosyal dönüşüm/komplo/tahribat politikalarının tipik sonuçları olarak karşımıza çıkmaktadır.
1980'lerin başından beridir mütemadiyen ısıtılıp İslam dünyasına “armağan” edilen bir “Şii-Sünni çekişmemiz” ilk günkü tazeliğiyle hala gündemde iken, 1990'ların başından bugüne kadar sessiz sedasız yürütülen Sünniliği Sünnilikle ya da Sünni hareketleri yine Sünni görünümlü aktörlerle bertaraf etme politikaları, bölgesel komplonun görünmeyen gerçekleri olarak karşımızda duruyor.
Şu sıralar Kaşıkçı cinayeti vesilesiyle tüm çıplaklığıyla arzı endam eyleyen bir Prens İbni Selman gerçeğiyle yatıp kalkıyoruz. 2015'ten beridir “Suud modernleşmesinin” efsane yüzü olarak cilalanıp pazarlanan İbni Selman şahsında yürürlüğe giren “Lanetli Küre”den sadır yeni bölgesel politik vizyonun vahameti tam olarak anlaşılmadan, hatta getirisi-götürüsü tartışılmadan tüm bölgesel gerçekleri oldubittilerin peydahladığı/peydahlayacağı sonuçlar üzerinden okumak gibi yeni fiili durumlarla karşı karşıya kalmak üzereyiz.
Prens İbni Selman 2015'te bölgenin dinsel/sosyal/politik/askeri hayatına adım attığı ilk anda şekilsel olarak zaman zaman eleştirilerin odağına oturmuş olsa da, süreç içerisinde bilhassa siyasal ve “İslamcı” entelektüel çevrelerde ortaya çıkan yaklaşım biçimleri, derin planları ifşa etmekten ziyade Prens'in politik vizyonuna hizmet edecek, muhtemel düşünsel dirençleri akamete uğratacak şekilde ön açıcı işlevler icra edilme yoluna gidildi.
Gelinen noktada ise Prens İbni Selman'ın “Suud modernleşmesi” üzerinden cilalanan kirli yüzü, BAE prensi İbni Zayid'in İhvan başta olmak üzere bölgenin mutedil İslami fikriyatını/entelektüel birikimini bünyesinde barındıran hareketlerini, Filistin'deki gibi haklı mücadelelerini ve önde gelen müslüman simalarını “Terör” kapsamına alacak şekilde bir kıvama getirildi. İbni Selman, Batı'da “Suud'un modern yüzü” şeklinde parlatılırken; Sünni/İslam dünyasında ise İran/Şia cephesinin Sünni dünyasına dönük “işgal” saldırılarını önleyen/önleyecek “Kahraman” muamelesine tabi tutuldu. Bu şekilde “İki Prens'in” ön ayak olduğu şeytani planlar Batı'dan ve israil'den tam destek görürken, İslam dünyasından da bölge içi işlev anlamında azımsanmayacak bir kamuoyu desteğine kavuşturulmuş olundu.
Oysa İbni Selman, BAE Prensi İbni Zayid'in uzun yıllardır yalnızlık içerisinde, sadece Batı'dan destek gördüğü politik vizyonuna destek olacak şekilde devşirip Washington ve Tel Aviv'e pazarladığı en “Muhteşem buluş”larından bir tanesiydi. Hani Kaşıkçı cinayetindeki baş aktörlüğü vesilesiyle Türkiye kellesini istediğinde Trump'ın “Orada israil'i korumaya yardım edecek başka kimsemiz yok.” Diyerek korumaya alması vardı ya. O denli “Kıymetli”, o denli “muhteşem” bir buluş!
İbni Selman, İbni Zayid'in “Muhteşem buluşu” olunca ister istemez kendisini, dolayısıyla yüklediği bölgesel işlevi daha iyi anlamak için “buluşun mimarı” konumundaki İbni Zayid'i tanımak, meselenin daha iyi anlaşılmasını sağlamaya yardımcı olacaktır. (Devam edecek)