Bir Kurban Bayramının kıyısındayız yine. İbrahim Aleyhisselamdan, eşi Hacer’den, İsmail Aleyhisselamdan söz edenler de var.
Nasıl söz edilmesin ki…
Her namazda anıyoruz onları.
Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in âline rahmet (salat) eyle(şerefini yücelt). İbrahim’e ve İbrahim’in âline rahmet (salat) ettiğin gibi.
Her Kurban bir fırsattır aslında.
İbrahim Aleyhisselam ile birlikte, tevhidi, teslimiyet ve tevekkülü hayatın merkezine koymak için önemli bir fırsat…
“Şüphesiz benim namazım, diğer ibadetlerim, yaşamım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.”(Enam:162)
İbrahim Aleyhisselam bunu gösterdi hayatında.
Putları kırdığı zaman da, tağutun karşısında hakkı haykırdığı zaman da tevhidin gür sesiydi O.
Söyleyecek sözü kalmadığında zulme başvuran tüm zalimler gibi Nemrut da öfkeden kudurdu.
Ateşe atmaya karar verdiler İbrahim’i.
Odunlar yığıp tutuşturdular.
Ateş, cehennemi bir hal aldığında Allah’a tevekkülün en güzel örneğini gösterdi İbrahim Aleyhisselam. Yalnız Allah’a yöneldi ve yalnız ondan yardım diledi.
Allah, yardım için askerlerini göndermedi! Bizzat ateşe hitap etti:
“Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik.” (Enbiya: 69)
Sonra hicret etti İbrahim.
Allah’ın nimetiyle İsmail’e kavuştu.
Allah’ın emriyle İsmail ve annesini çöl ortasında bıraktı.
“Nereye gidiyorsun?” diye sordu Hacer. Cevap vermedi İbrahim.
Hacer soruyu değiştirdi:
“Bunu sana Rabbin mi emrediyor?”
“Evet” dedi İbrahim Aleyhisselam.
“Git!” dedi Hacer. “Rabbim bizi zayi etmez.”
Tevekkülün zirvesi İbrahim’in eşi Hacer’den de ancak böyle bir cevap beklenir. İbrahim gitti, Hacer ve İsmail çölde yapayalnız…
Mütevekkil; ama anne şefkati İsmail’i için su aramasını gerekli kılıyor.
Safa ile Merve tepeleri arasında gidip geliyor.
Allah rahmetiyle onları kuşatıyor ve Zemzem’i veriyor.
Ve Hacer’in sa’y’i için ne diyor Rabbimiz:
“Safâ ile Merve şüphesiz Allah’ın şiarlarından/alâmetlerindendir” (Bakara:158)
Aman Allah’ım, bu nasıl bir aile!
İmtihanlar peş peşe, sıkıntılar sağanak…
Ve Kurban imtihanı…
İbrahim’in, İsmail’in ve Hacer’in imtihanı…
İbrahim için seksen yıllık umut, Hacer için ciğerpareydi İsmail…
Peki ya İsmail için…
Verdiği cevaba bakar mısınız?
“Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi.” (Saffat:102)
Bir eşyasını, sevdiği bir bineği hibe etmeyecek İsmail. Söz konusu olan kendi canıdır.
“Emrolunduğun şeyi yap, beni sabredenlerden bulacaksın” diyor.
Allah’a teslimiyetin, tevekkülün görkemli bir tablosu…
Şeytanın iğvasına karşı pürüzsüz bir direniş gösteriyor ailenin tüm fertleri.
Recmediliyor şeytan.
Allah yine rahmetiyle kuşatıyor İbrahim’i ve ailesini.
İbrahim’in kurbanı da ümmete miras ve ödev olarak kalıyor.
Hacer’in sa’yinin, şeytanı recmetmenin ümmete miras kalması gibi…
Allah, İbrahim ve İsmail’e büyük bir görev vererek onları şereflendiriyor:
Kâbe’yi, özgürlük ve başkaldırı evi olan “Beyt-i Atik”i inşa etme görevi…
Ve İbrahim’in duası:
“Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş(Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş(Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin. Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.” (Bakara Suresi: 128-129)
Allah İbrahim’i ve âlini rahmetiyle kuşattı ve onlara salat etti.
Biz her namazda bunları hatırlatıyoruz kendimize:
Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in âline rahmet (salat) eyle (şerefini yücelt). İbrahim’e ve İbrahim’in âline rahmet (salat) ettiğin gibi.
Rabbimiz, İbrahim Aleyhisselam ve ailesinin tevekkül ve teslimiyetinden bizlere de nasip et! Amin.