Batman'da 2001 yılında evine düzenlenen baskında, FETÖ'cü polisler tarafından yatak odasına bırakılan emniyet müdürüne suikast bilgilerini içeren sahte belgeyle müebbet hapis cezasına çarpıtılan İbrahim Gürceğiz'in avukatı Mirhan Özbekli, müvekkilinin yaşadığı mağduriyetleri anlattı.
Gürceğiz'in, evine düzenlenen baskının ardından gözaltına alınıp, günlerce işkence gördüğünü belirten Özbekli, mahkeme sürecinde hem kendisinin hem de müvekkilinin söz konusu belgenin kendileriyle ilgisi olmadığını beyan ettiklerini ancak bunun mahkeme tarafından dikkate alınmadığını söyledi.
Kumpasların gün ışığı gibi net bir şekilde ortaya çıktığına vurgu yapan Özbekli, bu kumpasların meydana getirdiği mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğini anlattı.
Gürceğiz'in evine yönelik baskında çatışma çıkmadığına ama çatışma çıkmış gibi gösterildiğine değinen Özbekli, "2000 yılının akabinde Batman'da müvekkilimin evine onlarca araçla bir operasyon yapıldı. Bu operasyon, Türkiye kamuoyunda da ses getiren bir operasyon olarak değerlendirildi. Bu operasyonda, evde çatışma çıkmış süsü verilerek tutanak tutuldu. Aynı zamanda müvekkilimin kendisiyle beraber 5-6 kişi daha gözaltına alınmıştı. Müvekkilim ve arkadaşları uzun bir gözaltı süreci yaşadılar. O dönemde anayasa ve kanunlarda gözaltı süresi 7 günle sınırlıydı ama bunların kimisi 10-25 gün gözaltında kaldı. Hatta o dönemde hatırladığım kadarıyla Batman, il olarak OHAL'in dışındaydı. Bunları daha uzun süre gözaltında tutmak için Diyarbakır'da o dönemin emniyet müdürüyle ilişkilendirerek, Diyarbakır'a getirdiler. Bunlar bir süre de Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğünde tutuldular. Buraya getirilmelerinin asıl amacı da daha uzun süre gözaltında tutmaktı." dedi.
"Belgenin başkaları tarafından hazırlandığı net bir şekilde ortaya çıkıyordu"
İlk bakıldığında söz konusu belgenin başkaları tarafından hazırlandığının ortaya çıktığını dile getiren Özbekli, sözlerine şöyle devam etti:
"Müvekkilimin davası Diyarbakır'da görüldü. Dava açıldı, o dönemde dosyanın fotokopisini aldığımızda ve müvekkillerle görüştüğümüzde emniyet müdürüne suikastın yazılı olduğu belge ortaya çıktı. Belgeye ilk baktığımızda bunun başkaları tarafından yani bu konuyla alakası olmayan ya da ana dili Kürtçe olmayan ya da hiç Kürtçe konuşmayan, duymayan şahıslar tarafından hazırlandığı net bir şekilde ortaya çıkıyordu. Yargılama aşamasında müvekkillerim de ben de bu belgenin kendileriyle alakası olmadığını, bunun operasyonu yürüten polisler tarafından düzenlenip dosyaya konulmuş olma ihtimalinin olduğunu defalarca duruşmalarda dile getirdik. Maalesef o dönemde operasyonu yapan ve yürüten emniyet ile yargılama yapan, dosyaya bakan hâkimlerin de aralarında sanırım görüş birliği olduğundan dolayı bu savunma ve taleplerimizi dikkate almadılar. Eğer bu belge dosyaya konulmasaydı kanaatimce o dosyada en azından bir kısım müvekkillerimizin 146'dan ceza alma ihtimallini görmezdim ve tahliye olma ihtimalleri yüksekti."
"Yargıtay, Diyarbakır'dan gelen karar dosyalarını incelemeden onaylıyordu"
Dosyadaki sahte kumpas belgesinin hâkim ve savcıların da elini, kolunu bağladığını belirten Özbekli, "Çünkü belge, ciddi bir belge olarak gözüküyordu. O dönemin Batman Emniyet Müdürlüğüne yönelik bir eylemden bahsediliyordu. Belgedeki krokide emniyet müdürünün ne zaman evinden çıktığı, ne zaman emniyet müdürlüğüne gittiği ile ilgili bir kısım bilgiler yer alıyordu ve gerçekten bu, dosyada durdukça hâkimlerin de elleri bağlanıyordu. Çünkü bu anlamda çok tehlike arz eden bir belgenin bu dosyada oluşu bizleri de sıkıntıya sokuyordu. Tabi, karar çıktı ve biz bunu temyiz ettik. O dönem Yargıtay 9'uncu Ağır Ceza Dairesi de kararı onadı. Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi özellikle Diyarbakır'dan gelen karar dosyalarını doğru dürüst incelemeden onaylıyor ve yerel mahkemelere gönderiyordu. Durum da böyle oldu." ifadelerini kullandı.
"Mahkeme başkanı karardan rahatsız olduğunu söyledi"
Gürceğiz'in dosyasında tartışılacak başka hususların da olduğuna dikkat çeken Özbekli, "Örneğin; 20-30-35 günü aşan gözaltı süreleri… Müvekkilim ve arkadaşları gözaltında kötü muameleye ve işkenceye maruz kaldılar. O dönemde uzun gözaltı süreci ve özellikle de kötü muamele, işkenceden dolayı dosyalarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürdüm ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye aleyhine kararı verdi. Bütün bunları dosyaya sunduk ama en çok bu belgenin tartışılması gerekiyordu. O yargılama sürecinde Mehmet Emin Sabaz da yargılanıyordu ve herhangi bir eylem istinadı da yoktu zaten. Bunu mahkeme heyetiyle farklı ortamlarda görüşme imkânım oldu. Hatta karar çıktıktan sonra mahkeme başkanı karardan rahatsız olduğunu, özellikle bu dosyanın iyi bir şekilde tetkik ve incelendikten sonra Yargıtay'a götürülmesi gerektiğini söyledi. Tabi, o esnada kendilerine, 'Eğer siz kararınızdan rahatsızsanız ve kararınızın adil olmadığını düşünüyorsanız niye böyle bir karar verdiniz?' diye sordum. Belki de o zaman özellikle o belgenin de dosyada oluşu kendileri üzerinde baskı oluşturuyordu." şeklinde konuştu.
Belgeyi polisin hazırladığı ortaya çıktı
Dosyadaki belgenin, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra gözaltına alınan bir polisin itirafı ile sahte olduğunun ortaya çıktığını söyleyen Özbekli, şunları söyledi: "Tüm bu şartlardan sonra maalesef Türkiye'de tasvip edilmeyen bir darbe girişimi oldu, nahoş şeyler gerçekleşti. Akabinde o dönem Batman İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görev yapan bir polisin gözaltına alınması ve itiraflarda bulunması ile bu gerçek ortaya çıktı. O belge alındı, o polisin de el yazısı örneği alınarak laboratuvara gönderildi ve laboratuvar net bir şekilde bu belgenin o şahsın el örneği olduğunu ortaya koydu. Zaten o dönem orada görev yapıp daha sonra itiraflarda bulunan polis ifadelerinde bu belgenin bir senaryo olduğunu, bunun üstlerinin emriyle hazırlandığını belirtmiş."
"Dosyaya sahte belge konuluyorsa bunun bir an önce ele alınması lazım"
Müvekkilinin dosyasının yeniden incelenmesi gerektiğine vurgu yapan Özbekli, "Eğer dosyaya ciddi bir sonuç doğuracak sahte bir belge polis tarafından hazırlanıp konuluyorsa bu dosyanın bir an önce ele alınması lazım. Eğer bir kısmında şüphe varsa bu şüphenin bütün dosyaya sirayet etmesi gerektiği görüşündeyiz ve özellikle bu dosyada birkaç müvekkilimin, eğer dosya incelenir, yeniden ele alınırsa tahliye olabileceğine inanıyorum. Mevcut hukuk sisteminin de olaya bakışının bu doğrultuda olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan bu dosya değerlendirildi. 'Niye adım atılmıyor?' diye kimi müvekkillerimizden, kimi dostlarımızdan soru geliyor. Ben bunu öncelikle iki nedene bağlıyorum: Bir, siyasi iktidar yani siyasi irade özelikle Kürt illerinde polisler tarafından işlenen suçların net bir şekilde ortaya çıkmasını istemiyor. Yani kısacası 'Kürdistan' diye tabir edilen coğrafyada Ankara kendi kusurlarını halen örtüyor. Bu sadece bu dosyayla sınırlı değil. Rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki özellikle 12 Eylül'den itibaren ve yoğunluklu olarak da 1990 ile 2003 yıllarının başlarına kadar yaşanan hemen hemen bütün gözaltılarda kötü muamele yapılmış, hatta fiziki işkence uygulanmıştır. Kimi müvekkillerimiz o dönemde gözaltında işkencede öldürülerek, cesetleri sağa sola atıldı. Yani kısacası bugün yeniden yargılanması gerektiği yönünde talebimiz olan ve halen tutuklu olan 250-300'e yakın müvekkilimizin hemen hemen hepsinin dosyalarında kötü muamele ve işkence vardır. Hatta bu dosyalar, polisler tarafından hazırlanılan ve o işkence altında imzalatılan ifadelerden dolayı oluşturulan dosyalardır. Bu açıdan bu dosyaların incelenmesi lazım." dedi.
"Bu belge üzerinden yüzlerce insanın mağduriyetine neden olacak şekilde operasyon tasarlanıyordu"
Halen çeşitli kurumlarda, özellikle Adalet Bakanlığı bünyesinde bulunan bir kısım bürokratın bu dosyaların soruşturulmasını istemediğini anlatan Özbekli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Durum ortaya çıktıktan sonra İbrahim Gürceğiz, bu dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmesi ve yerel mahkemenin dosyayı yeniden ele alması için girişimlerde bulunuyor. Söz konusu belgeyi cezaevi idaresine verip, 'Bunun bir fotokopisini çekin, bize verin. Biz müracaatta bulunacağız.' şeklinde talebi oluyor. Cezaevi idaresi de bu belge sanki yeni oluşturulmuş şeklinde Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bu belge üzerinden neredeyse yüzlerce insanın mağduriyetine neden olacak şekilde operasyon tasarlanıyordu. Bu bize neyi gösteriyor? Bu, halen birçok kurumda eski şartların devam etmesini isteyen ve bu insanların bile bile mağdur edilmesini isteyen grupların olduğunu ortaya koyuyor. Eğer siyasi iktidar bu tür sorunların, problemlerin çözülmesi için net irade ortaya koyarsa bu sorun çözüme kavuşur. Sadece bu dosyayla da sınırlı kalmaz. Çünkü buna benzer birçok dosya var. Zaten bu şekilde elde edilen ifade ve deliller başka dosyalara da delil olarak gitti. Bu açıdan bu dosya bir ölçüde örnek olabilecek bir dosyadır. Eğer bu dosyada bir adım atılırsa diğer dosyalar da bunun akabinde açılır. Bu açıdan benim özellikle iktidardan, Adalet Bakanlığından talebim şu: Türkiye'de geçmişte çok ciddi sıkıntılar yaşandı, çok temiz, dürüst insanlar ciddi anlamda mağdur edildi ve halen devam diyor. Siz bu mağduriyetin giderilmesi ve hukuki adımların atılması için ilgilileri teşvik edin. Bir de şunu unutmamak lazım: Eğer bu dünyada bu mağduriyet giderilmezse bu insanlar öbür dünyada bundan kendileri de sorumlu tutulacaktır. Evet, bize 'O dönem iktidar değildik, gelişmelerden haberimiz yok.' diyebilirler. Artık onlar iktidarlar ve bu gerçekler de gün ışığı gibi net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu açıdan bu mağduriyetin giderilmesi için ilgili makamların ve yetkililerin bir an önce adım atmaları gerekmektedir."
"Bu duruma sebebiyet veren şahsın da soruşturma konusu olması gerekir"
Müvekkilinin dosyasındaki belgeyi yeni bir şeymiş gibi Adalet Bakanlığına gönderen cezaevi yönetimine soruşturma açılması çağrısında bulunan Özbekli, "Bu belgeyi Adalet Bakanlığına ya da ilgili kurumlara gönderen yetkili aslında bu olayın böyle olmadığını, bunun sonradan gelen belge olduğunu biliyor ama bunu kasıtlı yapıyor. Çünkü birçok grubun bu coğrafya üzerinde hesapları var ve özellikle de Ankara bu coğrafyada çok temiz, iyi niyetle çalışan, faaliyet yürüten dernek ve kurumların başarılı olmasını istemiyor. Benim kanaatim, yetkili şahıs bilerek ve tasarlayarak Ankara'ya bu belgeyi gönderdi. Eğer siyasi iktidar bu tür problemlerin çözümünde gerçekten samimiyse bu duruma sebebiyet veren şahsın da soruşturma konusu olması gerekir. Fakat benim endişem, siyasi iktidarın bu konuda çok da samimi olmadığı yönündedir. Adalet hepimiz için gereklidir. Dünya, bir partinin ve grubun iktidarıyla da yürümüyordur, şartlar değişecektir. Bu konuda hukukun uygulanması, adaletin tesisi için herkesin elinden gelen çabayı sarf etmesi gerekiyor. İktidarın ve ilgili makamların, bu son gelişmenin de soruşturması için emir vermesi gerektiği görüşündeyim." ifadelerini kullandı.
İbrahim Gürceğiz'in mağduriyeti!
İbrahim Gürceğiz, 16 yıl önce Batman'da FETÖ'cü polislerin evine düzenlediği baskınla gözaltına alındı. Operasyonu yapan FETÖ'cü polisler, Gürceğiz'in yatak odasına, o dönemin Batman Emniyet Müdürünün infaz edilmesi talimatını içeren sahte belgeyi yerleştirmiş ve daha sonra operasyonda ele geçirilmiş gibi gösterilen belgeyle İbrahim Gürceğiz müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.
ABD destekli 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ'ye yönelik operasyonlarda gözaltına alınan İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığında görevli Hulusi Cemil Altınlı'nın söz konusu belgenin polis tarafından Gürceğiz'in evine yerleştirildiği itirafı üzerine Ankara ve İstanbul'da soruşturma başlatıldı.
Savcılık, İbrahim Gürceğiz'in evinden çıktığı iddia edilen belgedeki yazılarla FETÖ'cü polis Ömer Kesinci'nin daha önce kaleme aldığı yazıları karşılaştırdı. Gürceğiz'in evinde çıktığı iddia edilen belgedeki yazılar karşılaştırılıp incelendiğinde, her iki yazının da Ömer Kesinci'nin el yazısı olduğu anlaşıldı. Bunun üzerine 18 Mayıs 2015 tarihinde Ömer Kesinci'den yeni yazı örnekleri alındı. Kesinci, bu sefer kaleme aldığı yazıları çok değişik yazarak daha önce hiçbir yerde yazmadığı tarzda yazılar kaleme aldı. Ancak söz konusu belgenin sahte olduğu ve FETÖ mensubu istihbaratçı Ömer Kesinci tarafından hazırlandığı ve onun el ürünü olduğu 16 yıl sonra Ankara kriminal polis raporuyla da tescillendi. Ankara Kriminal Polis Laboratuvarında hazırlanan rapor, 26 Mart 2015 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. Ankara Başsavcılığı, 4 Nisan 2016 tarihinde yetkisizlik kararıyla raporu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturma dosyasını 15 Haziran 2016 tarihinde yetkisizlik kararıyla Batman Cumhuriyet Başsavcılığına yönlendirdi.
Dosyanın içindeki sahte belgelerin Ömer Kesinci'ye ait olduğunu gösteren kriminal raporun olmadığını gören Batman Cumhuriyet Savcısı Şenol Taşkale, 15 Aralık 2016 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazarak, dosya içinde raporun olmadığını bildirip, raporun bir örneğinin gönderilmesini talep etti. Raporun bir türlü gelmemesi üzerine savcılık, 17 Mayıs 2017 tarihinde tekrar yazı yazarak, raporun bir an evvel gönderilmesini istedi.
Söz konusu gelişmeler yaşanırken Gürceğiz, dosyasının yeninden ele alınması için Yargıtay'a başvurmak üzere, dosyasına yerleştirilen sahte belgenin fotokopisini çekmek için bulunduğu Siverek T Tipi Kapalı Cezaevi yönetimine verdi. Belge yeni hazırlanmış gibi harekete geçen cezaevi yönetimi, olayı Ankara'daki yetkili mercilere taşıdı. Belge üzerine operasyon hazırlığı yapan emniyetin tutumunu HÜDA PAR'ın itidalli duruşu çözdü.
İLKHA