Başbakanın gündem belirlemedeki başarısı inkar edilemez.
Roboski olayı konuşulurken kürtajı gündeme getirmişti.
Şimdi de açlık grevleri gündemdeyken idam tartışmaları…
İdam tartışmalarından kimin neyi murat ettiği çok da belirsiz değil.
Başbakan, belli aralıklarla bunu gündeme getirerek MHP’den daha milliyetçi olduğunu söylemeye çalışıyor ve milliyetçi oylara talip olduğunu gizlemiyor.
Malum, yerel bazda da olsa seçimlere şurada bir yıl kaldı.
Bir iddia da Başbakanın başkanlık sistemi ile ilgili olası referandumda MHP’nin desteğine ihtiyaç duyduğu, bu yüzden iki düzenlemeyi bir paket yapıp meclise getireceği yönünde. Başkanlık sistemine karşı olan MHP’nin idama karşı çıkamayacağı bu yüzden düzenlemeye destek vermek zorunda kalacağı düşünülüyor.
Peki ya AB’nin tutumu ne olacak?
İdam cezasının kaldırılmasında AB uyum yasaları gerekçe olarak gösterilmişti.
Görünen o ki başbakan AB’yi artık pek de önemsemiyor.
Ne yaparsa yapsın AB’nin Türkiye’nin üyeliğine sıcak bakmayacağı, sürekli engeller çıkaracağı, bazılarının en sonunda bile veto hakkını kullanacağı biliniyor.
Tabii bunlar yine de tam olarak idam meselesinin gündeme gelmesini izah etmeye yetmiyor.
Yani idam gelse bile kanun geriye dönük işlemeyeceği için Öcalan’ı etkilemeyecek.
Amaç halen dağda bulunan Pkk’lileri caydırmak ise işler her zaman umulduğu gibi gitmeyebilir. Düzenlemenin ters tepme ihtimali de var. Yani “yakalanırsam idam edileceğim” diye düşünen kişi “ölürüm de teslim olmam!” diyerek savaşmaya da karar verebilir.
Başbakanın “ölenin yakınlarının canı yanıyor” şeklindeki sözlerini “şeriatın kısas hükmünü istiyor” şeklinde yorumlayanlar da oldu.
Eğer Başbakanın öyle bir talebi varsa bu çok saçma bir şey!
T.C. Laik bir devlettir ve bu devletin yasalarına göre şeriat istemek suçtur.
Şeriat için çabalamak, devletin laik sistemini ilgaya yönelik olduğu için en ağır cezayı gerektiriyor.
Yani eski ceza sisteminde idam cezasını…
O yüzden kimse şeriatı başka şeylere yama gibi göstermeye kalkmasın!
Bir Müslümanın mevcut sistem içinde idam cezasının uygulanmasını istemesinin İslami ve ahlaki bir tarafı yoktur.
Gelelim BDP cephesine…
BDP cephesi tartışmaları blöf olarak görüyor ve bu konuda düşüncelerini gizlemiyor.
İdam cezasının geri gelmesinin nelere sebep olacağından çok konuyu Öcalan üzerinden izah etme yoluna gidiyorlar.
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sözleri ise daha bir dikkat çekici.
Bakın neler söylüyor Demirtaş:
“Başbakan’ın bile idam edildiği bir ülkede ve Adnan Menderes’in mirasını devraldığını söyleyen bir Başbakan yeniden idam tartışmasını gündeme getiriyorsa durup düşünmesi lazım. Çünkü idam sehpası bir defa kurulduktan sonra kimin boynunun o ipe geçeceği çok belli olmaz. Bugün iktidar sizsiniz, yarın başkası olur.”
Bu açıkça tehdittir.
Daha önceden Başbakana yönelik MHP ve CHP’den de, Silivri’den de çok sayıda tehdit içeren açıklama yapılmıştı.
Özellikle Silivri’den bolca “idam”lı tehditler söz konusuydu.
Tabii devletin esas sahibi olduğunu düşünenlerin, Kemalistlerin, darbecilerin tehditlerinin anlaşılır bir tarafı var da, durduğu yer göz önünde bulundurulduğunda ilk anda Demirtaş’ın tehdidini anlamak kolay olmuyor.
Öyle ya Adnan Menderes’i idam edenler Kemalist darbecilerdi ki, şimdiki Ergenekoncuların öncüleri sayılırlar.
Bununla ilk açığını veriyor Demirtaş.
Şimdi bir de son cümleyi bir daha okuyun:
“Bugün iktidar sizsiniz, yarın başkası olur”
Demirtaş’ın üniter yapı içerisindeki bir Türkiye’de iktidar olma ihtimali yok.
Etnik siyaset yürüten bir partinin böyle bir hedefi de yok aslında.
İktidara Kemalistler gelebilir. Darbeyle ya da seçimle. Şimdi zihniyeti deşifre eden esas cümleye gelelim: “Çünkü idam sehpası bir defa kurulduktan sonra kimin boynunun o ipe geçeceği çok belli olmaz.”
Bu her Kemalist darbe sonrası meydana gelen tablodur.
Hatta daha geriye bakarsak İstiklal Mahkemelerinin yöntemidir.
Demirtaş, genel başkanı olduğu parti adına Öcalan’ı savunurken Kemalist ideolojiye olan bağlılığını da açığa vuruyor.
İlginç olan bu!