İdeal Eğitim Vakfı'nın düzenlemiş olduğu 'Öğretmenler Buluşması' seminerinde Panel Başkanı Medeni Taş, konunun üç boyutta ele alınacağını belirtti.
"Bu dönem din eğitimi açısından kayıp ve karanlık bir dönemdir"
Seminerin ilk boyutunu oluşturan "Türkiye'de din eğitiminin tarihçesi "ne değinen Eğitimci İsmail Turan, özellikle tek partili dönemde din eğitimi ile ilgili çalışmaların olmadığını, çok partili dönemle bu durumun düzelmesi için çalışmaların yapıldığını, 1980 yılında din eğitiminin zorunlu hale getirildiğini ve son olarak 2012 yılında seçmeli din derslerinin getirilmesi ile süreç içerisinde din eğitiminde iyileşme olduğunu belirterek;
"Türkiye'de Cumhuriyetin kurulmasından sonra din eğitiminde artık yeni bir aşamaya geçiliyor. Nitekim bu dönemde ilk olarak 1924'te liselerde, 1927 yılında ise ortaokullarda din derslerinin kaldırıldığını görüyoruz. Yine 1929 yılında da ilkokullarda din derslerinin kaldırıldığını görüyoruz. Özetle Cumhuriyetin kurulmasından 1949 yılına kadar din derslerinin okullarda verilmediğini görebiliyoruz. Bu dönem din eğimi açısından kayıp ve karanlık bir dönemdir." ifadelerini kullandı.
Çok partili sisteme geçildikten sonra din eğitimi açısından çalışmaların başladığını söyleyen İsmail Turan, "Çoklu parti dönemiyle birlikte din eğitimi açısından karanlık dönemin bittiğini görüyoruz. Bu bağlamda ilkokullarda 1949 yılında, ortaokullara 1956 yılında ve lise okullarında ise 1967 yılında din dersleri verilmeye başlandı. Tabi bu dönemlerde din dersleri konuları, ağırlıklı olarak laiklik ve din, Türklerin İslam'a verdiği hizmet ve dinin akla ve mantığa uyduğu gibi konular veriliyordu." dedi.
"Din eğitimi açısından ülkemizde kritik dönem 1980 yılı sonrası diyebiliriz"
Din eğitimi açısından ülkemizde en kritik dönemin 1980 yılı olduğunu söyleyen Turan, "Bu dönemde bir kurul oluşturuluyor. Kurulun başını genelkurmaydan seçilen bir başkan oluşturuyor. Kuruldan alınan karar neticesinde ilkokul ve ortaokullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi şeklinde zorunlu ders oluyor. Din dersini zorunlu yapmalarının en büyük sebebine bakacak olursak. O dönemde din derslerinin zorunlu olmasını savunanlar aslında 'eğer bizler din eğitimini kendi kontrolümüzde vermezsek, dışardan alınan bilgiler ile toplumda karışıklık çıkmasına neden olurlar' şeklinde düşündükleri için din eğitiminin zorunlu olmasını istiyorlardı." şeklinde konuştu.
Din eğitimi açısından bir diğer kritik dönemin 2012 yılı olduğunu belirten Turan, "Din eğitimi açısından diğer bir önemli tarih günümüze en yakın olan 2012 tarihidir. Bu tarihte okullar 4+4+4 sistemine geçti. Din eğitimi dersleri açısından, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi yanında artık bazı dini dersler seçmeli dersler olarak verilmeye başlandı. Hz. Muhammed'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Hayatı, Temel İslami Bilgiler ve Kur'an-ı Kerim gibi dersler, seçmeli olarak getirilen bazı derslerdendir." ifadelerini kullandı.
"Bazı ülkelerin din eğitimi bizzat kilisenin kontrolünde gerçekleşiyor"
Seminerin ikinci boyutunu oluşturan "Dünya ülkelerinde din eğitiminin nasıl olduğu" konusunda birçok dünya ve Avrupa ülkelerinde din eğitiminin ihtiyaçtan dolayı yapıldığını, din eğitimini yapan özel kurumlara da devletin maddi ve manevi desteğinin olduğuna değinen Eğitimci Halil İbrahim Suna:
"İlkokul ve 5.6.7'inci sınıf şeklinde şubelerden oluşan bazı Avrupa ülkelerinde din eğitiminin zorunlu olduğunu görüyoruz. Bu ülkeleri sıralarsak; Almanya, Avusturya, Danimarka, Fransa, Belçika, Hollanda, İsveç, İspanya, Norveç, İrlanda, Portekiz, Polonya, Romanya, Yunanistan gibi ülkelerdir. Avrupa'nın dışına çıkacak olursak; Japonya, ABD, Kanada gibi ülkelerde de din eğitimi zorunludur. Bu ülkelerin bazılarında din eğitimi noktasında bizzat kilise çok önemli bir rol oynamaktadır. Birçok dünya ülkesinde kilisenin kontrolünde din eğitimi yapılıyor. Hatta bazı ülkelerin okul müfredatı, piskopos tarafından belirlenir." dedi.
Türkiye ve diğer ülkeleri karşılaştıran Suna, "Türkiye ve diğer ülkeleri karşılaştırdığımızda, gelişmiş Avrupa ülkelerin birçoğunda özel okul açıp kendi müfredatınızı uygulama hakkınız vardır. Ancak bizim ülkemizde böyle bir hak yoktur ve ülkemizde bulunan özel okullar, ticari hükmünde olup vergi vermekle yükümlüdürler. Yine Avrupa'nın çoğu ülkelerinde din eğitimi dersleri kilise gibi kendi mabetlerinde yapılıp din atmosferi içinde gerçekleşmektedir. Ancak bizim ülkemizde ise din eğitimi dersleri okul sıralarında yapılmaktadır. Yine Avrupa'da din eğitimini veren okullara yerleştirilen öğrenciler, özenle seçilip gönderilirken bizim ülkemizde puan sıralaması olarak daha çok yerleşemeyen öğrenciler İmam Hatip okullarına gönderilir." şeklinde konuştu.
"Sağlıklı bir şekilde din eğitimin yapılması için okullar karma eğitimden arındırılmalı"
Seminerin son boyutunda din eğitimi kapsamında okullarda verilen din derslerinin sağlıklı bir şekilde uygulanmasına yönelik çözüm önerilerine değinen Eğitimci Hadi Erdem, "Okullar, karma eğitimden arındırılmalı ve bununla beraber verilen bilimsel derslerin de inanç ile birlikte verilmesi gerekiyor. Bir diğer çözüm müfredat konusudur. Müfredatın zenginleştirilmesi gerekiyor. Bir başka husus, din derslerini veren kişilerde bulunan liyakat meseledir. Bundan dolayı meselelere eğitimci gözüyle bakıp din eğitimini insanlara rehberlik yapabilme olarak görmeliyiz. Din derslerinin uygulandığı kişilerden hemen sonuç alma yanlışlığı bir başka sıkıntıdır. Çünkü din dersini alan kişilerde istenilen hedeflerin gerçekleşmesi için önemli bir süre geçmesi gerekiyor. Bu yanılgıya öğretmenlerimizin düşmemesi gerekiyor. Başka bir çözüm ise din eğitiminde kolaydan zora doğru bir din eğitimi metodu uygulanmalıdır." dedi.
İLKHA