İmam Humeyni Irak'ta sürgündeyken, Necef Kentinde medrese talebelerine verdiği sohbetlerin birinde şunları söylüyor: “Küçük bir bildiri ile bile olsa İslam'ın mesajını toplumda yaymaya çalışın. Kültürel dönüşüm olmadan siyasal ve toplumsal dönüşüm olmaz.”
Ne kadar doğru bir söz… İslam'ın değerleri, öğretileri, İslam kültürü kalp ve zihinleri meşgul etmedikçe, düşünsel dünyamıza hükmetmedikçe fert ve toplum olarak hangi değişimden söz edebiliriz? Sabah akşam lüzumsuz konulardan bahsediyoruz. Şu şöyle oldu, bu böyle oldu diye kendimizi hırpalıyoruz. Ama toplumun, gençliğin elimizden kayıp gittiğini göremiyoruz.
Beyler, gençlik elden gidiyor! Genç nesiller bize, dünyamıza, değerler sistemimize yabancılaşıyor. Genç nesillerle aramızda kalın duvarlar örülüyor. Toplumun, gençlerin, insanımızın zihin ve kalp dünyasını İslami anlamda dönüştürmeyi başaramazsak siyasal ve toplumsal anlamda hiçbir başarıyı elde etmemiz mümkün değil.
Gençlerimize yönelmeliyiz, onların iç dünyalarıyla tanış olmalıyız, onları anlamaya çalışmalıyız. Akşamları televizyonlar karşısında, haber bültenleri izleyerek harcadığımız vakitlerimize yazık. Bu saatlerimizi, ailelerimize, çocuklarımıza, gençlerimize ayırmalı, onlarla İslam arasındaki kalın duvarları yıkma gayreti içinde olmalı, bizden çalınan genç nesillerimizi ilgi, sevgi, muhabbet, hoşgörü ve sabırla kazanmaya çalışmalıyız.
Yükümüzün çok ağır olduğunun farkında olarak, yüzlerce ifsat projesiyle mücadele etmek zorunda kaldığımızı ve pusuda bekleyen şer güçlerin boşlukları, gafletleri, anlık zaafları kolladıklarını bilerek ferasetle ihya ve irşat faaliyetlerine girişmeliyiz.
Sözüm dindar anne babalara, dava sahibi Müslümanlara, İslami bir gençlik, İslami bir toplum inşa arzusundaki camialara, cemaatlere… Biliyorum, tablo çok karanlık, imkânlar kısıtlı, hedefe giden yol dikenlerle, engellerle, tuzaklarla dolu…
Toplumun, gençliğin ifsadı, Allah'tan ve Resulullah'tan koparılması için uygulama sahasına konulan projeler birbirini takip ediyor. Bir proje bitiyor, diğeri başlıyor. Bazı karanlık güçler ne yazık ki devletin de imkânlarını kullanarak sanatsal faaliyetler, sportif faaliyetler adı altında konserler, panayırlar düzenleyerek, kitlesel programlar tertip ederek toplumu, gençliği ifsat ediyor. İfsadın, ahlak dışı yaşamın, zihinsel ve ameli yozlaşmanın yaygınlaşması için ne gerekiyorsa yapılıyor. Bunların hedefi düşünmeyen, sorgulamayan, şehevi ve nefsani arzularının dışında hiçbir şeye önem vermeyen, kolay güdülebilen, rahatça sömürülebilen bir gençliğin, bir toplumun varlık bulmasıdır.
Bu ifsat edici faaliyetler karşısında yerimizde oturup bağırıp çağırmaktan daha önemli şeyler yapmalıyız. Eğer bir seferberlik hali başlatmayıp tek tek fertlerle, özellikle de çocuklarımızla iletişime geçmezsek, dünya ve ahiretlerinin ihyası için her türlü engel ve sıkıntıyı sabırla göğüsleyip aydınlatma, uyandırma, diriltme süreci başlatmazsak Allah muhafaza yarın öbür gün evimizin içinde, en yakınlarımızın arasında uyuşturucu kullanan, içki içen, hatta İslam'a düşman, zinakâr insanların türemesine engel olamayız…
İslami yaşamı önemsemeyen, günahla yaşamayı kanıksamış, yoz bir ahlaki karaktere sahip, namazsız, tesettürsüz çocuklarla aynı evde yaşamak, böyle çocuklara sahip olmak bir Müslüman için ne büyük bir musibet olur değil mi? Eğer toplumumuzda gittikçe yaygınlaşan bu bozulma yangınını söndürmek için elimizi çabuk tutmazsak bu korkunç yangın çok geçmeden evimizin bacasını da sarıp hayatlarımızın tatlı meyveleri olan çocuklarımızı birer zakkum ağacına çevirecek… Dünyamızı da ahiretimizi de karanlıklara gömecek birer zakkum ağacı…
Toplumumuzu, ülkemizi, hatta dünyayı değiştirme hayalleri kurarken yanıbaşımızdaki çocuklarımızı kaybetme riski her zamankinden daha yakın bir tehlike olarak karşımızda duruyor ne yazık ki!