Kim ne derse desin İslam dünyasındaki son hareketlerin ardındaki asıl etken Gazze savaşıydı.
İsmail Haniye o zaman “Furkan savaşı” demişti.
Bu savaşın çok şeye sebep olabileceği söylendi o sıralarda.
Özellikle zalim yönetimlere karşı bir kıyama…
Tunus Nahda hareketi lideri Raşid Gannuşi bu gerçeği açık yüreklilikle söyledi.
Siyonist rejimi destekleyenler ya da sessiz kalanlar bunun bedelini ödedi ve ödemeye devam edecekler.
Devrim dalgası bu şekilde ortaya çıktı; ama zamanla tüm diktatörleri hedef aldı.
Zalimler arasında tercih yapmak ve “Benim zalimim iyidir” noktasına gelmek gelişen olayları iyi okuyamamaktır.
Devrimleri iyi okuyamamak maalesef adaleti gözetmeden insafsızca yorumlara da neden oldu.
Birileri Kadir-i Mutlak olan Allah’ı unutup her şeyi Amerika’nın planladığını iddia etti.
“Amerika en seçkin işbirlikçilerini değiştirmek için halk hareketlerinden faydalanmıştır” demek nasıl bir ruh halini yansıtır bilemiyorum.
Şüphesiz son devrim dalgasında en önemli ve en dikkat çekici ülke Mısır’dır. Mısır, tarihinden, bulunduğu coğrafyadan ve nüfusundan dolayı bu önemi hak ediyor.
Yüzyılın en önemli İslami hareketlerinden biri olan İhvan-ı Müslimin’in doğup geliştiği yerdir o topraklar.
Neredeyse yüz yıldır davet ve ıslah çalışmalarıyla İslam dünyasında güzel işler yapan İhvan hareketi, her zaman emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin hedefinde oldu.
İngiliz ve Amerikan işbirlikçileri, Arap milliyetçisi sosyalistlerin yıllarca yönettiği ülkede İhvan, Allah’ın yardımıyla hedefinden sapmadı.
Hareketin öncüleri olan Hasan el Benna ve Seyyid Kutub şehid edildi.
Hareketin on binlerce bağlısı zindanlarda ağır işkencelerle karşı karşıya kaldı.
Mesela Zeynep Gazali’nin “Zindan hatıraları”nı ya da Ahmet Raif’in “Hücrede” yaşadıklarını okurken gözyaşı dökmeyen yoktur herhalde.
İhvan hareketi onca baskı ve eziyete rağmen yoluna sebatla devam etti.
“Davetçiyiz, yargılayıcı değil” ilkesini esas alarak çok güzel işler yaptılar.
Gündemler onunla meşgul oldu.
Öyle görünüyor ki, İhvan-ı Müslimin hareketi dünyanın gündemini meşgul etmeye devam edecek.
Mısır Devriminin etkisi İslam dünyasında daha yoğun bir şekilde hissedilecek.
Ürdün’deki hareketlenmeler bunun göstergesidir inşallah.
Kuveyt ve Birleşik Arap Emirliklerinde de (BAE) İhvan’ın ağırlığı hissedilmeye başlandı.
Krallar kendilerini diken üstünde hissediyor bugünlerde.
Son zamanlarda BAE`de İhvan`a karşı operasyonlar yapılıyor.
Korkunun ecele faydası yoktur.
Bölgenin Amerikan işbirlikçisi Suudi yönetimi, İhvan’a karşı teyakkuza geçmiş durumda.
Suriye krizinin çözümü için Muhammed Mursi’nin önerdiği dörtlü zirveye (Mısır, İran, Türkiye ve Suudi Arabistan) katılmama gerekçelerinin İran’dan kaynaklandığını sandı birçok kimse. Ama aslında durum göründüğü gibi değil.
İran, mezhebi faktörlerden dolayı İslam dünyasının büyük bir kısmında faaliyette bulunamıyor; ama İhvan hareketi her yere girebiliyor.
İhvan hareketindeki Amerikan ve İsrail karşıtlığı ise gerek Amerika’nın gerekse de Suudi’nin canını sıkıyor.
Bu en son Suriye meselesinde de kendini gösterdi.
Hama katliamından sonra binlerce üyesi ülkeyi terk eden, binlerce üyesi de zindanlarda şehid edilen İhvan hareketinin Suriye’de pek bir gücünün olmadığını hemen herkes biliyor.
Esad karşıtı direnişin gündeme gelmesiyle yeniden toparlanma sürecine girdiler.
Hareketin teşkilat tecrübesi dikkate alındığında kısa sürede toparlanabileceği düşünülüyor.
Tabii bu emperyalistlerin de dikkatini çekiyor.
ABD Ankara Elçisi Ricciardone “Suriye’de Müslüman Kardeşlerden Endişeliyiz” demiş.
“Suriye`de muhalefet saflarında gücünü arttıran Müslüman Kardeşler” in rahatsızlık verdiğini söylemiş elçi.
Siyonist rejim yöneticileri de Muhammed Mursi başa geçtiğinden beri rahat rahat uyuyamıyorlardır.
İnşallah rahatsızlıkları artar ve kinleriyle geberirler.