İsrail ve ABD yapımı Mısır cuntası kana doymuyor. Adeviye ve Nahda meydanlarındaki vahşi katliamı kınamak için sokağa çıkan insanlar üzerine ateş edildi ve onlarca insan hunharca katledildi. Caniler, Ebu Zabal Cezaevinde de toplu bir katliama daha imza attılar. Tutuklu ihvan üyelerinden oluşan 50’den fazla insanı zehirli gaz ile öldürdüler. Kansız,tutuklamasız ve işkencesiz geçen tek bir gün yok.
Plan şu; barışçı gösterileri terörize edip İhvan’ı şiddet kullanmaya zorlamak ve peşinden rahat bir şekilde aldıkları görevi, yani cadde ve meydanlarda direnen İhvan’ı bitirme işini tamamlamaktır. Bu babtan, cunta geçici hükümet başkanı Hazim Biblavi, İhvan’ın yasaklanmasını da talep etti. Bugün yarın, cuntanın bu taleplerini emir addedecek olan yargıçların İhvan’ı terör örgütü iddiasıyla yasakladıklarını, tutuklu lider kadrolarını da terörist diye yargılayıp ceza yağdırdıklarını, Hürriyet ve Adalet Partisi’nin kapısına da kilit vurduklarını görürsek hiç şaşmayacağız. İşin özü, cuntacıların, İhvan’ı şu veya bu şekilde bitirme ihalesini almış oldukları net bir biçimde ortaya çıkmıştır.
Cunta, bu amacı gerçekleştirmek için İhvan’ın lider kadrosunu tutukluyor. En son Salı sabahı İhvan’ın genel mürşidi Muhammed Bedii de tutuklandı ve çok sıkı korunduğu bilinen Akrep Cezaevine kondu. Kesin sayı net olmamakla beraber, İhvan üyelerinden bin’den fazla tutuklunun olduğu söyleniyor.Önümüzdeki günlerde bunun daha da artarak devam edeceği muhakkaktır. Ortamı daha da germeye yönelik bu tutuklamalar yanında, lider kadronun erkek ve kız çocuklarını bilinçli bir şekilde katlederek yönetici kadroların sabrını zorlayıp yanlış bir karar almaya sevk etmek oyunu oynanıyor.
Bilindiği üzere katiller, İhvan genel mürşidi Muhammed Bedii’nin oğlu Ammar ile Muhammed Biltaci’nin melek yüzlü kızı Esma’yı da acımasızca katlettiler. Bu kışkırtma yöntemi ancak firavunlara has bir yöntemdir. Hatta, Musa’nın firavunu bile bu denli vahşi ve gaddar olmamış, kız çocuklarını değil, sadece erkek çocukları katletmişti. Günün firavunu ise bu alçaklığı da irtikap etmekten geri durmadı. Görünen o ki, İhvan’ı sıcak çatışma alanına çekmek için daha çok sinsi ve vahşi yöntemler deneyeceklerdir. Kısacası, İhvan’a karşı top yekun bir savaş son hızıyla devam ediyor. Peki, savaşın kaybedeni ihvan mı,yoksa ona savaş açanlar mı olur? Veya cunta, İhvan’ı bitirebilir mi?
İhvan’ı ne cunta, ne de İsrail veya Amerika bitiremezler. İslam dünyasının en eski ve en organize olmuş güçlü bir hareketidir İhvan. Sadece Mısır’da değil, bir çok Arap ve İslam ülkelerinde uzantıları olan ana bir damardır İhvan hareketi. İsrail’e karşı direniş hareketi olan Hamas da İhvan’ın bir koludur zaten. Çetin mücadelelerle geçen seksen yıllık bir tecrübe geçmişine sahip bir hareketin askeri bir darbe ile ortadan kaldırılması mümkün değildir elbette. Mısır toplumunun adeta kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiş bir hareket, öyle kolay yok edilebilir mi? Darbeci cellatların da böyle bir şey düşünmedikleri, ancak İhvan’ı siyasi arenadan silmek gibi bir çaba içinde olacaklarını, bunun da İhvan’a ağır bir darbe teşkil edeceği malumdur.
Her şeyden ötede, şayet darbeciler Mısır’da geri püskürtülemezse, Arap Bahar’ı denilen sürecin bu geçiş dönemi çok daha sıkıntılı olacak ve muhtemelen Tunus, Libya ve diğer yerlerde de Mısır’dakine benzer olaylar yaşanacaktır.
İhvan şu an itibariyle yaralı durumda ve moral bir desteğe son derece ihtiyacı var. Katliamlara sessiz kalan dünyaya değil, ama buna tepkisiz kalan İslam aleminin hali gerçekten düşündürücüdür.Türkiye dışında pek önemli bir destek olmadı.Hükümet ve halk olarak Türkiye bu konuda daha da fazlasını yapmalıdır.Kimi yazar ve hoca efendilerin İhvan’ın hatalarını dile getirmesi ise son derece üzücüdür.
Efendim,İhvan neden yönetimi almış,niye öyle aceleci olup oyuna gelmiş, oynanan bir oyunmuş bu da, neden fark etmemiş türünden eleştiriler, hem yanlış hem de zamansızdır. Doğru olsa bile, doğruyu doğru zamanda ifade etme gereğini unutmamak lazım. Kendileri lüks mekanlarında ilmi meseleleri kılı kırk yararcasına(!) tahlil buyururlarken, İhvanın serden geçen, tanka ve kurşuna meydan okuyan yiğitler yetiştirdiğini göremez ve takdir edemez bu entel hocalarımız. İhvan, gelinen nokta itibariyle nerede hata yapıldığını müzakere edecek ve yeni stratejilerle tekrar yoluna devam edecektir elbette.
Yazımı umut yüklü bir dize ile bitirmek istiyorum.
Nil, yine bir gün coşkuyla akacak.
Mısırlı ve gözü yaşlı bir anne elindeki sepeti yavaşça Nil’e bırakacak. (D.Ali Erzincanlı)