İhvan, Mısır ve İslam dünyasındaki en eski ve en güçlü hareketlerden biridir. İhvan-ı Müslimin geçen asrın ilk yarısında Mısır’da doğdu. Çok geçmeden Irak ve Suriye başta olmak üzere birçok Arap ülkesinde ismini duyurdu. Hareket Pakistan, Türkiye, Malezya gibi İslam ülkelerindeki İslami cemaat ve hareketler üzerinde de azımsanmayacak etkiler bıraktı. İhvan’ın yetiştirdiği âlim ve düşünürlerin eserleri en çok okunan kitaplar arasına girmeyi başardı.
hareketi seksen yıllık ömründe birçok engelleme, kısıtlama ve zulümlerle karşılaştı. Üstad Hasan el Benna bir suikast sonucu 1949’da şehit edildi. Seyyid Kutup, Abdülkadir Udeh gibi hareketin düşünür ve âlimleri Cemal Abdünnasır döneminde(1966) idam edildiler. Değişik zamanlarda hapis, sürgün ve idam olayları hep devam etti. Yetmişli ve seksenli yıllarda Irak ve Suriye’de de hareket büyük trajediler yaşadı. Ancak, İhvan’ın şu dokuz aydan beri Mısır’da maruz kaldığı ve halen devam eden zulüm çok daha büyük oldu diyebiliriz.
25 Ocak 2011 devrim hareketinden sonra başlayan süreçte Mısır’da seçimler gerçekleşti ve İhvan başta olmak kaydıyla İslami cemaatler seçimlerde büyük bir başarı elde ettiler. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de İhvan’ın gösterdiği aday Muhammed Mursi kazandı. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Mursi daha koltuğa oturmadan yetkileri sınırlandırıldı. Yargı, emniyet ve ordudaki eski rejim yanlıları, medya ve iş adamlarını da yanlarına alarak karanlık bir propaganda süreci ile İhvan’ı şeytanlaştırma sürecini başlattılar. Çıkarları tehlikeye düşen iç ve dış odaklar el ele vererek orduya darbe yaptırdılar.
Mısır dokuz aydan beri tarihinin en sancılı dönemlerini yaşıyor. Askeri cunta yönetimi halkın oylarıyla seçilen Mursi’yi devirip hapse attı. İhvan hareketinin öncülük ettiği sivil eylemleri dağıtmak için Nahda ve Adeviyye meydanlarında direnişi sürdüren halkın üstüne ateş açıldı ve binlerce masum hunharca katledildi. İhvan’ın birinci ve ikinci dereceden lider kadrosunun hepsi zindana atıldı. İhvan terör örgütü ilan edilerek mallarına el konuldu. Hukuk tamamen siyasallaştırıldı ve yargıçlar askerin emrine girdi. Öyle ki, Minye’de mahkeme 529 kişiye idam kararı vererek durumun vahametini gözler önüne serdi.
Bütün bunlar yetmemiş gibi cuntanın başı Sisi cumhurbaşkanlığı için aday olduğunu açıkladı. Adaylığın açıklanmasıyla beraber Mısır borsası dibe vurdu ve sokak gösterilerinde önemli bir artış oldu. Batılı bazı devletlerin Mısır’ın iflas durumuna düşeceği uyarısında bulundukları ifade ediliyor. Cuntanın başı Sisi de Mısır ekonomisinin üç dört trilyon cüneyh (yaklaşık yüz milyar dolar) paraya ihtiyaç duyduğunu söyledi. Sisi’nin böylesi büyük rakamlar ifade ederek zengin körfez monarşilerinden daha fazla yardım almayı amaçladığı ifade ediliyor. Şimdiye kadar Suudi ve diğer körfez ülkeleri cunta yönetimine 18 milyar dolar yardım yapmış bulunuyorlar.
Takke düştü, kel göründü. Artık cuntanın niçin darbe yaptığı belli oldu. Amaç; Mısır’ı askeri bir rejim ile yönetmek ve İhvan’ı siyasal olarak bitirmek. Cunta, İhvan’a karşı başlattığı bu savaşta iç ve dış güçleri de yanına almak için yoğun çaba gösteriyor. Cunta rejiminin İhvan’ı terör örgütü olarak ilan etmesinin ardından Suudi Arabistan ve BAE’de aynı yönde adım attılar.
Yurtdışına kaçabilmiş İhvan üyelerinin İngiltere başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerine yerleşmeleri cunta ve destekçilerini harekete geçirdi. İhvan’ın tehlikeli bir terör örgütü olduğu propagandası faaliyeti hızla devam ediyor. Suudi yönetiminin bu konuda İngiltere’ye kabarık bir dosya sunduğu ve İhvan aleyhinde bir kararın alınması hususunda baskı uyguladığı söyleniyor. AB, cuntaya olan desteğini dış ilişkiler sorumlusu Catherine Ashton’u Kahire’ye göndererek gösterdi. Önümüzdeki günlerde Avrupalıların İhvan’ı terör örgütü olarak kabul etme yönünde bir karar aldıklarını görürsek şaşmayacağız.
İhvan zor bir süreçten geçiyor ancak destansı bir direniş sergiliyor. Mursi’nin, ‘Barışçı direnişimiz silahtan daha güçlüdür’ diyerek başlattığı sivil direniş sürecinin başarıyla sonuçlanacağını umut ediyor, kardeşlerimizin zaferi için dua ediyoruz.