Bir aydan fazladır Özlem Ajans’tan çıkan iki çalışma var: Bir aydır da gazete, dergi v.s gibi basın organlarımıza bakıyorum herhangi bir değerlendirme göremiyorum. Halbuki kültür sayfaları bu tip haberleri yapmaya yönelik olarak değerlendiriliyorlar. Ayrıca köşe yazarlarımızın da dünyaya yön vermeye, velud kalemleriyle derin mevzulara girdiklerinden böylesi basit(!) mevzuları görmeleri beklenemez tabii. Nihayet iş başa düştü. Alanımız olmamasına rağmen iki satır karalayalım dedik.
Biliyoruz ki müzik geniş kapsamı olan bir alan. Fakat saptırıcı yönü bugün daha yaygın olsa da mesaj verme ve kitlelere ulaşmada inkar edilemez bir etkisi var. Başkalarından değil, kendi gençlerimizi müşahade ederken dahi bunu gözlemlememek mümkün değil.
Dolayısıyla bundan faydalanmak adına Özlem Ajans, 2004’ten bu yana üretken davranıyor. Her söz, her ritim ve her beste bizi değer yargılarımızı anmaya ve Allah’ı hatırlatmaya sevk ediyorsa gaye hasıl olmuştur. Ben bunun bu süreçte olabildiğince ve şartlar elverdiğince gerçekleştiğine inanıyorum.
Bu hedefi şimdi de ikinci kasetleriyle Nurullah ve Özcan güdüyorlar. Elbette davetin bir aracı olarak gördüğümüz müzik, söz ve bestesiyle hatta sanatçının özel yaşantısıyla dahi bu sürece dahildir. Aksi halde her şey havada kalır. Yüce Allah, ihlasla söylenmeyen sözleri muhataplarının gönlüne etki ettirmez.
Nurullah’ın ilk çalışması bende ve tanıdığım birçok kişinin söylemlerinde şu etkiyi bırakmıştı: Nurullah’a Kürtçe söylemek yakışıyor, Türkçe değil.
Fakat yeni çalışması, aksine yoğunlukla Türkçe olarak çıktı. Üstelik bildiğimiz tarzda da değil. Daha özgün ve farklı… Hatta ses ve gırtlak yapısını zorlayan ve herkesin cesaret edemediği bir tarzda. Başaramama korkusu ondan çok dinleyiciyi korkutuyor doğrusu. Çalışmayı dinleyince bu korkunun yersiz olduğunu görüyorsunuz.
Özellikle ‘Aşkın İle’ ‘Nara Düştü’ ve ‘Yar Beni’ parçalarının güzelliğini dile getirmeyeni görmedim.
Elbette bu parçalara güzellik veren Hz. Peygamber(sav)’in varlığı ve zindanın bereketidir. Sanatçıların ve bestecilerin yanısıra söz yazarlarının da hakkını inkar etmemek gerektiğini biliyorum; ama bu güzelliği ben buna bağlıyorum.
Nurullah kardeşimizin sesinin bu yeni tarzında da kendini kabul ettireceği belli. Fakat Kürtçe söylemden de vazgeçmemelidir. Bu yeni tarzında henüz tam oturmamış bazı ses çıkışlarını acizane Nara Düştü ‘de gözlemledim. Biraz daha çalışılarak bu çıkışlar kıvamına getirilebilir. Olabilir ki yanılıyorum da. Fakat benim gözlemim bu.
Ayrıca Özcan ve Nurullah ile beraber ajansta bugüne kadar çıkan eski parçaları da tekrar düşündüm. Acı bir gerçeği fark ettim: Genellikle Hz. Peygamber(sav), anne, üstad, Filistin, başörtüsü gibi konular etrafında sanatçılarımız hep dönüp duruyor. Üretkenlik ve farklılık pek gözükmüyor.
Sanatçılara soruyorsun söz sıkıntısı çekiyorlar. Demek ki hem söz, hem yorum herkesin karı değil. Fakat Özcan bunu aşmış gibi çoğunlukla kendisi yazmış ve besteleyip yorumlamış. Keşke çeşitlilik açısından repertuarına farklılık katsaydı. Yine de inanıyorum ki söz ve bestede sıkıntı çektiğinden iş başa düştü deyip girişivermiştir bu çalışmaya.
Bunun genel bir sıkıntı olması hasebiye Özlem Ajans kendi sitesinde bir sayfa açarak dinleyicilerinden bu konuda yardım isteyebilir. Gelecek sözleri ya da besteleri sanatçılarına vererek bir nebze onları rahatlatabilir.
Özcan’ın çalışmasına gelince… Nurullah’ın yukarıda belirttiğim gibi Kürtçeyle akıllarda iz bırakması misali, Özcan da hamasi bir yorumla dinleyicilerini coşkuya getiren parçalarla hatırlanıyor. Zaten bu çalışmasındaki en heyecanlı parçalar ona daha çok yakışıyor. Bu tarzını devam ettirmeli ve bununla maruf olamayı sürdürmelidir. Nitekim ‘Allahu Ekber’ ve ‘Ey Cıvanen Musluman’ gibi parçaların yorumu söylemimizi destekler mahiyettedirler.
Bir de her iki çalışmanın enstrümentallerine baktığımda Özcan da yorum farkına ve tarza dayalı olarak daha çok enstrümental gördüm. Mesela Elektro ve Akustik Gitar ile Basgitar’ın varlığı bunu doğrular mahiyettedir.
Peki yorum esnasında söz ön plana çıkıp müzik arka plana alınamaz mı? Teknik olarak her parça veya yorumda olmayabilir. Ama bu Özlem Ajans’ın bir tarzı olmalıdır. Özlem Ajans deyince akla bu gelmelidir.
Ha bir de Remzi kardeşimizin yorumu vardı. Beğendiğim şey bir çalışmada birden fazla sesin solo veya koro şeklinde parçalara yansımasıdır. Doğrusu kulak misafiri olduğum birçok eş-dost aynı kanaatteler. Bu yönüyle Nurullah-Remzi ikilisi olumlu bir girişim. Şunun da farkındayım ki şöhret-i kazibe sanatçılarda daha çok görülmeye müsaittir. Onların şeytanları hem çok hem de onlarla daha fazla uğraşıyor. Allah yardımcıları olsun.
Remzi’nin eskiye nazaran hala diri ve taze bir ses olması bu demiri işlemeyi gerektiriyor. Daha çok ışıldayacağına inanıyorum. Öyle ki özgün parçalarla yeni bir çalışmasının olması bir dinleyici bekllentisidir. Sadece insan değil, sesler de göz önünde bulunmadığında unutulurlar.
Bu tür çalışmaların basın ve yayınımızda daha çok işlenmesi, sadece reklamlarla yetinilmemesi adına Özlem Ajansa, sanatçıları Özcan, Nurullah ve Remzi’ye başarılar diler, yeni çalışmalarını bekleriz.