Bir işin doğru yapılıyor olması o işin yapılıyor olmasından çok daha önemlidir. Genelde işin veya görevin sadece yanlış yönü veya tarafı yoktur. Doğru ve yanlış insana dair gerçekler ve olmazsa olmazlardır.
Serbestler ve yasaklar belli, ancak genelde aradaki belirsizlikler bireysel veya toplumsal yaşamın hareket veya manevra alanı olmuştur. Helal olan da haram olan da belli; aradaki şüpheli işlere dalanlar da harama dalmışlardır. Ve genelde de aldatan/aldatılan alan burası olmuştur.
Tabir yerindeyse genelde kabak iki arada bir derede kalanın başına patlıyor. İki arada kalanın akıbetinin genelde derede boğulanın akıbetiyle aynı olması an meselesidir. İki arada kalanın genelde iki tarafı da memnun etmediği, vakıanın öğrettiklerindendir.
Gerçek manada serbest ve doğru olanı da, yasak ve yanlış olanı da belirleyen güç, insanın kendisi değildir. Kendi belirlemeye çalışsa, belki insan sayısı kadar doğru ve yanlış kriterler silsilesi ile karşılaşırız; bu da hayatı yaşanmaz kılar zaten.
Her bir bireyin, bu doğruyu ben kendim belirledim, bu yanlışı da ben kendim yanlış olarak belledim diye tutturmasından doğacak kargaşayı varın siz tahayyül edin. Bugün yaşananlar da bunun bir sonucu olsa gerek.
İnsanı var eden Yüce Allah, ona hayat düsturlarını da bahşetmiştir. Serbest ve yasak olanın, helal ve haram olanın ölçüsünü de koyan O’dur. İnsanı arıtıp temizleyen, kitabı ve hikmeti öğreten ve bilmediklerini ona ilka eden de O’dur.
Helalin ve doğrunun sürura kâfi olduğu yerde, belirsizlikler dehlizlerinde kafa bulandırmanın anlamı da yok, gereği de yoktur.
Demokrat, Muhafazakar, Liberal, Kapitalist, Sosyalist, Kemalist… Her bir sözcük ve her bir tanımlama kimisine göre doğru, kimisine göre yanlıştır. Hoşgörü ve empati mi?! Demokrat ve liberal geçinenlerde bile bunun müspet örnekleriyle insanlık daha tam karşılaşamadı.
Her bir tanımlama kadar bölünme, parçalanma, kutuplaşma… Her bir tanımlama için peyda olan düşmanlık, kin, kızgınlık ve saldırganlık…
Halka dağdağalı bir yaşam ve içinden çıkılmaz bir sorun yaşatan, başı sonu belirsiz, elastik ve kişiye göre farklı yorumlanabilen yaşam ölçümlü kavram ve düzenlerin doğurduğu çelişkiler yumağından kurtulmanın tek yolu vardır; o da, doğru olana sarılmak suretiyle O’nun serbest kıldığı ölçütlerle yola revan olmaktır.
Belirsizlikler girdabında sarılan, sahip çıkılan her bir sözcüğün, kavramın, tanımlamanın yaşattıkları; sersemleşmek ve bir o yana bir bu yana savrulmak olmuştur.
Bugün siyasette de sosyal hayatta da maalesef yaşanan budur. Bir işin yapılıyor olması yetmez, o işin doğru yapılıyor olması da çok önemli. Doğru yapılan işlerin de az ötede saydığım ideolojik saiklerle habire yok sayılması, görmezden gelinmesi ve daha ötesi saldırıyla karşılık bulması, memnu siyasi anlayışın ve yasaklanmış maharimlerin içinde geveze olmanın sonucu olsa gerek.
Dürüst siyaset ve gerçek adaleti sağlayacak; toplumun huzur ve refahını temin edecek; serbest ile yasağı, helal ile haramı, yanlış ile doğruyu birbirinden ayırarak doğru işi doğru yöntemlerle yapmayı icbar edecek sisteme acilen dönmek lazım.
Aksi takdirde, kısır döngünün içerisinde ve belirsizlik girdabında zaman öldürmek, ömür ve enerji tüketmekten başka bir icraatımız olmamış olacaktır.
Allah Teala, yanlış iş yapmaktan hepimizi korusun; doğru iş yapmayı nasip ve müyesser eylesin! Hakkı hak bilip tabi olanlardan eyleyerek her alan ve koşulda da müzebzebin olmaktan hepimizi O muhafaza eylesin!
Selam ve dua ile.