İslam dini, Resulullah'ın(sav) şahsında iki mağaradan geçerek insanlığa ulaşmış. Umre ziyaretinde; kitaplardan okuduklarımdan farklı manzaralar gördüm, dersler aldım.
Her iki mağaranın kendine göre şekli, içeriği vardır. Mağaralar; Dava'nın ulaştığı her diyarda kendine özgü şekilde tezahür edebilir.
Şeyh Şamil'in Kafkas dağlarında; Ömer Muhtar'ın Çöllerinde; Yesevi'nin sağlığında kazdığı mezarda; Bediüzzaman'ın sürgün ve zindanlarda yaptığı hesaplar bunun meyvelerindendir.
*Birinci Mağara; Hira Dağındaki Nur Mağarasıdır; Maddeye hükmedecek mana mektebidir.
Birinci mağara yolunda olanlardan hareketle; Kâinatın Sahibi, peygamberini hazırlamıştır diyebiliriz.
Resulullah'ın “çobanlığı, Ficar Harbine katılması, Hılf'ul Fudul, ticaret hayatı, Kâbe inşaatına katılması…” hayatın içinde olduğunun kanıtıdır.
Kayıtlarda; Nebi(a); bu mağaranın içeriğini Haniflerden, hatta dedesi Abdulmuttalip'ten duyduğu yazılır. Hira, bir arınma, huzur bulma mektebiydi.
Peygamberimiz (sav) geçmiştekilerden farklı olarak; hayatın içinde ve dışında haller görüyor; korkuyor, endişeleniyor ama çirkeflikler, insanlığın hazin durumu, davanın rüzgârı onu tekrar tekrar mağaraya yönlendiriyordu.
Orada, günlerce az bir azıkla yetiniyor; gece ve gündüz, mağaranın karanlıklarında kâinatın melekutuna ait dersler, ibretler alıyordu. Dünyanın çekim merkezi olan Beytullah'ı seyrederek pak vücuduyla doldukça doluyordu.
“Amînê go Kudek'ê min ma yetîm… (Amine dedi ki; yavrum yetim/kimsesiz kaldı). Âlemlerin Rabbi dedi ki; “Çêtirim bo wî'j xeyr a da u bav” (onun için anne ve babadan daha hayırlıyım; korkma- (Bateî)).
Âmine'nin bir anne yüreğiyle endişelenmesi doğal ama boşunaymış. Hira'da; huzur, sabır, ilim doluyor; irfan doluyordu. İnsan ve cinlerin şerrinden Rabbin sarsılmaz kalelerine sığınıyordu. Zindana, günaha boğulmuş korunaksız, sütunsuz dünyadan kâinatın enginlerine pervaz ediyordu.
Gecenin çöl, mağaranın zifiri karanlığında, Arş-ı Ala'nın derinliklerindeki Rahman'ın ilim ve irfan sofralarına konuk oluyordu. Esasen o tükenmeyen aşkın ateşiyle kendisi de neler olduğunu bilemiyordu ama her defasında ballar balının baki bir başka çeşidini buluyor; fani kovanları yağma ediyordu.
En zor zamanlarındaki gönlünün tesellisi, asalet abidesi Hatice annemize dediği; “Beni örtünüz! Beni örtünüz…!” sözlerinden bu büyük inkılabın tesirini görebiliriz.
Mağara mektebinin ilk mezunu verilmiştir; savaş, barış ve rahmet peygamberi; “Ahmet, Muhammed, Mustafa,” Yürek Devleti'ni orada kurdu. “Ehlen ve sehlen merhaba!” Bin bir cilve yapan nefsin kör oklarını; İblis'in vesveselerini orada çeldi.
Küfür ve şirkin putlarına inecek İbrahimî Balta'yı orada kaldırdı; zulüm ve zalimin tahtını yıkacak darbeyi orada hazırladı.
*İkinci Mağara; Sevr dağındaki mana mağarasının yönelttiği bir madde mektebidir.
Allah, Peygamberini durup dururken kurtarmamıştır. Sevr; kaledir, sığınaktır, kaçıp bir yerlere, Medinelere yetişeceğin uğraş ve çabalar mektebidir. Çıkışları olan, akılıca seçilmiş stratejik bir yerdir.
Oraya gitmek için tam teçhizatlı, tedbirli olacaksın. Önceden yoldaşını seçeceksin; Ebubekir gibi. Çoban Fuheyr'in sürüsünü dağın eteklerinde iz karıştırmak için günlerce dolaştıracaksın. Esma'nın Kuşağından bohça yapıp azığını koyacaksın. Arapların kaylule anında buluşup terk-i diyar edeceksin.
Halkın emanetlerini daha 22'sindeki Şîr-i Yezdan Ali'ye verecek ve onu ölüm yeri demek olan yatağında hayatının en tatlı uykusuna -gönüllü- yatıracaksın!
Önceden hazırlanmış bineklerle, önceden belirlenmiş sığınağa en gizli bir şekilde kan ter içinde varacak; bekleyeceksin…
Bunca tedbirin ardından yine seni bulacak sırtlan kümesinin kılıcını boynunda hissedeceksin. Göreceksin;
“Güvercin yuvası örümcek ağı / Böyle şey gördün mü ey Sevr dağı /Hayretin yeri yok ibret vaktidir.” (Niyazi ).
…ve “Allah bizimle! Korkma!” diyecek; “Tuzak Kuranların en Hayırlısının seni yalnız bırakmadığını göreceksin! Yürek Devleti'nden Medine'deki Bilek Develeti'ne yürüyeceksin!
Seni bekliyor; “Bedirler, Uhudlar; müşrik ve Yahudiler… oralarda!
Tarihin tekerrür etmemesi; ashabın Kufe'ye, yerinin Kerbela'ya dönmemesi için “dert ve ders” gerek vesselam.