İki yol var!

Mehmet GÖKTAŞ

Darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması, ABD'nin Suriye hesaplarını alt üst etti ve ABD hiç olmadığı kadar sıkıştı. Bir tarafta bölgesinde üs kurduğu ve kara gücü olarak kullandığı PYD, diğer tarafta ise kaybetmeyi göze alamadığı müttefiği Türkiye.

Türkiye'nin Rusya ve İran'la yakınlaşması, ABD'ye rağmen Cerablus'a girmesi, ABD'nin elini iyice zayıflatmış durumda.

Her ikisini de idare etmeye çalışıyor ama çok zorlandığı belli.

Onun için PKK-PYD ve Türkiye arasında ara yolu bulacak “Çözüm Süreci” gibi yeni bir formül bulma peşinde.

Büyükelçisi J. Bass üzerinden etkin bir diplomasi, siyasi ve lobi faaliyetleri yürüterek hükümeti ve Erdoğan'ı istediği noktaya getirmeye çalışıyor.

Büyükelçinin Artvin'de HES'ler peşinde olmadığı, önemli siyasetçilerle görüştüğü ortaya çıktı.

Bir taraftan da silahlı örgüt ve politik uzantılarını harekete geçirmiş durumda.

Dün tehdit ettirdiği, külhanbeyilik yaptırdığı politik figürleri “alttan alma, hatta yalvarma” moduna geçirmiş durumda.

Sn. Erdoğan'a “Seni başkan yaptırmayacağız” diye esip gürleyen Demirtaş, adeta süt dökmüş kedi gibi konuşuyor.

“Efendim, kripto FETÖ'cüler ve Erdoğan karşıtları varmış da, danışmanları Erdoğan'ı yanlış bilgilendiriyormuş da, yüz yüze gelip konuşmak istiyormuş da, ufacık bir diyalog ihtimali de belirse mutlaka değerlendirmek istiyormuş da....”

“Bizim Erdoğan'la problemimiz yok, onu yanlış yönlendiren danışmanlarla problemliyiz” demeye getiriyor.

Ah bu danışmanlar yok mu bu danışmanlar, hep onların suçu(!)

Gerçi her gün “diktatör” dediğin birine “yıkama yağlama” çekerek bütün zamanların “çark etme” rekorunu kırmak da her babayiğide nasip olmaz!

Sadece onunla kalsa iyi.

“Aşiret reisi, feodal ağa, AKP'nin emir eri” diyerek her gün küfrettikleri Sn. Barzani'nin kapısına sığınmaları da patronaj talimatı üzerinden yaşanan sıkışmışlığın ve zavallılığın boyutlarını gösteriyor.

PYD eş başkanı Salih Müslim'in durumu da farklı değil.

Cerablus operasyonunun ilk günlerinde mangalda kül bırakmayan Salih Müslim gitmiş, yerine Kürt Devleti kurmayacaklarına dair yemin billah ederek Erdoğan'a şirin görünmeye çalışan “Kewé kedi(evcil keklik)” Salih Müslim gelmiş.

Acı acı tebessüm ediyor insan.

İradesiz kuklaların elinde mazlum bir halk.

Yazık ki ne yazık!

Aslında “kazın yumurtası” ana fikri ile bu vakaya % 100 uyan bir Kürtçe deyiş var ama birazcık argo olduğu için yazmayayım.

FETÖ'nün askeriyedeki ve özellikle de hava kuvvetlerindeki etkisinin kırılması ile örgütün kamplarına yönelik “otuz yıllık danışıklı döğüş”ün ötesinde yapılan operasyonların örgüte ciddi darbe vurduğu anlaşılıyor.

Cerablus operasyonları ile de PYD geriletildi, geriletiliyor.

Bunların hepsi aslında Türkiye'nin ABD karşıtı hamleleri.

Telebyad'a ABD bayrağının asılmasının hikmeti(!) de bu.

Bu durumda Moskova ve Tahran'la el sıkışmış bir Türkiye'yi açıktan karşısına almak istemeyen ABD'nin önünde iki yol kalıyor:

1-PYD'yi geri çekip PKK'ye de “silah bıraktırarak” Türkiye'yi Rusya'ya kaptırmamak.

2-Yeni bir darbenin senaryosunu yazıp buna uygun figüranlar bulmak.

Figüranlar konusunda sıkıntı yaşayacağını sanmıyorum.

15 Temmuz'cu “sa(ğ)lak çocuklar” başarısız olduysa 27 Mayıs'çı, 12 Mart'çı, 12 Eylül'cü, 28 Şubat'çı çocuklarını devreye koyar.

Tanıdık “İrtica paranoyaları” ve “Cemaatlere düşmanlık” üzerinden Müslüman Millet'in  devrimini çalmak isteyen “solak çocuklar” harekete geçmiş bile.

Peki böyle bir durumda HÜDA PAR ne yapar?

HÜDA PAR'ın yolu belli, yordamı belli, ölçüsü belli.

“İyilik ve takva üzerine yardımlaşın, kötülük ve zulüm üzerine yardımlaşmayın! (Maide-2)”

Öyle ya da böyle silahların susması, bu halka yapılacak en büyük iyiliktir.

Bunu olumlu görür ve destekleriz.

Darbe ise kötülük ve zulümdür.

15 Temmuz akşamında olduğu gibi bütün gücümüzle karşısında dururuz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.