Müslümanların parasıyla özellikle medya alanında güçlenen, ardından iktidar olup söz sahibi haline gelen dünün İslamcıları, bugünün yeni yeşil sosyetik takımı, adeta geçmişine küfrederek, İslami ve insani haklarını arayan ve bu doğrultuda mücadele eden Müslümanları küçümsemekte ve utanmadan suçlayabilmektedirler!
Haber7 isimli sitede –ki bu site ve bağlı olduğu medya kuruluşu zamanında dindar insanlardan toplanan paralarla kurulmuştu. Bugün de iktidarın güdümündedir.- Meryem Aybike Sinan isimli bir bayan yazdığı yazıda, Gaziantep’teki bir okulda başörtüsüyle ilgili gelişen bir olayda –daha doğrusu bir zorbalıkta- başörtülü mağdure öğrenciyi ve ailesini suçlamakta, öğrenciyi okula almamakla kalmayıp zorbalığa başvuran bir müdürü ise kemalistlerin jargonuyla konuşup, kanun ve yönetmeliklere sığınarak savunmaya ve aklamaya çalışmaktadır. Bu site ve bağlı olduğu kuruluş, kendilerini bugünkü seviyeye getiren İslami kesimlere ve değerlerine bir anlamda ihanet etmektedirler.
Dün Müslümanların hakları için mücadele ettiklerini söyleyenler, iktidar ve para yüzü görünce bunu unutmuş ve bugün daha önce bu hakları gasp edenlerin safına düşmüşlerdir. Demek ki iktidar ve menfaat o kadar tatlıdır ki en yüce kutsallarını bile insana unutturabiliyor.
Son birkaç yıldır özellikle İlköğretimde başörtülü kızlara, zorbalığa varacak uygulamalar yapılmaktadır. Önce okudukları okullardan uzaklaştırılıp evlerinden kilometrelerce uzaklıktaki okullara sürgün edilmeler ve bu süreç içerisinde de okullarında sınıfa alınmama, tehdit edilme, tecrit edilme, adeta vebalı hastalar gibi diğer öğrencilerden ayrı ikna odaları da denilebilecek yerlere hapsedilme olayları yaşandı. En son Gaziantep’te bir müdür iddialara göre, başörtülü bir öğrenciyi erkek öğrencilere dövdürecek kadar olayı, bir gözü dönmüşlüğe vardırmıştır. Bir insan mevki ve makamı için, nasıl bu kadar insanlıktan uzaklaşabiliyor, o da ayrı bir mevzu!
Hiçbir kanun ve yönetmelikte böyle bir uygulama olmadığı halde, durumdan vazife çıkararak, bir öğrenciye böyle bir zorbalığı yapan bir kişi, hele de bu kişi sözde eğitimciyse, artık çocuklarımızı kimlerin eline verdiğimizi aslında kara kara düşünmemiz gerekir! Bunu da maalesef söz konusu şahsın meslektaşı olan bir eğitimci olarak üstüne basa basa söylüyorum.
Dün 28 Şubatçıların yaptıklarını, bugün 28 Şubat mağdurları tarafından aynen uygulanmaktadır. Üstelik tam da bu sebeplerden dolayı oy alarak iktidar olmuş bir hükümet tarafından! Sebep de aynı, yani başörtüsüdür. Değişen sadece aktörlerdir. Üstelik kendileri daha önce başörtüsünden dolayı okuyamamış ve mağdur olmuş bu kesimler, bugün başörtüsüyle okumak isteyen öğrencileri cahillikle ve provokatörlükle suçlamaktadırlar.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, başörtüsüyle kazandığı üniversiteyi okuyamadığı için, daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurmuştu. Öte tarafta başörtüsüyle okumak isteyen İlköğretim öğrencilerini ve velilerini ise cahillik ve provokatörlükle suçlamıştı. Tamda bunun için kendilerine oy vermiş ve iktidara taşımış olanlara adeta hakaret ederek bu sözleri sarf etmişti. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Kendin mağdur olduğunda hakkını arayacak ve haklı olacaksın. Ama başkaları haklarını aradığında ise cahil ve provokatör olacak öyle mi? Bu olsa olsa yükseklere çıkmanın verdiği baş dönmesinden kaynaklanan hezeyanlardır! İnsan yükseğe çıkınca aşağıda kalanları, insan gibi değil de böcek gibi görüyor anlaşılan!
Sadece o değil, diğer hükümet yetkilileri de masum ve mağdur öğrenciler ve ailelerine provokatörlük suçlamalarını yöneltmişlerdi. Bunlarda bir hastalık belirmiş. Her hakkını isteyene, kendi iktidarlarına karşı provokatörlük içinde olmakla suçlama hastalığı! Özellikle bu hak talebi dindar kesimlerden gelmişse! O da nedir? Bazı kesimler pusuda bekliyormuş da! Bunları bahane ederek olumlu gelişmeleri sekteye uğratacaklarmış! Aslında bu ucuz bir polemikten başka bir şey değil! En güçlü dönemini yaşayan bir iktidarın, halklarının İslami ve insani haklarını vermemesi sadece, isteksizliğinden kaynaklanabilir. Kendilerine ve iktidarlarına yönelen bir tehdide, kanunları değiştirme dahil her türlü tedbire başvuran bir hükümetin, basit bir başörtüsü meselesini çözmemesi ancak iyi niyetten yoksun olmakla açıklanabilir.
Müslüman bir ülke de yaşıyoruz ve sözde İslamcı bir hükümet iktidar da olduğu halde yaşanıyor bütün bunlar! Üstelik insan hakları ve güya demokrasi alanında diğer İslam ülkelerine örnek olarak lanse edilen bir ülkede yapılıyor bütün bunlar! Kendi içinde ki haksızlıkları unutmuş, Orta Doğu’ya bir de nizamat vermeye çalışıyorlar!
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Okulların kapılarında, sıcak ve soğukta sırf başörtüsünden dolayı bu masum öğrencileri bekletenler, ağlatanlar, bu meseleyi çözebilecekleri halde bunlara ses çıkarmayanlar, öbür dünyada cehennemin sıcaklığına ve zemherinin soğukluğuna kendilerini hazırlasınlar. Dünya hayatının bu sayılı günleri elbette geçecektir. Ama ebedi bir hayat olan öbür alem de, mazlum insanlara karşı yaptıklarınızın karşılığı olarak cezayı göze alabiliyorsanız, o zaman “durmak yok yola devam” diyoruz!