İlahi Motivasyon ; Duha Sûresi

Toplumun büyük çoğunluğunun tutunduğu dalı keserek ileri gelenlerini karşısına almak ve ağır bir ilahi yükün altına girmek nübüvvetin en belirgin özelliklerindendir.

‘Sana ağır  bir söz indireceğiz’ haberi  verilip de  bu sorumluluğu dünyevi  hiçbir çıkar ve zarara aldırmadan  dört  gözle  yüklenmeyi bekleyen  Peygamber , vahyin  geliş uzunluğuna dayanamamış  olacak  ki  Allah  tarafından  Duha  Suresiyle teskin edilmiştir.

Vahiy zamanlanmasındaki endişesini de göz  önünde bulunduracak  olursak  inen ilk surelerdendir. Sure   için  Rabbinin  kendisini  terk ettiği  kaygısına kapılışının ardından Peygambere terapi  niteliğinde gelen  bir  muştudur  demek de  yerinde olur.

Önceki   surelerle  muhteşem ahlakına  şahsiyet   biçilen Peygambere  Duha Suresiyle de Sonsuz  Kudret ile bağının kopmadığı bilakis  razı olacağı dünyevi  ve uhrevi  güzelliklerle de  devam edeceği haberi  verilmektedir:

Şöyle ki: Karanlığın  en kör   noktasında  sessiz  bir arayıştayken  seni  vahyin  nuruyla şereflendirip  ışığını da kuşluk  vaktinin  aydınlığı  gibi  pas parlak  yaptık. Bu  ilk  ayette   kuşluk  vakti ve  gecenin  karşılaştırılarak üzerine  yemin edilmesiyle  başlanması peygamberin  risaletten  önceki  hayatı ve  risaletten  sonraki  hayatına  bir  teşbih  niteliğindedir.Dipsiz  bir  karanlıkta  sukun bulan  gecenin, sonrasında  umulmadık güne kavuşmasıyla;  Peygamberin   Hakkı  arayış  içindeyken   Hakla  tanışması  ve  sonsuza dek  sürecek  bir aydınlığa  nail oluşu kastedilmektedir.

"Rabbin  seni  ne terk etti  ne de sana darıldı’’ moral gibi  inen  ayetin  devamında  Rabbin  Peygamberi  terk etmesinin  söz konusu  olmadığı ,tam tersine bu  ‘Aydınlanma  bekleyişini ‘ sönmeyecek ışığa sabır ve sorumlulukla  dönüştürdüğü  taktirde  hoşnut  olacağı şeylerle Rabbi tarafından  ödüllendirileceği  bildirilmektedir.

İnsanın sahip  olduğunu sandığı bütün güzellikleri gerçekleştiren  ve  henüz  maliki olmadığı  şeylerle  sahip  olamadığı  bütün istekleri  dilemesiyle  gerçekleştirecek  olan  da Allah’tır. ‘’O  ol der  dediği şey de oluşmaya başlar.’’

Yetim haldeyken sığınak olan, koyu  karanlıktaki  küçücük  ışığın peşinde aranırken kamil bir aydınlığa  çıkaran, muhtaç  durumdayken bile  nefsi  tamahkarlığını  törpüleyip kanaatkar  kılan  Rabbi  Peygamberini bizzat  hayatıyla  terbiye etmiştir.

Eşyanın varlığı ve yokluğu kaygısını  güderek yaşanılan  dünyada , yokluğun  varlığa galebe çaldığına ‘Peygamberi  Yaşantıda’  şahit olmaktayız.Maddenin  putlaştırıldığı  bir  ortamda  ‘yokluğu’ kaybediş olarak  düşünüp , ‘varlık’  içinde  kendini  yok etmekle  asıl  esir  olanın insanın kendi  varlığı olduğu kanıtlanmaktadır.

Oysaki  Allah’ın  İnsanlığı aydınlatıcı  olarak seçtiği Peygamber  eşyanın  yokluğuyla  varlığın  zirvesine  çıkmıştı.  Anne, baba, mal ,mülk yoktu  ama  tam bir teslimiyetle  güvendiği  Rabbi  vardı. Bir  insanın  dünyada karşılaşabileceği  en büyük  acıları dünyevi  bir  buhrana  dönüştürmeden  Rabbiyle  yakınlaşma  vesilesi  olarak  düşünüp  ilahi  barınağını sağlamlaştırmıştı Peygamber.Allah  O’nu  en güzel  şekilde  terbiye  etmişti  O  da bu eğitime  sabretmişti.

İlk  ayetlerinin  Peygamberin,  Rabbi  tarafından  terk edildiği üzüntüsüne kapılmasına   ilahi bir  moral, güdüleme niteliğinde  olan  surenin  sonunda  Allah  tarafından  insana bahşedilen  nimetlere  şükrün  nasıl yapılması  gerektiği, insanlığa  Peygamber modeliyle  öğretilmektedir.’Her nimetin  şükrü kendi  cinsinden  olmalıdır’ ilkesini, surenin  sonundaki  nimet-şükür  bağını, empati  yöntemiyle kurduran ilahi emirler anlatmaktadır.

Yetim haldeyken  sığınağa  kavuşma  şükrünün,bir  yetimi asla ezmemek ona haksızlık yapmamak ve sahip  çıkmak  olduğu,muhtaç  durumdayken mala  tamah etmez hale gelebilme  şükrünün  ihtiyacı  olanı gözetmek  olduğu,  yolunu  şaşırmışken  doğru yolu  bulabilme şükrünün, bu  yola  kaybolmuş  insanları da davet  etmek olduğu bildirilmektedir.

Sureyi  özetleyecek  olursak  ,,manevi  bir  özlem ve  arayışla Rabbine  kavuşan  bir  insanın imani sabrı ve ahlakıyla geçirdiği  çetin imtihanlar sonucunda  müjdelenmesi,   bu yolda  karalılık göstermesi halinde  Rabbi  tarafından sahip çıkılacağı  haberiyle motive edilmekte  ve  zor dönemlerde kendisine bahşedilen nimetleri,  kendisinin de muhtaç  durumda  olanlara iletmede aracı olma  görevi  yüklenmektedir.

Sure ilk  bakışta  Peygambere hitap  ediliyor görünmesine  rağmen  Kuran  ayetlerinin hepsi   okuyan  herkes  için evrensel  bir  uyarı  niteliğindedir.’’Hala düşünüp  öğüt almaz mısınız.’’

 

Rüveyda Mintaş /  İktibas

‘Sana ağır  bir söz indireceğiz’ haberi  verilip de  bu sorumluluğu dünyevi  hiçbir çıkar ve zarara aldırmadan  dört  gözle  yüklenmeyi bekleyen  Peygamber , vahyin  geliş uzunluğuna dayanamamış  olacak  ki  Allah  tarafından  Duha  Suresiyle teskin edilmiştir.

Vahiy zamanlanmasındaki endişesini de göz  önünde bulunduracak  olursak  inen ilk surelerdendir. Sure   için  Rabbinin  kendisini  terk ettiği  kaygısına kapılışının ardından Peygambere terapi  niteliğinde gelen  bir  muştudur  demek de  yerinde olur.

Önceki   surelerle  muhteşem ahlakına  şahsiyet   biçilen Peygambere  Duha Suresiyle de Sonsuz  Kudret ile bağının kopmadığı bilakis  razı olacağı dünyevi  ve uhrevi  güzelliklerle de  devam edeceği haberi  verilmektedir:

Şöyle ki: Karanlığın  en kör   noktasında  sessiz  bir arayıştayken  seni  vahyin  nuruyla şereflendirip  ışığını da kuşluk  vaktinin  aydınlığı  gibi  pas parlak  yaptık. Bu  ilk  ayette   kuşluk  vakti ve  gecenin  karşılaştırılarak üzerine  yemin edilmesiyle  başlanması peygamberin  risaletten  önceki  hayatı ve  risaletten  sonraki  hayatına  bir  teşbih  niteliğindedir.Dipsiz  bir  karanlıkta  sukun bulan  gecenin, sonrasında  umulmadık güne kavuşmasıyla;  Peygamberin   Hakkı  arayış  içindeyken   Hakla  tanışması  ve  sonsuza dek  sürecek  bir aydınlığa  nail oluşu kastedilmektedir.

"Rabbin  seni  ne terk etti  ne de sana darıldı’’ moral gibi  inen  ayetin  devamında  Rabbin  Peygamberi  terk etmesinin  söz konusu  olmadığı ,tam tersine bu  ‘Aydınlanma  bekleyişini ‘ sönmeyecek ışığa sabır ve sorumlulukla  dönüştürdüğü  taktirde  hoşnut  olacağı şeylerle Rabbi tarafından  ödüllendirileceği  bildirilmektedir.

İnsanın sahip  olduğunu sandığı bütün güzellikleri gerçekleştiren  ve  henüz  maliki olmadığı  şeylerle  sahip  olamadığı  bütün istekleri  dilemesiyle  gerçekleştirecek  olan  da Allah’tır. ‘’O  ol der  dediği şey de oluşmaya başlar.’’

Yetim haldeyken sığınak olan, koyu  karanlıktaki  küçücük  ışığın peşinde aranırken kamil bir aydınlığa  çıkaran, muhtaç  durumdayken bile  nefsi  tamahkarlığını  törpüleyip kanaatkar  kılan  Rabbi  Peygamberini bizzat  hayatıyla  terbiye etmiştir.

Eşyanın varlığı ve yokluğu kaygısını  güderek yaşanılan  dünyada , yokluğun  varlığa galebe çaldığına ‘Peygamberi  Yaşantıda’  şahit olmaktayız.Maddenin  putlaştırıldığı  bir  ortamda  ‘yokluğu’ kaybediş olarak  düşünüp , ‘varlık’  içinde  kendini  yok etmekle  asıl  esir  olanın insanın kendi  varlığı olduğu kanıtlanmaktadır.

Oysaki  Allah’ın  İnsanlığı aydınlatıcı  olarak seçtiği Peygamber  eşyanın  yokluğuyla  varlığın  zirvesine  çıkmıştı.  Anne, baba, mal ,mülk yoktu  ama  tam bir teslimiyetle  güvendiği  Rabbi  vardı. Bir  insanın  dünyada karşılaşabileceği  en büyük  acıları dünyevi  bir  buhrana  dönüştürmeden  Rabbiyle  yakınlaşma  vesilesi  olarak  düşünüp  ilahi  barınağını sağlamlaştırmıştı Peygamber.Allah  O’nu  en güzel  şekilde  terbiye  etmişti  O  da bu eğitime  sabretmişti.

İlk  ayetlerinin  Peygamberin,  Rabbi  tarafından  terk edildiği üzüntüsüne kapılmasına   ilahi bir  moral, güdüleme niteliğinde  olan  surenin  sonunda  Allah  tarafından  insana bahşedilen  nimetlere  şükrün  nasıl yapılması  gerektiği, insanlığa  Peygamber modeliyle  öğretilmektedir.’Her nimetin  şükrü kendi  cinsinden  olmalıdır’ ilkesini, surenin  sonundaki  nimet-şükür  bağını, empati  yöntemiyle kurduran ilahi emirler anlatmaktadır.

Yetim haldeyken  sığınağa  kavuşma  şükrünün,bir  yetimi asla ezmemek ona haksızlık yapmamak ve sahip  çıkmak  olduğu,muhtaç  durumdayken mala  tamah etmez hale gelebilme  şükrünün  ihtiyacı  olanı gözetmek  olduğu,  yolunu  şaşırmışken  doğru yolu  bulabilme şükrünün, bu  yola  kaybolmuş  insanları da davet  etmek olduğu bildirilmektedir.

Sureyi  özetleyecek  olursak  ,,manevi  bir  özlem ve  arayışla Rabbine  kavuşan  bir  insanın imani sabrı ve ahlakıyla geçirdiği  çetin imtihanlar sonucunda  müjdelenmesi,   bu yolda  karalılık göstermesi halinde  Rabbi  tarafından sahip çıkılacağı  haberiyle motive edilmekte  ve  zor dönemlerde kendisine bahşedilen nimetleri,  kendisinin de muhtaç  durumda  olanlara iletmede aracı olma  görevi  yüklenmektedir.

Sure ilk  bakışta  Peygambere hitap  ediliyor görünmesine  rağmen  Kuran  ayetlerinin hepsi   okuyan  herkes  için evrensel  bir  uyarı  niteliğindedir.’’Hala düşünüp  öğüt almaz mısınız.’’

 

Rüveyda Mintaş /  İktibas

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İlim Tarih Haberleri

28 Şubat postmodern darbesi ve 27 Nisan e-muhtırası
Zilan Katliamı
Zilan Katliamı
Karaismailoğlu: Halkımızın yüzde 70'ini 2023 yılında hızlı tren konforuyla buluşturacağız
Fırat Kalkanı bölgesine saldırı hazırlığındaki PKK'li öldürüldü