Geçen Ağustos ayı Suriye direnişinin başladığı günden beri geçirdiği en kanlı ay oldu. Baas rejimi sergilediği barbarlıklarla hiçbir insani ilkeye, değere sahip olmadığını bir kez daha ortaya koydu. On sekiz ayda meydana gelen tabloya bakıldığında bu rejimin gerçekten tarihte bir benzerinin olmadığı görülür. Suriye, Suriye olalıdan beri belki böyle bir vahşet görmedi. Tarihin şahitlik ettiği Moğol ve Haçlı seferleri esnasında bile Suriye böyle bir yıkım yaşamadı.
On sekiz ayda Esad’ın savaş makinesinin ortaya koyduğu korkunç tablodan önemli bazı başlıklar şöyle: Katledilen insan sayısı 30 bin. Yaralı: 64 bin. Kayıp: 76 bin. Ülkeyi resmi olarak terk edip civar ülkelere sığınanların sayısı: 227 bin. Gayrı resmi olarak ülkeyi terk edenlerin sayısı: 180 bin. Gözaltına alınanların sayısı: 225 bin.
Bunun yanında ülkenin alt yapısı uğradığı saldırılar sonucu çökme noktasına gelmiş. Birçok önemli yerde elektrik ve su yok. Temel gıda maddeleri, ilaç, hastane doktor, mazot, benzin yok. Her şeyden önemlisi güvenlik yok. Ülkeyi terk edemeyen kitleler büyük bir korku ve sefalet içinde evlerine kapanmış, dışarıya çıkamaz durumda yaşamaya devam etmekteler.
Bu hain rejim, Suriye halkının alın teri ve emeğiyle satın alınan silahları bu halkı öldürmek için kullanıyor. Ülke giderek kan kaybediyor. Uluslararası sistem kör ve sağır kesilmiş. Çıkarları için harekete uyarlanmış bu mahlûklar Suriye’de bu durumun devamını istemektedirler. Çünkü yarım asırdır korudukları zalim düzen yıkıldığında kendi çıkarlarının zarar göreceğini çok iyi bilmekteler.
Baas rejimi artık kontrolü iyiden iyiye kaybediyor. Karada kaybettiği bu kontrolünü geri almak için vahşi hava saldırılarını başlattı ama bu da onun ömrünü kısaltmaktan başka bir iş görmeyecek inşallah.
Bölgedeki komşu İslam ülkelerinin hali içler acısı. Türkiye, İran, Irak vd.. Kimi olup bitene seyirci kalırken, diğer bazısı da oynanan oyunlar hesabına direnişi destekler görünmeye çalışıyor. Kimi de, ne olduğu anlaşılmaz bir maksat(!)uğruna zalimin yanında ve arkasında durmaya devam ediyor.
Savaşan ve direnen halk çok kötü bir ihanete uğramış olmakla beraber artık mücadelesinden taviz vermeden direnişi sürdürmekte kararlı olduğunu göstermiştir. İşte bütün zalimleri korkutan da halkın bu kararlı direnişi olmaktadır. Kahraman Suriye halkının destansı direnişi dostları sevindirip umutlandırırken düşmanları ise kahrediyor. Başta Siyonist rejim ile onun hamisi Amerika ve bilumum batı dünyası “Beşşar gidici ama ondan sonra ne olacak? Gelen gideni arattıracak” diye hesaplar yapıyorlar. Ya şayet, Suriye’de de Mısır benzeri bir tablo ortaya çıkarsa diye kâbuslar gören İsrail ve onu destekleyen batı, mevcut halin aynen korunmasını isteyerek, rejimin işlediği cinayetlere destek verip ortak olmaktadırlar.
Batı emperyalizmi bir asır öncesinde yürürlüğe koyduğu politikayı devam ettiriyor. Buna göre, İsrail’in güvenliğini ve kendi emperyalist çıkarlarını tehlikeye sokacak ölçüde bölge ülkelerinden birinin büyümesine ve istikrara kavuşmasına müsaade edilmemeli. Suriye’de kendi çıkarlarına hizmet eden rejim gidecekse, yerine gelecek olanın senelerce düzeltemeyeceği kadar ülke yıkıma maruz kalmalı veya senelerce birbiriyle savaşacak bölünmelerle ülke küçük parçalara ayrılmalı.
Kurbanlık koyunlar gibi durumu seyreden bölge ülkelerinin yarın bunun ceremesini ve işledikleri günahın kefaretini nasıl ödeyeceklerini bilmek için gaybı bilmeye gerek yok. Dün Irak, Afganistan, Pakistan, Sudan; yarın İran, Mısır, Suudi ve Türkiye.
İran’a saldırı için can atan İsrail, muhtemelen Amerikan seçimlerinden sonra ABD’nin desturunu aldıktan sonra İran’a saldıracak veya her ikisi beraber bu işi yapacaklardır. Aslında İran’a saldırı konusunda İsrail ve Obama yönetimi arasında ihtilaf olduğu yönündeki haberler de bir yanıltma ve taktik gereğidir. Ne yazık ki İran’a yapılacak bir saldırı için bugünkü Suriye bir tuzak mesabesinde olmuştur. İran, Suriye rejimine destek vererek ilerde kendisine yapılacak saldırıyı meşrulaştırmış olduğunun farkında değil. Halkıyla sorunlu ve artık bitme noktasına gelmiş hunhar bir rejimi desteklemek hangi aklın, insani ve İslami maslahatın gereğidir acaba?
Suriye, İsrail’in güvenliği uğruna yıkımla ve tutuşturulan yangınla baş başa bırakılıyor. Üzülerek ifade edelim ki bu yıkım daha da sürecek. Rejim düşse de, ülkenin tamamen harap ve bitap düşmesi için içerdeki çatışmalar körüklenecek. Ancak Suriye halkı Muhammed Mursi’nin de ifade ettiği gibi “sözünü söylemiş; bu rejim gidecek” demiştir. Dileğimiz ve duamız o ki, daha fazla kan akmadan gitsin bu hunhar rejim. Muhalefet cephesi de, akl-ı selim’i kullanarak bir araya gelip Suriye’ye Baas sonrasında kötü senaryolar yazanların heveslerini kursaklarında bıraksın.
Ey mazlumların Rabbi olan Allah! Suriye’de olup bitenler karşısında seyirci konumunda kaldığım için beni affet! O kardeşlerimize rahmetin ve lütfunla SEN yardım et ey bütün güç ve kuvvetin sahibi Rabbimiz!