İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ev sahipliğinde "Köklü Geçmiş, Güçlü Gelecek" temasıyla düzenlenen "Türk Konseyi Medya Forumu"nda konuştu.
Dağlık Karabağ savaşına değinen Altun, 44 gün boyunca, bir yandan Azerbaycan’ın haklı davasının dünyaya anlatılmasına katkı sunarken, diğer yandan hep birlikte dezenformasyonla mücadele ettiklerini söyledi.
"Sosyal medyada da yalana, karalama kampanyalarına ve dezenformasyona pabuç bırakmadık"
Altun, "Dünyanın en çok takip edilen medya kuruluşları, haber organları aracılığıyla, Ermenilerin unutturmaya çalıştığı gerçekleri, hakikatleri biz tane tane var gücümüzle bütün dünyaya anlatmaya çalıştık. Sayın devlet başkanlarımızın talimatlarıyla, saygıdeğer kardeşim, kıymetli dostum Hikmet Hacıyev ile yakın koordinasyon halinde, enformasyon cephesinde de var gücümüzle savaş verdik. Bunları yaparken, sosyal medyada da yalana, karalama kampanyalarına ve dezenformasyona pabuç bırakmadık. Neticede, sahada kazanılan o şanlı zafere yaraşır bir söylem üstünlüğü elde ettik ve Türk Dünyasına armağan ettik. Bu vesileyle Azerbaycan'ın sivil ve asker şehitlerine Allah'tan rahmet diliyor; bir kez daha 'Karabağ Azerbaycan'dır' diyorum." dedi.
Türkiye Cumhuriyeti olarak hem içeride hem dışarıda bir "hakikat mücadelesi" verdiklerini anlatan Altun, yalana ve dezenformasyona karşı gerçeğin tarafında olmayı, ahlaklarının bir gereği, düsturu olarak gördüklerini kaydetti.
Bu ahlaki duruşun "post-truth" veya "hakikat ötesi" olarak adlandırılan bu dönemde daha da önem kazandığını vurgulayan Altun, "Karşımızda, hakikati anlamsızlaştırmaya, değersizleştirmeye, önemsizleştirmeye, toplumları kültürel, ekonomik ve ideolojik açılardan sömürüye açık hale getirmeye çalışan kelimenin tam anlamıyla bir yalan endüstrisi var. Bu yalan endüstrisi, dünyanın farklı bölgelerinde ‘sahte haberler’ veya ‘kurgulanmış içerikler’ üzerinden toplumları, biz ve onlar ikiliğine sıkıştırmaya, mahkum etmeye çalışıyor. Açıkça ifade etmek gerekirse, biz yalan endüstrisiyle, dezenformasyonla mücadeleyi, ulusal güvenliğimizin bir mütemmim cüzü olarak görüyoruz ve tüm adımlarımızı bu perspektifle atıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Modern Truva atlarına karşı teyakkuzda olmalıyız"
Öte yandan dezenformasyonun yalnızca sosyal medya mecralarında değil, aynı zamanda geleneksel medya mecralarında da olduğunu gördüklerini söyleyen Altun, "Buralarda da zaman zaman toplumların reflekslerini test eden, fay hatlarını harekete geçirmeyi hedefleyen yayınlar yapabiliyorlar. Burada özellikle bazı yabancı devletlerin fonladığı kuruluşları ve bunların ülkelerimizdeki uzantılarını işaret ediyorum. Bu modern Truva atlarına karşı teyakkuzda olmak, el birliğiyle bunların zararlı faaliyetlerini durdurmak zorundayız." değerlendirmesinde bulundu.
"5. kol faaliyetlerine müsaade etmeyeceğiz"
Altun, yabancı güçler tarafından fonlanan, etki ajanlığı amacıyla faaliyette bulunan bu medya kuruluşlarıyla ilgili tüm tedbirleri almak zorunda olduklarını belirterek, bu doğrultuda Meclis çatısı altında sürdürülen değerli çalışmaları takdirle karşıladıklarını belirtti. Altun, "Açık ve net bir biçimde vurgulamak istiyoruz ki kimsenin 'basın özgürlüğü' kisvesi altında, ülkemizde 5. kol faaliyeti yürütmesine müsaade etmeyeceğiz." diye ekledi.
Altun, konuşmasının devamında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Daha Adil Bir Dünya Mümkün" isimli kitabından şu alıntıyı yaptı:
Adaleti merkeze alan fakat küresel sistemin mevcut gerçekliğinden de kopmadan sorunların çözümüne yönelik yeni bir zihinsel çerçeve ortaya koymak durumundayız. Sonrasında kurumlarımızı ve kurallarımızı yeniden yapılandıracak bir sürece odaklanarak gerçekçi bir yol haritası belirlemeliyiz. Küresel barışı, istikrarı ve güvenliği sağlamak için küresel adaleti merkeze alarak sürdürülebilir bir yeniden yapılanma yol haritası çıkarmalıyız. Küresel siyasette nasıl adaleti savunuyorsak, dijitalleşme olgusunda da adaleti merkeze almak zorundayız.
Adaletin yalnızca siyaset, ekonomi ve kültür gibi alanlarda değil, iletişim alanında da uygulanmasını talep ettiklerini belirten Altun, zira bugün görüldüğü gibi dünyadaki eşitsizlik ve adaletsizliğin bazı odakların iletişim araçları üzerindeki tahakkümü sayesinde hayatiyetini sürdürdüğünü kaydetti.
Altun, "Dijital faşizm ve siber emperyalizm olarak da adlandırabileceğimiz bu durum, bu sosyopolitik gerçeklik artık sadece devletler düzleminde karşımıza çıkan bir olgu da değil. Bilakis büyük uluslararası şirketler de kamuoyu algılarını arzu ettikleri gibi şekillendirmenin ve tartışma sınırlarını belirlemenin hesabını yapıyorlar." dedi.
"Algı operasyonlarını el birliğiyle akamete uğratmalıyız"
Giderek yaygınlaşan yeni nesil tehditlerden korunmanın en etkili yolunun iş birliği, eşgüdüm ve dayanışma olduğunu vurgulayan Altun, Türkiye'ye yönelik algı operasyonlarını el birliğiyle akamete uğratmak; pozitif bir gündem inşa ederek, doğru bilgi akışını temin etmek zorunda olduklarını söyledi.
Altun, "Birbirimizin tecrübelerinden istifade etmeli; birilerinin bizi hapsetmeye çalıştığı kalıpları, hep birlikte kırmalıyız. Uluslararası düzenin dönüştüğü bu küresel belirsizlik çağında, birbirimizi koruyup kollamak mecburiyetindeyiz." dedi ve bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti olarak, Türk Konseyi'ndeki tüm kardeşleriyle her türlü iş birliğine açık olduklarını kaydetti.
"Bugün bizlere düşen, Türk Konseyi olarak, dijital faşizme, siber emperyalizme ve küresel yalan endüstrisine karşı, kendimize ait ortak bilgi üretim ve dağıtım kanallarımızı güçlendirmektir. " diyen Altun, iletişim alanında sağlıklı işleyen bir toplumsal bilinç inşa etmek mecburiyetinde olduklarına dikkat çekti.