İlim öğrenmek her insanın en öncelikli arzusudur. Salih insanlar, Allah'ın rızasını kazanmak ve güzel amel işlemek için ilim öğrenirler. Bu hususla alakalı Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, şöyle dualar ederdi:
“Allah'ım, bana öğrettiklerinle beni faydalandır; bana fayda sağlayacak ilim öğret, ilmimi artır.” (Tirmizi) “Allah'ım! fayda vermeyen ilimden, kabul edilmeyen duadan, korkmayan kalpten ve doymayan nefisten Sana sığınırım.” (Tirmizi, İbni Mace)
Hadisi şeriflerde geçen faydasız ilimden şunlar anlaşılır: Bilinip onunla amel edilmeyen ilim, öğrenilip başkasına öğretilmeyen ilim, sahibinin durum ve davranışlarını düzeltmeyen ilim, sahibinin huyunu temizlemeyen ilim, bilinmesine ihtiyaç duyulmayan ilim, dinin tasvip etmediği caiz görmediği faydasız ilim ve benzerleri...
Peygamberimiz sallallahu aleyhi veselleme “ilim nedir?” diye sorulunca, “amelin kılavuzudur” diye cevap buyurdu. Âlim, amil olmadığı (öğrendiklerini hayatına uygulamadığı) zaman onun ilmi vebal de olabilir. “Ümmetimin helâkı (fâsık) âlimlerden ve cahil âbidlerden olacaktır.” (Aliyyül Kari, Esrarul-Menfua, 364)
Imam Fahruddini Razi, amelsiz alimler hakkında şunu söyler; “ilmiyle amel etmeyen ve ilminden yararlanmayan kimselerin hali; sırtında su kapları olduğu halde çölde susuzluktan ölen devenin durumu gibidir. Amelsizlik bir fitnedir. “Fi'lül-ulema, delilül-cühela” sözünde belirtildiği gibi; ilim adamları halkın örneğidirler. Âlim ilmiyle amel etmediğinde cahil de öğrenmekten kaçınır. Amelsiz ilim yağmursuz bulut gibidir.
Kuran'ı Kerim'de Allahu Teala, özelde israiloğulları alimlerine; genelde ise tüm İslâm alimlerine şu uyarıyı yapmaktadır: “Siz Kitab'ı okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakara, 44)
“Ey iman edenler, yapmadığınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmadığınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir vebaldır, (nefretle karşılanan en sevilmeyen bir şeydir.)” (Saff, 2-3)
“Kendilerine Tevrat yükletilen sonra onu taşımayanların (Kitab'ın hükümleriyle amel etmeyenlerin) misali, koca koca kitaplar yüklü merkebin misali gibidir.” (Cuma, 5)
İmamı Gazali; “İlmiyle amel etmeyenler, sayfaları ilimle dolu defter veya kitap gibidir; başkasına okusa da kendisi ondan yararlanamaz. Bileği taşı gibidir; bıçağı biler, fakat kendisi kesmez. İğne gibidir; başkasını giydirir, fakat kendisi daima çıplak durur. Lamba fitili gibidir; başkasına ışık verir, fakat kendisi yanmaktan kurtulamaz.”
Bir şeyin bilgisini edinmek, ondan istifade etmek içindir. Allah bu dini, insanlar “ona göre yaşasınlar” diye gönderdi; onunla sırf konuşsunlar, lafını etsinler diye değil. Yine imam Gazali şöyle der: “İlmin olduğu yerde söz az olur; lafı uzatanın ilmi azdır.”
Evet şimdi laf çok, kitap çok, konferans, seminer ve benzeri etkinlikler çok. Fakat bu işler insanların davranışlarında bir değişiklik meydana getirmiyor. İlim adamı olmak sadece mesleki bir takım görevleri yerine getirmekten ibaret değildir.
İslâm'ı tarihi bir olay bir hikayeden, hurafeler ve tartışmalar yığını gibi algılanmaktan kurtarmak gerekir. İslâm, Allah tarafından Kur'an'la tamamlanmış, Rasülullah'ca hayata geçirilmiş, ilke ve esasları belli olan bir dindir. O dün olduğu gibi, bu gün ve yarın için de vardır. O şimdiki hayatın, fert ve toplum hayatının içinde olmak için vardır. İslâm, duygulu şekilde hatırlanacak nostaljik bir hatıra değildir. Onu bir tarihî olay gibi algılayanlar, gerçek ilimden nasibi olmayanlardır.
İslâm, yalnız bilgi işi değil, aynı zamanda iman ve salih amel işidir. İlim de imana ve salih amele götürdüğü nisbette faydalı ve faziletli olur. Bilgisi, kendisini hakikate ulaştırmayan kimse, mutlak surette onun hamalıdır. Yolcuyu gitmesi gereken yere götürmeyen gemi, çok güzel de olsa basit bir süsten başka bir işe yaramaz, İnsan için marifet ve hüner, yön belirleyen pusulayı cepte taşımak değil; şu çalkantılı dünya gemisinde asıl hedefe gidecek yönü belirlemek ve o yola koyulmaktır.
Gerçek ilim; satırlardaki değil, sadırlardaki (göğüslerdeki)dir. Senin hayatını düzenlemeyen, seni Hakk'a iletmeyen, üzerinde eseri görülmeyen ve İslâm için olmayan ilimde hayır yoktur. İlmin papağan gibi hafızı ve hamalı olmak boşuna yorulmaktır. Ortalıkta bu kadar kitap ve araştırmacı yokken, şimdikinden daha güzel, daha müslümanca bir hayat vardı. Sahabe-i Kiram, Resulüllahtan aldığı ilimle somut ve gözle görülür bir müslümanlığı yaşıyor ve temsil ediyorlardı. Bir rivâyetleri varsa, bin halleri ve o kadar da amelleri vardı. Sözleri az amelleri çoktu.
İlmiyle amil olanlardan olmanız dileğiyle.