Bu günlerde sıkça karşılaştığım bir soru, “ana” okumalı mı okumamalı mı şeklindedir. Özellikle yükseköğrenim yaparak kariyer edinmenin davet ve tebliğ için gereği ve önemi sorulmaktadır.
Dikkat edilirse ilim öğrenelim mi, öğrenmeyelim mi diye sorulmuyor. Asıl soru ve bence “sorun” okula gidilmeli mi gidilmemeli mi sorusu(sorunu)dur. İlmin kadın erkek her mükellefe farziyeti, tartışma konusu edilemez. Kadın mükellef olmakla birlikte abdest, namaz, oruç ve diğer ibadetlerin farzlarını vacip, sünnet, mendup, mekruh ve haramlarını öğrenmek mecburiyetindedir. Fakat bunun için okullara gitme zaruretinden söz edilebilir mi?
Bu konularda uzun tartışmalar yapılabilir. Fakat ikna edici olabilmek için öncelikle Resulullah’ın dönemine bakılmalıdır. Çünkü O (AS), bizim için yegâne şaşmaz ölçüdür. ‘Lekad kane lekum fi Resulillahi usvetün hasenetün’ (Allah Resulü’nde sizin için en güzel örnek vardır). Resul-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem, belli bir dönem için örnek ve numûne olup da ondan sonraki devirler için tavırları demode olacaksa O(SAV), kıyâmete kadar peygamber değildir(hâşâ) demektir. Peygamberimizin kızları, torunları hangi okullara gittiler? Ya da sahabenin hangisinin kızları okul okudu? Fakat kimse o kızlar için cahil kaldılar, itikatları veya amelleri bozuktu diyebilir mi? Aile içerisinde kızlar eğitimlerini baba, kardeş, eş ve çoğu zaman da annelerinden öğrenmediler mi? Zaruret halinde kadınlar, Mescid-i Nebevi’ye gidip usulüne uygun Resulullah’tan soru sorabildikleri gibi tecrid edilmiş eğitim yerlerinde erkeklerle asla karışmadan gerekli bilgileri de alabiliyorlar.
İslam dünyasında kız okullarının tarihçesine baktığımızda Osmanlı’nın çöküş dönemine ve özellikle Batıyı rehber edindiği döneme rastladığını görürüz. Bu, Batının her icraatını sorgusuz sualsiz kabul edip ve kendimize ait bütün değerleri aşağıladığımız döneme denk düşmektedir. Batının son fantezisi, kızlarımızı kafes olarak nitelediği evlerden çıkartıp sokaklarda kafeslemek olmuştur.
Müslüman kadının en yüksek kariyeri analıktır. Zira cennet ancak ve ancak “anaların ayakları altındadır.” Örneğin bir başbakanı, herhangi bir kadının -ki, bu kadın dünyanın en büyük bilim, fen kadını ya da mucidi ordinaryüs profesörü dahi olsa- ayaklarının altını öperken göremezsiniz. Ancak Sayın Başbakanımızın anasının ayaklarının altından öptüğünü biliyoruz. Ben, Başbakanın anasının yüksek tahsilli olduğunu sanmıyorum. Varsa aksini bilenden beni uyarmasını isterim.
Özellikle yükseköğrenim, analık kariyerini hem geciktiren hem de çoğu zaman tehlikeye düşüren sonuçlar doğurur. Bir hoca efendinin buyurduğu gibi: “Ana anadır. Ne yapar ana, benim anam? Çocuklarına çok güzel bakar. Onların terbiyesiyle meşgul olur. Efendisine karşı itaatkâr olur.” Ana, babayı yıkmaz o evde; baba da anayı yıkmaz. İkisi de bir âbide hâlinde çocukların nazarında büyür. Efendiye çalışma gücü kazandırır ana. Eve geldiğinde ‘Efendi hizmet mevsiminde senin ne işin var burada? Gidip hizmet etsene!’ der. Ana budur. İbadet-ü taatında aşk ve şevk içindedir. Hususi hallerinden ibadetine mâni eyyâm ve saatler gelince yine seccâdesini serer oturur. ‘Rabbimle münasebet anlarından birisi boş geçmesin’ der. Gözünün yaşı çocuklarında Cennet havası ve o iklimden esintiler meydana getirir.
Bu azize ve şerife ana; hiç mürekkep yalamasa, eline kalem-silgi almasa, yine cihanın en büyük imparatorlarını yetiştirecek anadır. Bunun böyle bilinmesinde fayda var.
Analık, bir üniversite diplomasına ya da iki üç bin liraya feda edilecek kadar ucuz değildir. Bunlar için analığı ertelemeye dahi değmez. Ancak çok daha vahimi şudur: Okuma konusunda çok ısrarlı olan bir öğrenci ile konuştuğumuzda okullarda gerçek ilim öğretilmediği, özellikle kızların okumaya teşviklerinin iyi niyetli olmadığı, okulun kızlara kazandırdıkları ve kaybettirdikleri konusunda (elma şekeri verip elmaslarını almak gibi) mutabık kalmıştık. Sonunda kızcağız şu savunmaya geçmişti: “İlerde evleneceğim kişiden boşanmak zorunda kalırsam elimde bir güvencem olsun” demişti. Ben de ona: “ Demek ki sen boşanmanın sigortası için okuyorsun” demiştim.
Hülasa, kanaat-i âcizeme göre “İLİM FARZ, MEKTEP HARAMDIR”. Vesselam…