İlim, İbadet, Ahlak ve Siyaset... Günümüzde İslam dünyasının sorunlarının çözümü bu dört kavramdan geçmektedir. Zira Müslümanlar olarak sorunumuz bu kavramları hakkıyla yerine getirmemektir. Bu kavramlar İslam'ın olmazsa olmazlarındandır, hatta İslam bu dört kavramdan ibarettir desek abartmış olmayız. İslam toplumu ancak bunların hakkıyla yerine getirilmesiyle oluşur, bunlardan birine halel gelirse İslam toplumundan bahsetmek mümkün olamaz.
Önderimiz ve örneğimiz Peygamber Efendimizin(S.A.V) İslam toplumunu oluştururken Allah'ın emriyle takip ettiği metoda baktığımızda bunu açık bir şekilde görmekteyiz. İslam toplumunu oluşturma yolunda Allah Teâla'nın Peygamber Efendimize yönelttiği ilk emir “oku” olmuştur, “oku” emri ilk kavram olan ilim kavramına işaret etmektedir; Peygamber efendimiz bu emir doğrultusunda İslam toplumunu oluştururken ilk olarak Müslümanlara İslamın ne olduğunu, neye çağırdığını ve nasıl bir düşünceye sahip olduğunu öğretmiştir. Dolaysıyla İslam'ı hakkıyla okumadan, İslam'ın düşünce ve pratikteki temel ilkelerini bilmeden İslam toplumunu oluşturmak mümkün değildir. İlmin olmadığı bir toplumda ibadet, ahlak ve siyaset te olsa o toplum İslam toplumu olamaz.
Bu bağlamda; savaşa bile gidilse mutlaka bir grubun dinde bilgi sahibi olmak ve toplumlarını uyarmak için ilim okumaları gerektiğini söyleyen Tevbe suresinin 122. Ayeti, ilmin İslam toplumunda ne derece önemli bir konuma sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bir grup Allah yolunda savaşırken diğer grubun da aynı anda ilim tahsil etmesi gerektiği söylenerek ilim ile Allah yolunda savaşmak aynı kefede görülmüş, ikisinin de İslam topumu için önemli olduğu, birbirinden ayrılmaz ikili oldukları belirtilmiştir. İslam tarihine baktığımızda İslam toplumunu oluşturmayı başarabilmiş Müslüman liderlerin ilme ne derece önem verdiklerini görmekteyiz; Örneğin; İslam halifesi, devlet Başkanı Ömer Bin Abdülaziz Peygamber Efendimiz'in bütün hadislerini öğrenip bir araya getirmek için valilerini görevlendirmiş ve devletin imkanlarını ilim için seferber etmiştir. Ayrıca Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethetmeden önce İslam toplumunu oluşturmak için başvurduğu yolların başında ilim medreseleri açmak olmuştur. Onun döneminde Şam ve Mısır ulema yetiştiren ilim merkezlerine dönüşmüştür.
İlim doğru yola iletir, İslamın yanlış uygulanmasının önüne geçer, ilmin olmadığı bir toplumda bidatler ibadetlere bulaşır, ahlak yanlış uygulanır ve siyaset İslami ilkelere göre değil de maslahata göre yapılır. İlim sahibi olan alimler topluma ve siyasete yön verirler. Müslüman toplumun ve liderlerin doğru yoldan çıkmasının önüne geçerek İslam toplumunda bir merci, danışman ve kontrol mekanizması görevini ifa ederler. Böyle alimlerin yetişmesi için çabalamak Müslümanların öncelikleri arasında yer almalıdır. Zira uleması olmayan toplumların doğru yolu kaybetmeleri an meselesidir.