İkinci Dünya savaşından sonra, fiili savaşlarla nihai sonuçlar alınamayacağını anlayan Emperyalist devletler, savaşmadan ülkeleri sömürme yollarını aradılar. Sömürmeyi düşündükleri ülkenin inanç, kültür ve medeniyetlerini asimile etmek için projeler geliştirdiler. İslam âlemi için en uygun proje “Ilımlı İslam” projesiydi.
“Ilımlı İslam" ABD ve Siyonist israil'in fabrikalarında üretilmiş bir terimdir. Bu terimin mucitleri, yüce İslam dinine karşı “Paralel bir din” icat etmeyi hedeflediler. Dolayısıyla “Ilımlı İslam”; Amerika ve israil'in razı olduğu bir inanç ve yaşam tarzını kabul etme projesidir.
Bu proje; Müslümanların İslam dininden çıkmasını amaçlamıyor, Müslüman gibi yaşadığını zannedip, ancak emperyalizmin istediği gibi düşünen bir Müslüman profili amaçlıyor.
Bu terim ile ilgili rahmetli Erbakan hoca şu müthiş tespitlerde bulunmuş; “Ilımlı demek, cihad şuuru olmayan bir Müslüman istemektir! Sömürüye sesini çıkarmayacak, Haçlı Siyonist İttifakı'nın emrinde olacaksın, demektir! ABD-israil'in masum Müslüman kitleleri kasten katletmesine, kanlarını dökmesine asla ses çıkarmayacaksın; bağımsızlıktan söz etmeyeceksin; Batı'dakiler gibi Müslümanları terörist kabul edeceksin! Ilımlı İslam diyerek böyle düşünen Müslümanlar istiyorlar!"
Suudi'nin Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın “Ilımlı İslam” çıkışıyla bu sihirli terim tekrar gündeme geldi.
Bilindiği gibi “Ilımlı İslam” projesi yaklaşık kırk yıldır Türkiye'de hayata geçirilmeye çalışılıyor. 28 Şubat ve daha nice önemli olayların bu projenin ürünü olduğu hepimizin malumudur.
1989 yılında ABD Savunma Bakanlığı'nın isteği üzerine Rand Corporation adlı kuruluş “Türkiye'de İslami Radikalizmin Geleceği” konulu 79 sayfalık bir rapor hazırladı. Raporun son bölümünde şu tespitler dikkat çekiciydi; “Türkiye'de İslam'ın yükselmesi olgusuna dikkatli ve seçici bir şekilde yaklaşılmalıdır. Ancak, ihtiyatlı ve alçak perdede kalarak Amerikan çıkarlarına en iyi hizmet mümkündür. İslam'ın rolünü etkileme konusunda en ufak bir Amerikan girişimi ABD'nin çıkarlarına hizmet etmez… Ayrıca İslâmi hareketin ılımlı üyeleri ile ihtiyatlı ve gayr-i resmî temasların kurulması ve Yeni Dünya düzenine uygun dini yorumların yayılmasının sağlanması gerekir.”
Yine 1999 yılında dönemin ABD Başkanı Clinton, Türkiye'yi “Laik bir İslâm Devleti” olarak tanımlamış ve böylece “Ilımlı İslâm” fikriyatını Müslümanların zihnine nakşetmeye çalışmıştır.
Öyle görünüyor ki Türkiye'de istedikleri gibi bu projeyi hayata geçiremeyen Haçlı Siyonist ittifakı, Suudi'yi lokomotif yapmayı düşünüyor.
Riyad'daki bir konferansta konuşan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, “Eskiden olduğumuz gibi, ılımlı İslam'a döneceğiz” dedi. Mısır Firavunu Sisi cuntasına destek veren, Yemen'de binlerce çocuğun ölümüne sebep olan, fitne merkezi BAE ile ittifak kuran ve Haçlı-Siyonist ittifakıyla müttefik olan Suudi Arabistan “Ilımlı” kavramı İslam Ümmeti için değil, bilakis Emperyalist devletler ve onların çıkarları için kullanacaktır.
Dolayısıyla israil, Mısır ve BAE ile bir eksen oluşturan Selman'ın “ılımlı İslam” ile neyi hedeflediği az çok açıktır. Ortada ABD, israil ve BAE eliyle yürütülen bir proje var ve bu projenin baş piyonluğuna da Suudi yönetimi adaydır.