Aziz İslam'ın insan fıtratı ile yüzde yüz uyumlu medeniyet tasavvurunu sabote etme girişimleri, son iki asırdır her alanda hız kesmeden devam ediyor.
Ortadoğu denilen İslam Coğrafyası savaş, yıkım ve kaosla özdeş hale getirilerek proje tamamlanmak isteniyor.
Diğer yandan da teorik anlamda "kavram karmaşası" etrafında zihinsel bir kaos projesi yürütülüyor.
Bunlardan en etkili olanlarından bir tanesi de "Ilımlı İslam" projesidir.
Radikal İslam, köktendincilik, fundamentalizm, antikapitalist İslam, demokratik İslam vs. aynı projenin başka versiyonlarıdır.
Son otuz yıldır adını sık sık duyduğumuz "Ilımlı İslam" projesi "Amerikancı İslam" olarak da adlandırılıyor idi.
Geniş bir akademik çalışmaya konu olmayı hak eden bu kavramsallaştırma ile hedeflenen şey kısaca "Göktanrıcı bir din" ihdas etmeye çalışmaktır.
Cihaddan tamamen arındırılmış, yeryüzünün ilahlığı ve tağutluğuna soyunan zulüm sahiplerinin düzenlerine, sömürü, işgal ve katliamlarına karşı 'nötr' olmayı salık veren, vicdanlara hapsedilmiş kültürel bir zihin dünyası inşa etmeyi amaçlamaktadır.
"Sezar'ın hakkını Sezar'a..." diyerek -haşa- Tanrı'yı yeryüzüne karıştırmamaktır.
Bu topraklarda "Ilımlı İslam" projesinin koçbaşılığını FETÖ yapılanmasının yaptığı 'muttefekun aleyh' düzeyinde kabul görmüş durumdadır.
FETÖ bunu, 'Mü'minlere karşı çok şiddetli ve hiddetli; kâfirlere karşı ise pek hoşgörülü ve merhametli olma' şeklinde pratize ederek proje sahipleri nezdinde "Âferin" ötesi bir lütfa mazhar oldu.
ABD başta olmak üzere proje sahibi Batılı devletler nezdinde FETÖ elebaşısı ve örgüt mensuplarının geniş anlamda himaye görmesi, bu lütuflardan sadece bir tanesidir.
DAİŞ tarzı yapılar üzerinden ise "Ölümün Zorlaştırılması" ve bütün insanların "Din, can, mal, nesil ve akıl emniyetinin temin edilmesi" esasına dayanan insanlık mektebinin tahrip edilmesi amaçlanmaktadır.
Öyle bir hokkabazlık var ki işin içinde Kur'an-ı Kerim'in nurefşan iklimine giriftar olmadan oyunu fark etmek ve buna tedbir geliştirmek nerede ise mümkün değil.
Susamış ve susuzluktan dudakları çatlamış bir insanın su içmek istemesine insanlıktan çıkmamış tek bir "Ben-i Âdem" itiraz etmez, hatta elinden geldiği kadarı ile onu suyla buluşturmaya çalışır.
Şurası kesindir ki bu çok masum ve insani ihtiyaç için silah, kan ve barutun devreye konulması bir hak arayışı değil; tam tersine bu masum talep ve eylemi sabote etme ve terörize etme faaliyetidir.
Bunun da suya hasret insanların suyla buluşmasını istemeyen insanlık düşmanlarının işine yarayacağı muhakkaktır.
Hatta bu sabote girişiminin proje sahiplerinin bilgisi dahilinde ve onların planlarından bir plan olduğu da kuvvetle muhtemeldir.
Yaşadığımız topraklarda suya hasret bir insanın su içmek istemesi kadar masum, ahlaki, vicdani ve insani olan anadili ile konuşma ve eğitim alma mevzusunun silah, kan ve baruta bulaştırılması da aynı hokkabazlık ve aynı sabote girişiminin kendisidir.
Ezcümle, Aziz İslam'ın ifrat ya da tefrit düzeyinde sabote edilmesinin değişik projelerle ete kemiğe büründürülmüş hali olan Ilımlı İslam, Radikal İslam vs. şeklindeki isimlendirmelerin tamamı, Yüce Rabbimiz'in bütün insanlık için katından indirdiği "Ed-Din"e yönelik bir saldırı, bir iftiradır.
Vahyin gölgesi ve Resul(SAV)'ün sünneti ile meselelere bakan bütün mü'minler için bunlar merduttur, hiçbir şekilde kabul edilemez.