Tarih dergisinin yeni sayısı Kürtler'e ayrıldı. "1000 Yıllık Çözüm Süreci" kapağıyla çıkan dergide dikkat çekici tarihi belgeler ve araştırmalar yer alıyor.
Dergideki en ilginç konulardan birisi ilk Türkçe ansiklopedi olan Şemseddin Sami tarafından yazılan ve 1889-1898 yılları arasında yayınlanan Kamus’ül A’lam’daki (Özel Adlar Ansiklopedisi) Kürdistan maddesi.
Ansiklopedideki maddede Kürdistan ile ilgili şöyle deniliyor: “Asya-yı garpta kısm-ı azamı İran ’a tabi büyük bir memleket olup, ekseriyet üzere ehalisi bulunan Kürt kavminin ismiyle tesmiye olunmuştur. Bu isim taksimatı mülkiye ve siyasiyeye dahil olup, vaktiyle bizde Kürdistan Valiliği ve şimdi İran’da Kürdistan eyaleti bu isimle müsemma memleketin bütününü ihata ettiği gibi, Kürtler dahi dağınık vesair akvamla karışık bulunduklarından Kürdistan’ın hududunu tamamıyle tayin etmek müşkildir”.
#Tarih dergisinde yer alan ilk Türkçe ansiklopedideki Kürdistan maddesi...
Dergide ayrıca Kanuni Sultan Süleyman'ın Kürtler ile ilgili fermanı ile ilk Kürt raporlarından birisi olarak sayılabilecek, Osmanlı ordusunda görevli bir Alman subay tarafından yazılan ve padişaha sunulan rapor da yer alıyor.
BİRLEŞTİR VE YÖNET
Osmanlı Devleti 16. yüzyılda parçalı Kürt gruplarını yönetmek için bunları aşiret seviyesi üzerinde daha geniş ve daha yönetilebilir birimler şekline sokarak “birleştir ve yönet” politikası güttü. Bunun için aşiretleri üzerindeki otoriteleri sönmüş Kürt yönetici tabakasını destekledi ve pekiştirdi. Bu durum, Kanuni’nin Kürt bölgelerindeki Osmanlı politikasını düzenleyen fermanında en iyi şekilde gösteriyor. Fermanda şöyle deniliyor:
“(Kanuni Sultan Süleyman) Babası Yavuz Sultan Selim zamanında Kızılbaşlara karşı cephe alarak müsbet ve hayırlı hizmetlerde bulunan ve şimdi de devlete doğrulukla hizmetler ifa eden, bilhassa Seraskeri Sultan İbrahim Paşa’nın bu defaki İran seferine katılarak Kızılbaşların yenilmesinde yararlılıklar gösteren Kürt beylerine, gerek devlete karşı gösterdikleri öz kulluk ve dilâverlikleri karşılığı olarak ve gerek kendilerinin vaki müracaat ve istirhamları göz önüne alınarak, her birinin öteden beri ellerinde ve tasarruflarında bulunan eyâlet ve kaleler geçmiş zamandan beri yurtları ve ocakları olduğu gibi ayrı ayrı beratlarla ihsan edilen yerleri de kendilerine verilip mutasarrıf oldukları eyaletleri, kaleleri, şehirleri, köyleri ve mezraaları bütün mahsulleriyle, oğuldan oğula intikal etmek şartıyla kendilerine temlik ve ihsan edilmiştir. Bu münasebetle aralarında asla anlaşmazlık ve geçimsizlik çıkmamalı, dışarıdan müdahale ve taarruz edilme melidir. Bu emr-i celile riayet edilecek, hiçbir suretle üzerinde kalem oynatılmayacak hiçbir yeri değiştirilmeyecektir. Bey öldüğünde eyaleti kaldırılmayıp bütün hududu ile mülknâme-i Humayun uyarınca oğlu bir ise ona kalacak, eğer müteaddid ise istekleri üzerine kale ve yerleri aralarında paylaşacaklardır. Uzlaşamazlarsa Kürdistan beyleri nasıl münasip görürlerse öyle yapacak ve mülkiyet yolu ile bunlara ebediyete kadar ilâ ebeddevrân mutasarrıf olacaklardır. Eğer bey, varissiz ve akrabasız ölmüşse o zaman eyâleti hariçten ve yabancılardan hiç kimseye verilmeyecek, Kürdistan beyleriyle görüşülüp ve ittifak edilip, onlar bölgenin beylerinden veya beyzadelerinden her kimi uygun görürlerse ona tevcih edilecektir”.
BİR ALMAN SUBAYIN KÜRT RAPORU
#Tarih dergisinin okurlarına ilk defa sunduğu konulardan biri de ilk Kürt raporu.Ordunun modernleştirilmesi için II. Mahmud’un görevlendirdiği Alman subay Helmuth von Moltke 1835-1839 arasında Osmanlı ordusunda görev yaptı. Moltke, bu görevinin yanı sıra gördüğü yerlerle ilgili gözlemlerini raporlaştırıp padişaha sundu. Cizre ve civarındaki Kürtlerle ilgili gözlemlerini içeren 15 Haziran 1838 tarihli raporunun bazı satırbaşları da şöyle:
- Kürtler, vergilerle askerlikten şikayet ederler. (…) Askerlik hizmeti ağırdır. (…) Siirt’te bulunduğum sırada şehirde 200 asker isteniyordu. Halbuki askerlik yaşında olanlar dağlara kaçtıkları için sokaklarda çocuk ve ihtiyarlardan başka kimse kalmamıştı. Bu vaziyet askerliğin 15 yıl olmasından doğmuştur.
- Hemen her gün Kürt askerlerin kaçtıkları görülmektedir. Askerler arasında bulunduğum sıralarda, firar suçundan başka sebeble bir erin döğüldüğünü görmedim. Kaçak er, of demeden 200 değneği yiyor ve tekrar kaçmak için fırsat bekliyor.
- Kürtlerin şikayetleri vergilerin çokluğu değil, vergilerin düzenli olmaması ve tahsildarların ida- relerine tabi bulunmasıdır. (…) Bugünkü nizama göre bir çiftçi işlediği toprağın iki katını ekmeye başlarsa güz mevsiminde iki misli vergi isteyeceklerini bildiği için ancak ihtiyacına yetecek kadar toprağı işlemekle yetinir.