Olayları ve süreçleri değerlendirirken ilkeli ve adil olmak önemlidir. Bazen yalnız kalmak, yalnız bırakılmak, tecrit edilmek pahasına da olsa kazanan daima doğruluktan yana olandır.
Vahye dayanan kültürümüz ve tarihi tecrübeler bunu bize iyice öğretmiştir.
Ölçüsü maddi olmayanlar için kazançlar da sadece maddi değildir.
Konjonktürel bakışlar, belli aralıklarla revize edilmeyi gerektiren sakat anlayışlardan doğar.
Kimi meselelere gereğinden fazla yoğunlaşma, kimi meselelere lakayt kalmaya neden olabiliyor.
Maalesef hem içteki hem de dıştaki gelişmelere bakarken bu sakat bakışın etkisinden kurtulamıyoruz.
Bazen batıl ideoloji mensuplarını, batıl sistemleri gözümüzde gereğinden fazla büyütüyor, onlara hak etmedikleri payeler ve kendilerini ifade imkanları sunuyoruz.
Müslümanlar söz konusu olunca aynı tavrı göstermiyoruz.
Ruşen Çakır’ın Hizbullah lideri Edip Gümüş ile internet üzerinden yaptığı röportajı okurken aklıma takıldı bunlar.
“Neden bir İslami medya organı böyle bir şeye teşebbüs etmedi?”, diye düşündüm. İslami hassasiyet, işin aslını bilmeden konuşmamayı, yazmamayı gerektirmiyor mu? İslami gruplardaki bu rahatlığı anlamakta zorlanıyorum.
Bakın Ruşen Çakır’a ve biraz ders alın!
Kendisiyle ideolojik anlamda hiçbir yakınlığımız yok ve olamaz da.
Ama sorularında olgunluk ve özen hemen göze çarpıyor.
Bana geçmişinden söz etmeyin.
Burada lokal bir olaydan ve sınırlandırılmış bir meseleden söz ediyoruz.
Sorularında bazı şeyleri gözetiyor.
Mesela…
“Türkiye’de Kürt sorununun çözümünde yeni bir denklem kurulduğunu görüyoruz. Hizbullah olarak siz bu denklemin neresindesiniz?”
“Şu aşamadan sonra bölgemiz üzerinde yapılan hesaplar yanlışlık kabul etmez, bölgenin yapısı da bunu kaldırmaz. Kurulmak istenen denklemde kim Hizbullah’ı nereye koymak istiyorsa o onun bileceği bir iştir. Ancak Hizbullah Kürdistan’ın bir gerçeğidir ve geleceğinde belirleyici bir role sahiptir. Dolayısıyla gerek Kürdistan bölgesinde ve gerek Kürd sorununda Hizbullah’ın ve temsil ettiği Müslüman halkın İslami ve insani talepleri görmezden gelinerek yapılan hesapların başarı şansı yoktur.”
Gördüğünüz gibi soru da cevap da oldukça açık.
Diğer sorularda da iddiaları gerçekler ve genel kabullermiş gibi sormuyor Çakır. Kendini ifade etmesine imkan sağlayacak şekilde soruyor ki, doğru olan da budur.
Bir soru ve cevap daha…
“Yeni bir Hizbullah-PKK çatışması yaşanması mümkün mü?”
“Biz yeni bir çatışma taraftarı değiliz. Bunu ummuyor ve beklemiyoruz. Kendimizden emin olduğumuz için bizden kaynaklanacak bir çatışmanın olmayacağını söyleyebiliriz. Elimizden geldiği kadarıyla buna zemin de hazırlamayacağız ve fırsat da vermeyeceğiz. Ancak şu ana kadarki tecrübelerden hareketle, karşı taraf için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bununla birlikte bölgemizde huzur ortamının oluşmasını istemeyen mihrakların olduğu da bir gerçektir.”
Komplo teorilerine girmenin, bilgileri birbirine karıştırıp sunmanın alemi yok!
Her şey orta yerde.
Dezenformasyonlara alet olup saçma sapan teoriler oluşturmanın zamanı geçti artık.
İsteyen için bilgiye ulaşmak kolay.
Elbette batıl ideolojilerin misyonerleri batılın yaygınlık kazanması için her yola başvuracak, bilgi kirliliği ile saf zihinleri bozmak isteyeceklerdir.
Hak ve hakikat aşıkları ise günah tufanlarına karşı insanları uyaracak, onları kurtuluş gemisine davet edeceklerdir.
Bu hak ve batılın kıyamete kadar sürecek olan mücadelesidir.
Bu mücadelede nerede durduğunu bilmek önemlidir.
Hak cephesinde batılın tanımlamalarıyla yürümenin müslümanca karşılığı var mıdır, bilemiyorum.
İnşallah haftaya bu konuya devam edeceğiz.
Allah’a emanet olun.