İman ile küfür, duyular alemindeki aydınlık ve karanlığa (nur ve zulümat) benzetilmiştir. Karanlık, eşyanın üzerini örten bir perdedir; onlardaki güzelliklerin görülmesini engeller. Küfür kelimesinin sözcük anlamı da örtmek, gizlemektir. Gecenin karanlığı, güzelliklerin görünmesini engellediğinden, kişi varlığın üzerindeki eşsiz ilahi sanatı göremez ve onun yaydığı sessiz, harfsiz mesajı duyamaz, okuyamaz. Kur'an ayetlerinde kafirlerin kör, sağır, dilsiz diye nitelendirilmeleri bu anlamdadır.
Küfür ve imansızlık, aynaya akseden küçücük ışık ile oyalanıp onun aslı olan güneşten habersiz kalmak gibidir. İman insanı bu feci yanlıştan, bu körlükten kurtarır; insana eşyanın özünü ve hakikatini gösterir. İman nuru sayesinde, akıl ve göz üzerindeki kalın perde çekilir. O nur ile mümin, gözsüz görme, kulaksız işitme, kainatın tesbihatını, zikrini duyma seviyesine ulaşır. Mevlana Celaladdin-i Rumi bu anlamı şöyle dile getirir:
‘Yemeden doyun. Kulaksız duyun. Harfsiz konuşup, susun. Söz bitti artık...'
Kur'an, varlığı ve varlıkta olup biten olayları ‘ayet' olarak niteler. Ayet, işaret ve alamet demektir. Yani her varlık, iman yolu üzerindeki yolculara rehberlik yapan, onları yönlendiren, bilgilendiren ve nihayette imana ulaştıran Allah'ın görevli bir memurudur. Yani alem çok büyük anlamlar taşıyan bir kitaptır. İnsanoğlu onu ve ifade ettiği anlamlarını kavrayabilecek bir donanıma sahip kılınmıştır. İnsan, kendisine verilen maddi ve manevi duyuları doğru bir şekilde kullandığında bu alem kitabının yaydığı mesajları alabilir. Aldığı bu mesajlar onu iman etmeye sevk eder.
Açlık çeken insanın bedeni ihtiyacını gidermek için harekete geçtiği gibi, evrenin yapısına hakim olan o mükemmel sistemi gören akıl da, bunun eşsiz bir kudret tarafından yaratılıp idare edildiğini anlar ve iman eder. Aklın bunu yapabilmesi için gerekli tek şart, her hangi bir dış gücün etkisinde kalmaması, kendi özündeki cevheri korumasıdır. Harici etkilerden korunan akıl, özgür akıldır ve böylesi bir aklın Allah'ı bulması iki kere iki dört eder hakikati kadar kesindir.
İmansızlık, bir inanç olmakla beraber aynı zamanda bir hastalıktır. Çünkü küfür mikroptur; insanın içinde yaşadığı alemi anlamaya yarayan duyularına musallat olunca onları hasta eder. Mesela kulağı hastalıklı olan kişi sesleri duyamaz. Gözleri görmeyen de renkleri fark etmez. Akıl, kalp gibi manevi duyulardaki bir arıza da, iman etmeye engel bir durum oluşturur.
İnsanın bu manevi duyularını kullanmaması veya yanlış şekilde kullanarak onları bozması küfrü, şirki ve bilumum kötülükleri sonuç verir. Sürücünün direksiyonu yanlış yöne kırmasının felaketi doğurduğu gibi.
İman nuruna sahip olmayanların varlığa ve ondaki olup biten olaylara yüklediği anlam korkunçtur. Karanlıkta yaşayan bir insanın yaşadığı ortamdaki şeylere vereceği anlam doğru olmayacağı gibi, çoğunlukla onları kendisi için korku ve tehlike kaynağı olarak görmesi muhtemeldir. Dolayısıyla bu kişi güvenliğini sağlamak için önlemlere başvuracaktır. Yani kafir insan yaşadığı çevreyi sindirmek ve kendi arzusu istikametinde dizayn etmek için onunla bir mücadeleye kendini mecbur hisseder. Bu felsefeye göre hayat bir mücadeledir. Kazanmak için güçlü olmak gerekir. Güçlü olmanın yolu ise, diğer her şeyi sindirmek, emri altına almakla, bu olmuyorsa onu yok etmekle olur ancak.
Küfrün mantığı, insanı doğup büyüdüğü çevresine yabancılaştırır. Her şeyi düşman gösteren bu anlayış, insanı en güçlü olma hedefine koşturur. Bu, bir tür ilâhlık taslamaktır da. Çünkü en güçlü olmanın mantığı, diğer her şeyin kendisine boyun eğmesini zorunlu kılar. Batı düşünce ve kültürünün kendinden olmayanların üstünlüğünü kabul etmemesinin nedeni de budur. Batı dünyasındaki maddi teknolojik ilerlemenin arkasındaki psikolojik neden de bu olsa gerek.
İman, insana sonsuz varlığa ve rahmeti sınırsız olan Allah'a ulaşmanın kapısını açar. O'na yaklaşan kişi değişik düşünmeye ve farklı görmeye başlar. İman muazzam bir fark oluşturur. Mümin bu fark ile bakınca başkasının göremediklerini görür, duyamadıklarını duyar, hissedemediklerini hisseder. Bütün varlık ile bir olduğunu, aynı hedefe yürüdüklerini görür. Küçücük cüssesiyle devasa kainatla beraber olmanın ve hatta ona kumanda etmenin verdiği huzuru yaşar.
Evet Hazreti Üstadın ifadesiyle ‘iman, insanı insan eder, belki de sultan eder. Küfür ise insanı gayet aciz bir canavar eder'.
Yazımızı Akif'in dizeleriyle bitirelim:
İmandır o cevher ki, ilahi ne büyüktür!
İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür.