Müslümanların şu an ihtiyaç duydukları en önemli şey imanlı, bilinçli, akidesi sağlam bir gençlik yetiştirmektir. İmanlı bir gençlik yetiştirmeyi başarabilirsek gerisi gelir Allah’ın izniyle. Peygamberler mücadele sahasına atıldıkları zaman ilk önce imanlı bir kitle, imanlı bir gençlik inşa etmeye çalışmışlardır. Muhammed Resulullah(s.a.v.) Mekke’de İslam’ın davasını başlattığı zaman ilk yaptığı şey imanı güçlü bir çekirdek kadro yetiştirmek olmuştur.
Bugün İslam’ın düşmanları, sömürgeci güçler, şeytan ve dostları en büyük yatırımı imanı çalınmış bir gençlik yetiştirmek üzerine yapmaktadırlar. Sanatlarıyla, edebiyatlarıyla, sinema, müzik, roman, hikâye ve diğer imkânlarıyla Allah’tan uzak, ahlaki olarak çökertilmiş, nefsanî arzularına bağımlı, sömürülmeye ve satın alınmaya müsait bir gençliği oluşturma çabası içindedirler. Özellikle de sömürmek istedikleri İslam ülkelerinin, Müslüman coğrafyaların, mazlum halkların gençliğine en büyük yatırımı yapmaktadırlar. Çeşitli şantaj, satın alma, tehdit ve dayatmalarla o ülkelerin yönetimlerini de harekete geçirmekte, gençliği saptıracak, Allah’tan ve ahlaktan uzaklaştıracak kanunlar, yönetmelikler çıkarmaktadırlar.
İstanbul sözleşmesi, eşcinselliği koruyup gözeten kanun ve genelgeler ve bunlara benzer nice yazılı, sözlü girişim ve dayatmaların hedefi imanı çalınmış bir gençliğin önünü açıp hedef ülkeyi, o ülkenin halkını esir alıp sömürge haline getirmektir. Özünden uzaklaştırılmış, değer ve kültürüne yabancı, halkına ve onun dinine düşman, değer, gelenek ve kural tanımayan bir gençlik yabancı güçlerin kültürel, askeri, siyasi saldırılarına direnebilir mi hiç?
Dünyamızı da, ahretimizi de mahvetmek isteyen Batılı sömürgeci güçlere dur demek, onları durdurmak, hadlerini bildirmek istiyorsak imanlı bir gençlik yetiştirmek zorundayız.
Biliyorum, imanlı bir gençlik yetiştirmek diken tarlasında yürüyüp de ayağına diken batmasını önlemeyi becerebilen bir adamın dehasına, maharetine, becerisine sahip olmayı gerektirir. Bataklığın ortasında bir gül olup hoş koku yayabilme kudretini gerektirir. Yani işimiz çok zor. Çetin bir savaşımdır artık imanlı bir gençlik yetiştirme sevdası. Sabır ister, gayret ister, tahammül ister, hal ehli olmayı ister, güçlü bir irade ister, sağlıklı bir kültür ister, sözün coğrafyasından haberdar olmayı ister, neyi, nasıl, nerede konuşacağını bilmeyi ister.
Çoğumuz imanlı bir gençlik yetiştirmeyi beceremedik dostlar. Biz İslam’ı egemen kılma sevdasıyla yatıp kalkarken, kitaplıklarımız İslam’ın hayata egemen olma mücadelesini anlatan eserlerle dolup taşarken, meydanlarda yeri göğü tekbirlerle inletirken, kulaklarımız marşlarla, ilahilerle çınlayıp dururken çocuklarımız, gençlerimiz bize yabancılaştı, davamıza sırtlarını döner oldu. Biz farkına bile varamadan sabahtan akşama küfrettiğimiz düşmanlarımızın, İslam düşmanı güçlerin evlerimize, gençlerimize hâkim olduklarını, gençlerimizin kalp ve zihinlerini bizden çaldıklarını görüp dehşete düştük.
Tabi bunda egemen sistemin düşmanlarımızın hizmetinde olmasının katkısı büyük... Düşmanlarımızın gönül çalan, nefisleri okşayan, zihin çelen imkânlarının büyüklüğünü de inkâr edecek değilim. Ama hiç mi bizim suçumuz yok? Biz davetçilerin, mümin anne babaların, bizlerin de hatası çok bu işte…
Her şeyden önce imanlı bir gençlik yetiştirmenin yol ve yöntemini öğrenmeyi gereksiz gördük çoğumuz. İmanlı bir gençlik nasıl yetiştirilir bilemedik. A ve B’den başlamamız gerekirken R, Y ve Z’den girdik işe. Allah’a güçlü bir iman, ahret bilinci, namaz ve cennet sevgisi aşılayamadan siyasi konulara boğduk genç zihinleri. Ve sabırsız davrandık. Çabuk bıktık, çabuk usandık. İmanın bir gönül işi olduğunu kavrayamadık. Baskıyla, dayatmayla, şiddetle çocuklarımızı terbiye etmeye kalkıştık. Ve en acıklısı da aşılamak istediğimiz değer ve öğretilere pratiğimizle biz sırtımızı döndük.
Evet, suçluyuz! Merhum Şeriati’nin deyimiyle anne, babalar, biz suçluyuz. Lakin durmanın, pes etmenin, bıkmanın, usanmanın, vazgeçmenin, olan oldu deyip boş vermenin lüksüne sahip değiliz. Bu bir ölüm kalım savaşıdır çünkü. Dünya ve ahretimizi kazanmak veya kaybetmek bu savaşımdaki başarımıza bağlık…
Sağlıklı bir bilgiyle, öz Muhammedi İslam’ın kültürüyle donanmış olarak, tefekkür, irfan ve hikmet silahıyla kuşanarak yola koyulmalıyız… Sevgi, merhamet, anlayış, hoşgörü kucağını çocuklarımıza, gençlerimize sonuna kadar açarak, sabır ve tahammül iğnesiyle iman ve bilinç gömleğini ilmek ilmek dikerek kaldığımız yerden bismillah demeliyiz.
Hiçbir şey için geç değil, son nefese kadar fırsat var. Ne kadar erken davranırsak başarı şansımız o kadar çok olur. Haydi, bismillah, sabır ve azimle kuşanarak imanlı gençliği yetiştirme sevdamızı ete kemiğe büründürelim ve kendimizin de çocuklarımızın da yarınlarını aydınlık kılalım.