Hayırlı günlerdeyiz. Hayırlı bir ayın, Ramazan ayının arifesindeyiz. Bu günler önemli günler, fırsat günleri. Belki de bazılarımızın bir daha kavuşamayacağı günler. Bu günleri iyi değerlendirmeliyiz. Özellikle infak için, zekât ve sadaka için bu günlerden daha iyisi yok.
İnfak ehli olalım. İslam, infak ve fedakârlık ehli olmamızı istiyor. Peygamberlerin hayatına bakalım. Salihlerin, velilerin, Allah'la yakın bir gönül bağı içinde olan iyilerin hayatına bakalım. Onlar son derece sade ve mütevazı yaşadılar. Ellerine geçen her şeyi Allah yolunda infak ettiler. Yoksulları, kimsesizleri, dul ve yetimleri, çaresiz insanları kendilerine tercih ettiler. Yemediler, yedirdiler. İçmediler, içirdiler. Allah'ın adı yücelsin diye, İslam davasının çınarı dal budak salsın diye açlığa ve yoksulluğa gülümseyerek katlandılar. Öldüklerinde dünya malı olarak arkalarında hiçbir şey bırakmadılar.
Onları önder ve rehber kabul eden bizler de infak ehli olmalıyız. Malımızla, infaklarımızla davamızı güçlendirmeli, mustazaflar için bir umut kapısı olmalı, yoksulların yüzünü güldürmeli, Allah'ın dinini ihya için ne gerekiyorsa yapmalıyız.
İnfak için iyi bir zaman! Ve infak sadece zenginlerin değil, herkesin işi olmalı. İnfakı, evimizin en temel ihtiyaçlarından biri haline getirmeliyiz. Nasıl ki paramız olsa da olmasa da, yoksul da olsak, zengin de olsak bir şekilde elektrik ve su faturalarımızı ödeyebiliyor, eve yiyecek ve giyecek götürebiliyor, çocuklarımıza harçlık verebiliyorsak, aynı şekilde infak için de para ayırabilmeli, her şart altında az veya çok Allah yolunda harcayabilmeliyiz.
Peygamber ve onun tertemiz Ehl-i Beyt'i, seçkin ashabı, Allah dostları bunu böyle yapıyordu. Peygamber Aleyhisselam, canından çok sevdiği kızının elinde gördüğü gümüş bir bileziğe, renkli bir perdeye bile tahammül edemiyordu.
Fatıma'nın yüce Resul'ün gönlünde nasıl aziz bir insan olduğunu hepimiz biliyoruz. Fatıma'nın makamı Resulullah'ın yanında öylesine yüceydi ki, Fatıma'yı görünce heyecanlanır, önünde ayağa kalkar, sevgili kızına türlü iltifatlar ederdi.
Resulullah, gönlünde bu kadar sevgili olan kızının evine gitti bir gün. Fatıma'nın elinde gümüşten bir bilezik, evin duvarında da renkli bir perde görünce kızıyla konuşmadan geri döndü. Fatıma, babasının neden böyle yaptığını hemen anladı. Resullullah'ın kızının üzerinde en ufak bir dünyevi kokuya tahammülü yoktu çünkü. Hele hele Sufa Ashabının olduğu bir dönemde. Kimsesiz ve yoksul, evsiz onlarca sahabenin Peygamber Mescidinde yaşamak zorunda kaldığı bir ortamda.
Fedakârlık ve infak ehliydi Fatıma. Hemen elindeki gümüş bileziği çıkardı, duvardaki renkli perdeleri indirdi. İnfak etmesi için babasına gönderdi. Fatıma'nın davranışı karşısında Peygamberin mübarek çehresi tebessümle aydınlandı ve: “ Bir peygamber kızına ancak bu yakışır!” dedi.
Bir onlara bakın, bir de bize… Bizim hayatımız Peygamberin hayatı gibi mi? Kadınlarımızın hayatı nerede, Fatıma'nınki nerede?
Evlerimiz birer eşya deposu gibi. Yok yok… Her birimizin evi birer küçük villa... Kadınlarımızın zihinleri gece gündüz yeni perdelerle, mobilya takımlarıyla meşgul… En yoksullarımız bile yılda birkaç defa yeni elbise alıyor. Kadın erkek, her birimizin dolabında kullanmadığımız onlarca çeşit elbise var. Buzdolaplarımız boşalınca karamsarlığa düşüyoruz. O kadar çok gereksiz harcamalarımız var ki…
Ama iş infaka gelince hemen yoksulluğumuzu, ne kadar çok ihtiyaçlarımızın bulunduğunu hatırlıyoruz. Çocuklarımızla bir pikniğe gidince su gibi para harcıyoruz. Ne kadar gittiğine bakmıyoruz. Yoksulluğumuz, maaşlarımızın azlığı, faturalarımız aklımıza gelmiyor. İş infaka gelince ellerimiz ceplerimize gitmiyor. Sanki paramızı çöpe atıyoruz.
Evet, kardeşler! Kadınlarımızın birer Fatıma, erkeklerimizin birer Ali olabilmesi için infak ehli olmalıyız. İnfak cennetin anahtarlarından bir anahtardır. Namazla, infakla cenneti kazanmak için bu günler iyi günler. Bu zaman iyi bir zaman…