Her ay her mevsim bir başkadır, farklı duyguları ifade eder. Kimi kışın soğuğunda terlerken kimi de haziranın sıcağında üşümüştür. Bu atmosferi yaşayanlar daha iyi anlar. Demek ki iklimler bir yere kadar etkiler. İnsanı daha çok etkileyen yaşadıkları psikolojidir.
Bu psikolojiyi en iyi yansıtanlar Bangladeş, Irak, Suriye, Mısır ve Filistin'dir. Mazlumlaşan bu halkı düşünüp dua etmek en ulvi görevimiz olmalı. Bu bağlamda kendi çevremize iyiliği emr kötülüğü nehy etme anlayışını içselleştirme kadar büyük bir kazanım yoktur. Sadece bilgiye sahip olmayı Sadi Şirazi cahillik olarak yorumlar. Bu yüzdendir ki insanı alimleştiren onun pratiğidir.
Bu pratikleri kendimizde, ailemizde çevremizde gücümüzün nispetinde yaygınlaştırmalıyız. Bu yüzdendir ki her şeyi yoktan var eden Rabbimiz böyle bir camiayı önemser ve böyle bir yapıyı kurtuluşa erenler olarak gösterir. İnsanın Rabbine muhatab olması yaratanı tarafından ödüllendirilip övülmesi kadar güzel bir duygu var mıdır?
Düzgün bir yaşamı sadece konuşmadan ibaret görenler yanılmışlardır sadece iyiliği emr edenlerin şapkaları düşmüştür itibarlarını kaybetmişlerdir. Bu örnekleri görerek ders ya da dersler çıkarmalıyız. Siyasette, ekonomide, hukukta, eğitimde...
Bunları düşünerek bu ayda yapacağımız infak, birçok kötülüğün önüne geçebilir. Toplumun bütün katmalarındaki bireyleri dikkate alarak hayırlı işleri arttırarak kötülükleri önleyebiliriz. Özellikle eğitimle uğraşan bacılarımıza infak ya da çeşitli kuruluşlar aracılığıyla bu kitleyi düşünmek toplumun faydasına olup iyi bir örneklik teşkil edecektir. Bu fikri filizlendirmek olgunlaştırmak toplumsal duyarlılığı ve güveni arttıracaktır.
Bu yüzden olmalı ki araştırmalarda: Fert ve toplum hayatında iyi, güzel ve yararlı şeyler de kötü, çirkin ve zararlı şeyler de önce zihinlerde oluşur, sonra söylem ve eyleme dönüşür. Yaşadığı toplumda daima çevresine güzel örnek olmak durumunda olan mü'minin söylemi ile eylemi örtüşmeli, söz, fiil ve davranışları inancına ters düşmemelidir.
Aksi davranış, toplumda güzel ahlakın, dürüstlüğün ve güven duygusunun zedelenmesine, hatta yok olmasına sebep olabilir. Bu, insanları fesada ve huzursuzluğa götürür. Böyle bir toplumda insan, mutlu olamaz, maneviyatını geliştiremez, Allah'ın rızasını ve sevgisini kazanamaz. Onun için Allah Kur'an'da mü'minlerin söylem ile eylemlerinin birbiriyle uyumlu olmasını, verilen söz ve yapılan sözleşmelere uyulmasını istemektedir.
Doğru anlayış böyle olmalı. Bazen aklımıza gelebilir insanın yaşantısı yok fakat sözü tesir ediyor, kötülüğü yapanın sözü daha tesirli olabilir. Söz gelimi alkol, sigara, uyuşturucu vb. kötü alışkanlığı bulunan bir kimsenin, başkasına “ben bunların zararını, kötülüğünü çok gördüm, sakın siz bunlara alışmayın” demesi, böyle bir alışkanlığı bulunmayan kimsenin sözünden daha etkili olabilir.
Yapılan araştırmalara göre: Sözü ve davranışı düzgün olan insanların uzun vadede insanlara etkisi daha fazla olmuştur. Bu araştırma sonucundan da anlıyoruz ki toplumun en büyük sorunu söz ve davranış sorunudur. Kimi her ne kadar sözü dikkate almasa da doğu toplumlarında söz verme ağır bir yükün altına girmek demektir. Bu örnekleri basite alan insanlar günümüzdeki sorunları bireysel ve toplumsal anlamda araştırırlarsa söz ve davranışın uyumsuzluğundan kaynaklandığını göreceklerdir.
Selam ve dua ile...