Londra merkezli radikal fikirlerle mücadeleyi hedefleyen bir düşünce kuruluşu olan Quilliam Foundation‘un Nusret Cephesi hakkında hazırladığı raporu Ekrem Yılmaz Küresel Haber için tercüme etti. Raporun tamamını ilginize sunuyoruz:
Kısaltmalar
NC: Nusret Cephesi
IIS: Irak İslam Devleti
ÖSO: Özgür Suriye Ordusu
AQI: Irak El Kaidesi
Teyit
Bu rapor Suriye’nin içindeki ve dışındaki bize çok değerli bilgiler veren kaynakların yardımı olmaksızın meydana getirilemezdi (cihatçılar ve İslamcılar, direnişçiler, hükümet yetkilileri ve Irak uzmanları). Bize yardımcı olanlara minnettarız. Bu rapor için bilgi toplama süreci birçok defasında lojistik ve güvenlik sorunları nedeniyle kaynakların itimadını kazanmayı gerektirdi. Bilgilerin birçoğu anonim kalma kaydıyla verildi, dolayısıyla bilgileri analiz ederken kaynakların kimliklerini ifşa etmemeye özen gösterdik.
Özet
Nusret Cephesi (NC) Suriye’de Beşşar Esed’in Baas rejimine karşı İslam devleti kurma amacıyla savaşan bir cihat grubu. 5000’e yakın üye sayısıyla NC en büyük grup olmasa da savaşta en etkili grup olarak tanımlanmaktadır. NC ile Irak el-Kaidesi (AQI) arasında 2000’lerden beri paylaştıkları birçok benzerlikler bulunmaktadır. NC’ in kısa vadeli hedefleri askeri odaklıdır ancak, ağır silahların tedariki ve bir insani yardım organizasyonu kurulması gibi uzun vadede kalıcı olmasını sağlayacak hazırlıklar da yapılmaktadır.
Arka plan
Mart 2011’de barışçıl gösteriler olarak başlayan Suriye Arap Baharı, Beşşar Esed’in barbarca reaksiyonu sonrasında savaşa dönüştü. Suriye’nin Türkiye, Ürdün, Irak, Lübnan ve İsrail arasındaki coğrafi pozisyonu onu stratejik bir güvenlik önceliği haline getirmektedir. Özellikle son üç ülke kendilerine ait gergin güvenlik sorunlarına sahiptir. Esasen, Suriye’deki şiddet şimdiden bu üç ülkeye de yayılmış olup bölge çapında daha da ileri bir istikrarsızlık ihtimali tamamen gerçektir.
Suriye Arap Baharı’nın başlamasından itibaren geçen 22 ayda karışıklık ve dış güçlerin politik emellerinin savaş meydanlarında çatıştığı bir çıkarlar savaşına dönüştü. Birçok muhalif grup ortaya çıktı, bu gruplar hâkimiyet ve uluslararası destek için yarışırken Esed sonrası Suriye için de hazırlıklar yapılmaya başlandı.
NC muhalif gruplar içinde bu savaşı ideolojik, cihat tandanslı yapan az sayıdaki birkaç gruptan bir tanesidir. Muhalif grupların çoğu hükümette politik bir değişikliğe odaklanıyor. Muhaliflerin hepsinin birinci amacı şu anda rejimle savaşmak olsa da, Esed’ in düşmesinden sonra uzun vadeli hedeflerde ayrıklılar çıkacağı muhtemel görünüyor.
Demokrasi yanlısı olan muhaliflerin birçoğu demokratik bir devlet kurulması için uluslararası toplumdan yardım istenmesi taraftarıdır. Ancak uluslararası bir müdahale yokluğunda insanlar dünyanın kendilerini terk ettiği veya koalisyonun istenen sonuçları doğurmadığı hissiyatına kapıldı. Bu durum etkili ve alternatif bir güç olarak görülmelerinden dolayı NC gibi cihatçı gruplara olan desteği artırmaktadır. NC Esed’e karşı mücadelede uluslararası müdahaleyi Batı emperyalizmini cesaretlendiren bir girişim olarak gördüğünden reddediyor. Ayrıca böyle bir müdahalenin Suriye’de İslam devleti kurma planlarını tehlikeye atacağından endişe ediyor.
Köken
Nusret Cephesi kadrolarının birçoğu Ebu Musab el Zerkavi’nin cihat ağından geliyor. 2000’lerde kurulan bu ağ 2002’de Bağdat’a Zerkavi’nin Afganistan’dan İran yoluyla gelişinden sonra sağlamlaştı. 2000 yılında Zerkavi ile birlikte Herat’ta bulunan Suriyeliler, Suriye ve Lübnan’da şubeler açmak için gönderilirken Zerkavi Irak’tan grubu kontrol ediyordu. Bu cihatçılar Suriye’de potansiyel savaşçıları Irak’a göndermek için misafir evleri kurdular ve altyapı geliştirdiler. Bu dönemde Levant’taki Körfez ülkelerinden gelen cihatçılar ülkelerindeki sempatizanlardan maddi destek sağlarken Suriye bu ağı finanse etmek için ana kanal olarak kullanıldı.
Ancak 2007’de Suriye hükümeti cihatçılara gösterdiği üstü örtülü toleranstan vazgeçerek Irak politikalarını değiştirdi ve Zerkavi’nin örgütünün Suriyeli üyelerine baskı uygulamaya başladı. Bu değişikliğin kurbanlarından biri de 2007 sonlarında Irak’a savaşçı göndermekteki rolünden dolayı Suriye istihbaratı tarafından suikasta uğrayan Şeyh Ebu’l Ka’kaa idi. Bu gibi vakalara rağmen cihat ağı hiçbir zaman yok edilemedi, birçok üyesi Irak’ a göç ederek tutuklanmaktan kurtuldu ve bu kişiler 2011’de Suriye’ye geri döndü. Bu cihatçılardan biri de Nusret Cephesi lideri Ebu Muhammed el-Culani idi.
Irak’taki tecrübesinden dolayı El Culani’nin liderliği tartışmasızdır. Suriye’den uzun süre uzak kalması ise grubun hilafet kurmak istediği Müslüman ülke topraklarındaki sınırları ideolojik olarak reddetmesi sebebiyle herhangi bir sorun oluşturmamaktadır. Levant’taki Körfez cihatçılarının varlığı 2007’de azalmışsa da Aralık 2011’de Nusret Cephesi adında yeni bir grubun kurulması haberinin yayılması sonrasında yeniden canlandı.
Suriye savaşı başladığında Irak İslam Devleti (IIS) üyeleri Suriyeli cihatçıları, Iraklı uzmanları ve gerilla savaşının en iyi komutanlarını Suriye’ye gönderme konusunda anlaştılar. Bu anlaşmanın Nusret Cephesi’ni Irak El-Kaidesi’nin bir kolu olarak mı yoksa Levant El-Kaidesi olarak ayrı bir oluşum seklinde mi tasavvur ettiği belirsiz. Kaynaklarımıza göre NC halen IIS’den stratejik ve ideolojik yardım almakta, faaliyetleri ise AQI tarafından denetlenmektedir. Zaman içinde NC kendisini ideolojik olarak IIS ile bağlantılı fakat ondan emir almayan özerk bir Levant El-Kaidesi olarak tanımlayabilir.
Hedefler
Nusret Cephesi ciddi olarak çalışmalarına Ekim 2011-Ocak 2012 arasında Şam kırsalı ve Humus’ta birkaç toplantı ile başladı. Bu ilk toplantılarda NC 5 ana hedef belirledi:
1- Mevcut cihatçıları içine alan ve birbirleri ile bağlantısını sağlayan uyumlu bir yapı kurmak.
2- Çatışmanın İslami tabiatına dair şuuru güçlendirmek.
3- Grubun askeri kapasitesini kurmak, silah elde etmek ve eleman temini için fırsatları değerlendirmek, güçlerini kullanabilecekleri güvenli mevkiler ele geçirmek.
4- Suriye’de bir İslam devleti kurmak.
5- Levant’ta bir Hilafet kurmak.
NC Beşar Esed hükümeti ile bir savaş halindedir. Grup şeriat hukukunu uygulamayan her rejimin illegal olduğuna inandığından Suriye’deki çatışma, dinen makul bir yönetim sistemi kurmak için bir fırsat teşkil etmiştir. 24 Ocak 2012’deki ilk video mesajlarında NC, Allah’ın kanununu onun topraklarına geri getireceğini ilan etti. Bu kavram, bazı hadislerde bulunan geleceğe dair dini kehanetlerin bir yorumundan kaynaklanıyor. Mesela: “İslam âleminin merkezi Şam’dır (Levant)” ve “Allah’ın meleklerinin Şam üzerine kanat gerdiğini görüyorum”. NC’nin ilk videosunun izah ettiği gibi birçok hadis Suriye ve Levant’ı İslam âleminin merkezine oturtmuştur: “Hesap gününde Müslümanların kampı Şam’da olacaktır.” Nusret Cephesi mensupları, Suriye devriminin bu söylemin gerçekleşmesi için kendilerine altın bir fırsat sunduğuna inanıyor ve hadislerde bahsi gecen kişiler olmak istiyorlar.
Strateji
NC saflarında net bir plana sahip olan bilgili, tecrübeli ve yetenekli kişiler bulunmaktadır. Siviller ve eski askerlerden oluşan kaotik bir karışımın kendilerini bir taktik karmaşasının içinde bıraktığı Özgür Suriye Ordusu’ndan (ÖSO) farklı olarak, Nusret Cephesi’nin başından beri net bir stratejisi vardı. Diğer yandan NC liderleri, hedef belirlemek ve strateji geliştirmek için diğer ülkelerde edindikleri cihat tecrübelerini kullanarak NC’yi en büyük olmamasına rağmen en etkin grup haline getirdiler.
Nusret stratejistleri çok sayıda isyan ve silahlı mücadele stratejisine hâkimlerdir ve en çok Maoist gerilla savaşı, asimetrik savaş ve düşmanı uzun bir savaşa çekerek yıpratma taktiklerinden etkilendiler. Grubun stratejisi 4 farklı etki ile şekillenmiştir: Dini söylemlerin yorumlanması, Irak’tan alınan dersler, Arap Baharı fikirleri ve uluslararası camia ile olan karmaşık ilişkiler.
1- İlkinde, NC Suriye devrimini dini metinler tarafından desteklenen İslami bir mesele olarak görüyor. NC’nin söylemi hem Kuran’daki cihat kavramına hem de Sünnette bahsedilen Sam ahalisinin faziletlerine odaklanıyor. Bu da NC üyelerini hadislerde bahsedilen, “Allah’ın İslami hilafet isteğini hâkim kılacak kişiler” olma şerefini kazanmayı ümit etmelerine yol açıyor. Ulus devlet kavramı İslami yorumlara aykırı olmakla birlikte, NC üyelerinin aklında fazlasıyla farklı bir yapı olduğunu gösteren bir işaret yoktur. Grubun bu konuyla alakalı muğlak ifadelerinden ulus devletin faaliyet yapısını İslamlaştırılmış bir yüz ile kullanacakları anlaşılmaktadır. İnşa etmeye çalıştıkları müstakbel devletin yapısına dair yeni fikirleri olduğu görünmemektedir ki bu İslamcı gruplar arasında ortak bir problemdir.
2- NC savaşçılarının Irak’tan çıkardıkları derslere gelirsek, grubun tecrübesinin çoğu 2000’li yıllarda Irak savaşında elde edilmişti ve AQI ile de liderlik bağları mevcuttu. Buradan çıkarılan dersler NC’ nin yol tayininde önemli bir belirleyici rol oynadı, AQI stratejisinin popülaritelerini olumsuz etkileyen yanlarında daha dikkatli davrandılar. Nüfusu tarafsızlaştırmak için yapılan bu değişikliklerin içinde:
- Sivil hedeflerden ziyade çoğunlukla askeri hedeflerin vurulması, sivil kayıplarını en aza indirmek için intihar bombalarının dikkatli kullanılması, türbe bombalamaktan kaçınılması
-NC’nin mezhepçilik ve kâfirlerle alakalı söylemlerini önemsiz göstermek
-El Kaide ile ilgili önyargılardan kaçınmak için farklı isim kullanılması kararı gibi hususlar yer almaktadır.
NC Irak’ta olduğu gibi Sehva (Sünni kabilelerin isyanı) tarzı bir reaksiyondan çekindiği için fikirlerini daha yavaş yayarak popüler desteğini korumayı amaçlar görünüyor. NC, Suudi Arabistan ve önde gelen bir Suriyeli Vahhabi din adamı tarafından kendilerine karşı bir oluşumun Suriye’de çoktandır planlandığına inanıyor.
3- Arap Baharı, Tunus, Libya, Mısır ve Yemen hükümetlerinde gerçek bir değişiklik görmediklerinden dolayı NC’nin planlarını değiştirdi. Özellikle Libya cihatçılarının İslam devleti kurma teşebbüslerinin engellenmesi yüzünden hayal kırıklığına uğradılar ve bundan Batı’nın karışmasını sorumlu tutuyorlar. NC zafere giden yolun yalnızca rejimin askeri olarak mağlup edilmesi, İslamcı bir hükümetin kurulması ve Şeriatın hukuk olarak kabulünden geçtiğine inanıyor. Kontrolü teslim etmek anlamına geleceğinden diğer oyuncularla müzakere etmezler.
4- Nusret Cephesi Esed’in isini kolaylaştıracağından uluslararası camiayı yabancılaştırmak istemiyor. Aynı zamanda İslam devleti kurulmasını engelleyeceği için uluslararası müdahaleyi de kabul etmiyorlar. Bu denge, kurması çok zor olan oldukça karmaşık bir meseledir. Nusret Cephesi’nin ideolojisi demokrasi yanlısı oyuncularla işbirliği yapılmasına izin vermiyor, ancak menfaatleri çakıştığından böyle bir davranış muhalefeti parçalayacak ters bir etki yapabilirdi.
Pratikte NC bir şehir-kırsal savaşı yürütüyor, hükümet hedeflerine karşı önemli saldırılarla büyük şehirlerin etrafındaki bölgeyi ele geçiriyor, aynı zamanda da şehirdeki rejim hedeflerine karşı düşük yoğunluklu gerilla saldırıları yapıyor. Bu şehir saldırıları politik korkuya dayalıdır, korkuyu kullanıp kaos ve güvensizlik ortamı yaratarak Esed’in meşruiyetini yıkmayı amaçlar. Grup rejimin zayıf yanlarından faydalanmak için asimetrik savaş yöntemleri kullanmakta, hükümetin askeri ve emniyet güçlerinin kalbine bombalar yerleştirerek askerlerin moralini bozmaktadır. Bu amaçlar için intihar bombaları ideal bir taktiktir; düşmana azami zararı verirken NC saflarındaki kayıpları asgariye çeker, gerilla taktikleri ise öldürülecek asker göstermeden savaşmalarına imkân tanır ve taktiksel avantaj sağlar. Ancak NC, özellikle devlet kurumlarının aniden çöküşünün kaosa yol açtığı şehirlerde diğer muhalif grupları acele etmemeye ikna etmekte zorlanıyor. Bu kaos, muhalifleri kaldıramayacakları bir yükün altına sokup onları halkla karşı karşıya getirebilir. Bunun yerine NC, çevredeki köyleri ele geçirip şehri kuşatmak Esed rejimini yorgun düşürüp kontrolü muhaliflere vereceğinden şehirleri dışarıdan bloke etmenin en etkili yol olduğuna inanıyor.
NC’nin stratejisi tabiatında askeridir, çabaların büyük kısmı rejimi devirip İslami yönetimi getirmeye odaklanır. Devrimin politik yanına hitap etmediği için bu tehlikeli bir stratejidir. Grup açıkça halk desteğinin önemini anlıyor gözükse de politik seferberliği teşvik edecek bir planları yoktur ve bunun askeri bir zaferin yan ürünü olarak geleceğine inanmaktadır. Mevcut taktikler halkı seferber etmekten ziyade tarafsız kılmak, siyasi planları için aktif destek aramaktansa bir halk tepkisinden çekinmeye yönelik görünmektedir.
Nusret Cephesi sadece 2 tür askeri olmayan faaliyet yapar:
- Misyoner tarzı dini eğitim faaliyeti ve vaaz vermek (tebliğ, dava).
- Sosyal kanadı “Kısm-el Ikatha” aracılığı ile insani yardım yapmak, ekmek, gaz ve battaniye dağıtmak, ihtiyaç sahiplerinin istismarını engellemek için sebze fiyatlarını denetlemek.
Esed sonrası strateji ile ilgili olarak, NC rejim düşer düşmez yeni bir mücadele safhasının başlayacağının farkındadır. Bu dönem için stratejileri görünürde iki aşamalıdır:
1- Bütün cihatçıları ayni şemsiye altında toplayarak bir mücahitler ve diğerleri ayrımı meydana getirmek. Bu plana dair bilgi eksikliği olmakla birlikte, bir yabancı savaşçı kaynağımız bunun gerçekleşmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi.
2- Irak’tan yeni bir muhtemel savaşçı dalgasını kabul etmek. Bu durum gerçekleştiği takdirde, yeni savaş döneminde NC 2005 sonrası Irak’taki savaş yöntemlerini uygulayacak ve şiddet artacaktır.
Organizasyonun İçinde
Askeri Yapı
Nusret Cephesi resmi olarak 5000 civarında savaşçıya sahiptir, ayrıca binlerce potansiyel NC savaşçısı ve bağımsız cihatçılar onlarla birlikte savaşmaktadır. Grubun yapısı savaşçıların Suriye’deki coğrafi yerleşimine göre değişmektedir. Gerilla taktiklerinin kullanıldığı Şam’da fark edilmeyi zorlaştırdığı için küçük gruplara bölünmüşlerdir. Fakat Halep’te grup yarı askeri bir geleneksel organizasyon semasına sahiptir; takımlar, taburlar ve tugaylar rejime karşı savaşta birbirleri ile bağlantılıdır. Bu askeri üniteler geleneksel ordularla ayni terimleri kullansalar da, NC savaşçılarının sayısının azlığı birimlerde bulunan savaşçı sayısının milli ordulardan daha küçük olduğu anlamına gelmektedir.
NC rejim halen güçlüyken küçük hücreler halinde faaliyete başladı, güvenlik sebeplerinden dolayı bomba yüklü araç ve suikastlar gibi düşük yoğunluklu şehir gerilla savaş taktikleri uyguladı. Ancak geçen zaman içerisinde grup değişen savaş şartlarına göre yapılanmasını değiştirdi ve belli bölgelerde büyük taburlar oluşturdu. Şu anda NC ağır silahlara sahiptir ve faaliyetlerini muhaliflerin elindeki bölgelerdeki operasyon odalarından yürütmektedir. Bu faaliyet merkezleri genelde eski sivil binalardır, mesela Halep’te bir düğün salonu aylarca hazırlıkların yapıldığı bir merkez olarak kullanıldı. Böyle merkezler bölgesel operasyon planlamalarında çok faydalı olmakta ve NC’nin etkinliğini artırmaktadır. Grubun diğer şubelerinin içinde hava, savunma ve ağır topçu birlikleri de bulunmaktadır. Cihatçı bir grubun böyle ağır silahlara sahip olması alışılmış bir şey değildir, belki de bu NC’nin uzun vadede kalıcı bir ordu oluşturmayı hedeflediğini gösteriyor. Ayrıca grup sosyal kanadı “Kısm-el Ikatha” vasıtasıyla geleceğe hazırlanmakta, ülke çapındaki karmaşadan etkilenen insanların ıstıraplarını azaltmayı hedeflemektedir. Bu faaliyetlerinin arasında mümkün olan yerlerde sivillere yiyecek ve sıcak tutan giysiler dağıtmak, buğdayı ele geçirerek Halep’teki açlara dağıtmak yer alıyor.
NC’nin faaliyetleri emniyet (güvenlik) ve askeri olarak ikiye ayrılmaktadır. Emniyet faaliyetleri çoğunlukla Şam’da, askeri faaliyetler ise ülkenin diğer bölgelerinde gerçekleşmektedir. Grubun resmi beyanlarından bu iki faaliyetin hedefleri ve taktikleri arasında belirgin kesişmeler bulunduğu gözlemlenmektedir. Aralarındaki ana fark operasyonu gerçekleştiren birimdir. Bu da NC’nin değişen savaş şartlarına uyum sağlayarak ülke çapında askeri ve güvenlik yapılarını inşa ettiği ve Esed sonrası Suriye’si için hazırlıklar yaptığını göstermektedir.
Dini Yapı
Nusret Cephesi dini kurumların hiyerarşisine sahiptir, en tepede grup adına milli kararları veren bir küçük bir Şura Meclisi bulunur. NC ve diğer muhalif gruplar şu anda namaza liderlik edecek ve dini mesajları yayacak din adamı eksikliği yaşamaktadırlar, bu yüzden yurt dışındaki imamların Suriye’ye gelmeleri çağrısında bulunmaktadırlar. Nusret’in Şura Meclisi’nde Suudi olduğuna inanılan Kadı’ul Azam (Şeyhülislam) Ebu Musab el Kahtani bulunmaktadır. Daha güvenilir bazı kaynaklar ise onun Musul’dan bir Iraklı olduğunu, isminin Meyser Ali Musa olduğunu fakat çok sayıda müstear ismi bulunduğunu söylemektedir. Şeyhülislamın rolüyle alakalı çelişkili deliller bulunuyor, bazı cihat kaynakları onun sadece Doğu Suriye’nin dini lideri olduğunda ısrar etmektedir. Dini personel NC’nin bölgesel komuta kadrosunda önemlidir, her bölgede bir askeri komutan ve bir şeyh bulunmaktadır. Şeyh komutanların faaliyetlerini dini açıdan denetler (Dabbet’ul Şer’i). Halep’in şeriat denetçisi Şeyh Amar -Ebu Muhammed el Halebi olarak da bilinir- Aralık 2012’de öldürülene kadar Halep’te çok nüfuzlu bir kişiydi, Cuma namazlarına liderlik eder ve cihat mesajını vaaz ederdi.
NC ayrıca grup üyeleri arasındaki problemlerin çözülmesi için Şeriat Mahkemeleri de kurdu. Bu mahkemeler NC içerisinde nizam ve intizamın sağlanması için çok önemlidir, komutanlar bile birçok defa mahkeme önünde ifade vermektedirler. Bir komutana savaşçılardan birini Şebbiha ile bağlantılı olmakla suçlaması nedeniyle kırbaç cezası verildiğini işittik. Gururunu kırmak ve benzer olayları engellemek için komutanın cezası az sayıda NC savaşçısının önünde infaz edilmiş. NC’nin Şeriat Mahkemeleri sivillere de açık ve grup mensubu olmayanlar da kişisel meselelerde tavsiye almak için geliyorlar. ÖSO da kısa sure önce düzeni korumak için mahkemelerin önemini anlayıp benzer hukuki yapıları oluşturmaya başladı.
Nusret Cephesi Lideri
NC’nin lideri Muhammed El Culani isimli biri. Bir cihat kaynağı Culani isminin Golan tepelerinin henüz İsrail işgali altında olmayan kısmıyla akrabalık bağlarına işaret ettiğini teyit etti. Culani’nin kimliği hakkında şüpheler devam etmektedir ve kaynaklar Culani’nin yüzünün her zaman, hatta diğer grupların liderleri ile görüşürken bile kapalı olduğunu söylemektedir. El Culani’nin AQI ve Ebu Musab el Zerkavi ile yakın bağları olan Suriyeli bir cihatçı olduğu düşünülüyor. Kimliği öyle iyi korunan bir sır ki NC mensuplarının çoğu bile liderleri hakkında pek bilgiye sahip değiller. Bu tecrit politikası, liderlerin medyadan uzak durdukları ve hareketlerinin emniyeti için sadece belli askeri birimlerle irtibat kurdukları AQI davranış modelini takip ediyor. Araştırmalarımız Culani’nin Irak savaşı esnasında Zerkavi’nin merkez kadrosundaki bir Suriyeli olduğuna işaret ediyor. Culani’nin kimliğini teyit edememekle birlikte, Zerkavi’nin eski örgütünü analiz ederek ve eleme usulüyle muhtemel adayları daraltıp bir kişiye indirdik. Bu şahıs ise 2006’da Irak’ta ve 2008’de Suriye’de iki defa öldürüldüğü iddia edilen gizemli birisi. Milliyetinin Irak mı yoksa Suriye mi olduğu hakkında da tartışma var. Biri gazeteci, diğeri emekli bir üst düzey Irak istihbarat görevlisi olmak üzere danıştığımız iki uzman da Culani’nin kimliği hakkında bizim düşüncemizi paylaştı. İkisi de bu şahsın akıbetinin belirsizliğinden bahsetti ve öldüğüne ikna olmadıklarını söyledi. Araştırmamız hala devam ettiğinden bu şahsın ismini su anda ifşa etmiyoruz.
Eleman Temini ve Eğitim
Nusret Cephesi yeni eleman temini konusunda oldukça seçici; yeni gelenlerden cephedeki iki komutan gözetimiyle gerekli yeteneklere, dini ihlasa ve ahlaka sahip olduklarına dair tezkiye, yani kişisel teminat göstermeleri isteniyor. Yeni üye olmanın ilk şartı cephede savaşmak. Bu sure zarfında kişilerin cesareti, inanmışlık derecesi ve NC ideolojisine bağlılıkları test ediliyor. Bu politika Nusret Cephesi’nin başarılı olmasının en büyük sebebi, ÖSO gibi diğer muhalif gruplar kitlesel eleman temini yoluyla güçlü görünmeye çalışıyorlar ancak bu düzensizlik ve kaosa yol açıyor.
NC’nin yeni üyeleri cihat gruplarında ortak olan bir itaat yemini ederler: Biat. Bu yeminin dini tabiatı, Allah’ın önünde cihat liderliğine itaat edeceğine yemin etmek normal bir yeminden daha kişisel bir kontrattır ve NC’yi güçlü kılmaktadır. Yeminden dönmek ise büyük tehlikeler içermektedir, Cezayir’de itaat yemini ettikleri liderlere olan ahitlerinden dönen cihatçıların öldürüldükleri bilinmektedir. Bu yeminin din temelli olması, Allah’ın emrine karşı gelmedikleri müddetçe liderlerine tamamen itaat edeceklerine söz vermelerinden dolayı grubu terk etmek isteyenlerin başvuracağı başka bir merci olmadığı anlamına geliyor.
NC’de yabancı Arap savaşçıların büyük bir varlığı var. Özellikle Halep kırsalında, Carablus ve Medinetu’l Bab gibi şehirlerde belirginler. Halep’in el-Sa’ar, Tarik el-Bab, ve Meysir gibi doğu kesimleri ve Idlib kırsalında da sayıca çoklar. Savaşın başlarında Kuzey Afrikalıların sayıları çoktu fakat ilerleyen zamanlarda Körfez ülkelerinden NC saflarına katılan Arapların sayıları çoğaldı.
NC bünyesindeki birçok birlik (seriyye) tek bir milliyete sahip. Mesela Tunusluların oluşturduğu Seriyye el Tuanisa. Çeçenlerin de tek milletli seriyyeleri var. Son 30 yıldaki cihat hareketlerinin tek uluslu taburlar oluşturması açısından analizi, bu taburların kendi ülkelerindeki cihatçı hareketin çekirdeğini kurmaları amacına hizmet ettiğini göstermiştir. Tek uluslu birlikler İslam’ın ümmet kavramına aykırı olsa da burada cihat ideolojisini ihraç etmek için kullanıldığından daha geniş bağlamda küresel İslam’a hizmet etmektedir.
Deyr-i Zur bölgesinde çok sayıda AQI bağlantılı savaşçılar ve komutanlar bulunmaktadır. Iraklılar ve Ürdünlüler, NC saflarında savaşan yabancıların ana gövdesini oluşturmaktadır. NC’de bazen Iraklılara verilen özel ayrıcalıklar, eskiden Irak’ta birlikte savaşırken kurdukları ilişkileri göstermektedir. Bu yabancı savaşçıların hepsine birden Muhammed (sav) ile birlikte Mekke’den göç edenlere ithafen Muhâcirûn –Göç edenler- denmektedir.
Güvenlik ve Gizlilik
Nusret Cephesi’nin sessizliğe bağlı bir güvenlik politikası vardır. Grup emniyetinin ihlali karmaşık İslami adalet sistemi tarafından desteklenen olum cezasını taşır: NC’ye ihanet etmek İslam’a ve Müslümanlara ihanet etmekle eşdeğerdir.
Bu sessizlik politikası konuları açık bir şekilde tartışmaktan sakınmalarında da kendisini gösteriyor; NC hedefleri hakkında tartışmaya çekilmeyi reddediyor ve beyanatları kendi şartlarında yapmayı tercih ediyor. NC saldırıları ÖSO gibi diğer gruplara atfedildiğinde lüzumsuz tartışmaya girmek istemediğinden NC iddiayı çürütmek için hiçbir şey yapmıyor. 9 Mayıs’ta Şam’da bombalı araçla düzenlenen saldırılar üstlerine bırakıldığında ise NC açıkça iddialara karşı çıktı, simdi ise bu iddiaların grubun itibarini zedelemek için rejim tarafından uydurulduğu düşünülüyor. NC adı kullanılarak rejim tarafından yapılan saldırılar grubun itibari için en büyük tehlikeyi teşkil ediyor. 9 Mayıs’taki bombalı araç saldırılarında görüldüğü gibi rejim NC’nin yöntemlerini başarılı bir şekilde kopyalıyor.
Bu sessizlik sistemi grup içinde de uygulanıyor, üyelerin birçoğu liderleri, grubun yapısı ve savaş metotları hakkında fazla bilgiye sahip değiller. Bu yüzden kişisel güven büyük rol oynuyor, üyeler sorular sorarak liderlerini tehlikeye atmak istemiyor. Grupta var olan kültür işini yapıp gizliliği korumak olduğundan yerel tugayların üyeleri de kendileri hakkında fazla konuşmuyorlar. Birçok NC mensubu müstear isim kullanıyor ve çoğunun da birden fazla müstear ismi var. Kaynaklarımızdan biri Irak’ta savaşan kişilerin fark edilmemek için Suriye’de farklı müstear isim kullandıklarını söyledi.
NC mesaj iletmek için teknoloji kullanmıyor, elektronik güvenlik ihlallerinden çekindiği için bunun yerine uzun haberci zincirleri ve fiziksel teması tercih ediyor. Grubun iletişimin büyük kısmı Suriye dışında gerçekleşiyor, iletişim sistemleri çok gizli ve sofistike.
Sessizlik NC’ye bir başka şekilde de yardım ediyor: Bölgelerindeki NC faaliyetlerinden haberdar olan siviller onları nadiren ihbar ediyorlar. Bunun sebebi Esed rejimine karşı beslenen yaygın nefret ve NC’nin Esed’in rejim güçleri ve Şebbiha’ya karşı savaşta etkili bir güç olarak şöhreti olması.
Nisan 2012’de NC’nin üst düzey bir yetkilisinin tutuklanmasına yol açan rastgele bir güvenlik baskını diğer bazı üyelerin de tutuklanması ile sonuçlanarak bütün sistemi raydan çıkarma tehdidi oluşturdu. NC’nin bu darbeden kendine gelmesi iki ay aldı; bütün güvenlik yapılarını yeniden oluşturmak zorunda kaldılar, ancak bu olaydan çok şey öğrendiler.
NC Suriye’de güvenlik ve istihbarat sistemleri de dâhil olmak üzere rejim kurumları içinde adamları olan tek muhalif grup. Özellikle Şam’da casusluk sistemleri oldukça karmaşık. Grubun Şam’daki üyelerinin çoğu normal vatandaşlar; öğretmen, mühendis, tüccar ve profesyonel çalışanlar. Bu kişilerin çalışmaları sonucu toplanan bilgiler şehir gerilla savaşında uygulamaya konuluyor. NC için ana güvenlik tehdidi savaşın tabiatından dolayı Şam’dır. Çünkü bu alanda savaş Halep ve diğer şehirlerdeki gibi konvansiyonel değil gerilla taktiklerine dayanmaktadır.
Nusret Cephesi’nin uluslararası camiayı korkutup El Kaide’ye karşı kendisini desteklemeleri için Esed rejimi tarafından geliştirilmiş karmaşık bir proje olduğu iddiasında gerçeklik payı yoktur. Ancak rakiplerinden, gruba muhtemelen Suriye istihbaratı Muhaberat tarafından sızmalar olduğunu öğrendik. Bu konuda grubun gizli tabiatı yardımcı olmuyor, üyelik ve faaliyetleri hakkındaki şeffaflık eksikliği bu tur söylentilerin kolaylıkla yayılmasına imkan veriyor. 2003 yılında Muhaberat, cihatçılar Irak’a dış müdahaleye karşı savaşmaya giderken seyahat kolaylığı sağladığı için onlar hakkında önemli istihbarat topladı. O zaman cihatçılar hakkında elde edilen bilgiler şu anda NC liderlerine ulaşmakta kullanılabileceğinden Muhaberat’a NC’ye sızma imkânı verdi.
Bu rivayetleri destekleyen başka bir olay ise 2011’de Saidnaya hapishanesinden 200 cihatçı mahkumun serbest bırakılması- bir Arap cihat kaynağı bu olayı teyit etti. Bu mahkumlar Irak savaşı esnasında el-Kaide ile münasebet şüphesi ile tutuklanmışlardı. Bu olay NC ile rejim arasında bir işbirliği gibi görünse de arkasındaki sebepler daha karmaşık görünüyor. Rejim bu mahkûmları salarak muhalifler arasında çatışma çıkarmak ve uluslararası camiaya muhalefeti El-Kaide bağlantılı ilan ederek kanlı bir müdahaleyi haklı çıkarmayı umuyordu. Bu iki hadise NC’nin düşmanları tarafından istismar edilmesine ve güvensizlik yaymaya yetecek kadar karanlıktır. Ancak NC’deki Muhaberat sızması Suriye’deki diğer cihat gruplarından daha fazla gibi gözükmüyor.
Askeri operasyonlar
Son üç aydır Nusret Cephesi Esed rejimi ve Şebbiha’ya karşı mücadele veren en önemli grup olduğunu gösterdi. Grup Esed rejimi ile Idlib’den Deraa’ya, Halep’ten Deyr-i Zur’a kadar ön cephede savaşıyor. Yakın zamandaki başarılarının içinde Şeyh Süleyman üssü olarak da bilinen 111. askeri üssün ele geçirilmesi de vardır. Bu NC’nin medya tarafından yazılmayan konvansiyonel savaş taktiklerinin bir örneğidir.
NC’nin yürüttüğü operasyon türleri arasında bombalı araçlar, intihar bombaları, kontrol noktalarının yok edilmesi, Resulayn’da olduğu gibi içki satan dükkânları kundaklama, gazetecilerin infaz edilmesi, İçişleri Bakanı ve Haliyat el-Azma’nın tamamen yok edildiği (Kriz Görev Gücü) suikastlar yer alıyor. Bu görev gücü rejimin muhaliflere cevabını belirlemek için tasarlanmıştı ve Asıf Şevket, Savunma Bakanı ve Esed’in diğer akrabalarını içeriyordu. NC’nin onları suikastla öldürdüğü operasyonu ileri derecede sofistikeydi ve çok güçlü etkileri oldu. Rejimin NC’nin faaliyetlerini engellemeyi bırak kendilerini korumaktan aciz olduğunu açığa çıkardı. Bu gibi saldırılar Esed rejimine korku salıyor ve Suriyeliler arasında NC’nin itibarini yükseltiyor. Ancak NC’nin suikastları önemli kişilerle sınırlı değil, günlük taktiklerinin bir parçası olarak haftada üç dört kez askeri yetkilileri ve Şebbiha üyelerini hedef alıyorlar.
NC’nin uyguladığı taktiklerin çoğu AQI’nınkileri benzese de –emniyet güçlerinin hedef alınması, bombalı araçlar, intihar bombaları vb.- grup AQI’nın ayrım yapmaksızın saldırma taktiğini uygulamıyor. Hatta sivillerin zarar göreceğini fark ettiklerinde NC’nin operasyonları son anda durdurduğu söyleniyor. Ancak görünürde muharip olmayanlara zarar vermeme isteklerine rağmen NC savaşçıları, misyonları hakkında mezhepsel bir dille konuşuyorlar, Ehli Sünnete yaptıkları kötü muameleden dolayı Nusayrilerden (Aleviler) intikam alacaklarını söylüyorlar.
Nusret Cephesi, Sukur el-Şam gibi diğer İslamcı gruplarla, hatta ÖSO ile birçok stratejik savaşta işbirliği yapmaktadır. Ayrıca önemli mevkileri ve ülke çapındaki hareketleri kontrol etme amacıyla Maaret’ul Numan gibi anayolların üzerindeki şehirleri ele geçirmeye odaklanmaktadırlar. Grup Halep ile Haseke arasındaki Irak’a giden anayolu da kontrol emektedir ve önemli bu yol önemli bir rota olduğundan burada kontrol noktaları kurmuştur.
NC’nin askeri faaliyetlerinin üç olağandışı yönü vardır:
1- Medya tesisleri ve gazetecilerini hedef alarak devlet televizyonu spikeri Muhammed Said gibi popüler isimlere suikast düzenliyor, kafasını keserken filme alıyorlar. Suikastlar alışıldık cihat faaliyeti kabul edilse de medyayı hedef almak beklenmedik bir şey.
2- Rejim uçak ve helikopterlerine NC saldırısı eksikliği. Birçok MIG uçağı ve helikopter muhalifler tarafından düşürülmüştür ancak bunların sadece bir tanesini NC üstlenmiştir. Bu durum uluslararası camianın cihatçıları silahlardan uzak tutma çabalarıyla uyumlu olarak cihatçılarda MANPAD -taşınabilir karadan havaya savunma sistemleri- eksikliği olduğunu gösteriyor.
3- Esir düşen cihatçıları kurtarmak için operasyon düzenlemiyorlar. Farklı hedefleri olan büyük bir operasyonun parçası olarak esirleri kurtardıkları durumlar oldu ancak, esirleri kurtarmanın operasyonun ana hedefi olduğu bir durum kaydedilmemiştir. Kurtarma operasyonlarının Irak’ta yaygın olduğu göz önüne alındığında bu cihatçılar için alışılmadık bir durum.
Medya ve propaganda
Nusret Cephesi kendi medya ağları Menaret’ul Beyda’da (Beyaz Minare) belgesel tarzı propaganda videoları, bombalı araç saldırıları ve muhtemel intihar bombacılarıyla röportajlar gibi programlar yayınlıyor. Menaret’ul Beyda ve saygın cihat forumu Şumuh’ul İslam vasıtasıyla NC’nin mesajları dış dünyaya yayılıyor. Forumun ismi Şam’daki beyaz minareye bir gönderme, İslami söyleme göre hadislerde Mesih’in ahir zamanda bu minareye ineceğinden bahsediliyor.
NC’nin içinde cihat ruhu CD kayıtları ile yayılan dini propaganda ile canlı tutuluyor. Grup doktrinini içeren CD’ler ülke çapında dağıtılıyor ve bu CD’ler Culani’den ve diğer cihatçı dini liderlerden vaazları içeriyor (Şuyuh’ul Cihad- Cihad Şeyhleri). Bu dini eğitim NC üyelerinin hedeflerde ve doktrinde birleşmelerini sağlıyor. Bu vaazlar uzak bölgelerdeki mensuplarının bile sürekli olarak dini rehberlik almalarını sağlıyor, morallerini yükseltiyor ve NC ideolojisinden sapmalarını önlüyor.
NC’de bir medya grubu olmakla birlikte bu grubun üyeleri de ön saflarda savaşmaktadırlar. Bu gerçek Aralık 2012’de NC medya grubunun lideri Ahmed el-Arub’un –namı diğer Ebu Turab- PKK tarafından Resulayn’da öldürülmesi ile doğrulanmıştır.
NC’nin medya stratejisi şu ana kadar olumlu bir sessizlik içermektedir. Diğer muhalif gruplarla inançları hakkında tartışmaya girmemek için büyük çaba sarf etmektedirler. Mısır, Libya. Cezayir, Yemek ve Irak’taki cihat grupları evvelce ideolojik tartışmalara girdiler ve bu onların zararına oldu. NC faaliyet yapmanın laf yapmaktan daha etkili olduğunu düşünüyor ve beyanatlarını operasyon konusu ile sınırlı tutuyor. Esasen yaptıkları operasyonların hepsini de üstlenmiyorlar, bir sessizlik stratejisi benimseyerek kendilerini çok daha büyük ve güçlü bir muhalefetin sadece bir parçası gibi gösteriyorlar.
Uzun vadeli hedeflerine dair söylemleri oldukça yumuşak kelimelerle ifade edilmektedir. Şeriatı geri getirmek diye doğrudan bir ifade yerine Allah’ın kanununu onun topraklarına hakim kılma ifadesi kullanılmaktadır. Bu uzun vadeli hedeflerine genel kavramlarla atıf yapma, ilk toplantılarda şuurlu olarak verilmiş bir karardı. Niyetleri şartlar ortaya çıktıkça her aşamada kısa vadeli planlarını ilan etmek, böylece hedeflerini değişen şartlara uyum sağlayarak belirleyebilmektir. Bu uzun vadeli planlarının sabit olmadığı anlamına gelmiyor; hiçbir kısa vadeli plan nihai amaç olan Şeriat hukukunu tesis etmek, İslami hilafeti kurmak ve Filistin’i desteklemek hedefleri ile çelişemez.
NC’nin kendini ifade sekli çok şey anlatıyor. Siyah sancak –er raya- kullanılması genelde El-Kaide ile ilişkilendirilir, artı video beyanatlarının belgesel tarzı olması, belirli silahları kullanmaları ve Amerika’nın İslam âleminin düşmanı olduğu söylemleri isim farklılığına rağmen kendilerini daha geniş bir El-Kaide ağına bağlıyor. Usame bin Ladin’in ölümünden sonra evinden bulunan bir mektupta şunlar yazılıydı: “İsmin mesajımızı yaymanın bir metodu olarak kullanılması faydalı olacaktır”. Bu NC’nin tam isminde neden cihad ve mücahid kelimelerinin geçtiğini açıklıyor;Jabhat al-Nusra li-ahl al-Sham min Mujahedi al-Sham fi Sahat al-Jihad (Şam Ehlinin Şam Mücahitleri Tarafından Cihad Meydanlarında Korunması Cephesi).
Bir cihad kaynağı bize El Cezire ve El Arabiya gibi Arap uydu kanallarının birçok NC operasyonunu ÖSO yapmış gibi gösterdiğini söyledi. Bu hata rutin operasyonlarda sıklıkla yapıldığından NC önemsiz operasyonlarda birazcık daha itibar kazanmak için sessizliğini bozmak istemiyor. Operasyonu kimin yaptığını iddia etmek de muhalifler arasında anlaşmazlık çıkarabilir ve aksi yönde tesiri olabilir. Medya bu hataları sıklıkla yapsa da Suriyeliler şüphesiz saldırıları hangi grupların yaptığının farkındalar.
Suriye’nin İçindeki ve Dışındaki Aktörlerle İlişkiler
Suriye içindeki aktörlerle ilişkiler
NC’nin ÖSO ile ilişkileri karışıktır. Bazı ÖSO tugayları Batıyı kendilerine silah sağlamazlarsa NC ile birlikte çalışmakla tehdit ederken bazıları NC’nin devrimi kendi amaçları için istismar ettiğini düşünüyor. NC ve ÖSO Suriye halkı arasında popülarite için yarıştıklarından birbirlerine karşı ihtiyatlıdır. İki taraf da uzun vadede rakip olduklarından Esed rejiminin düşmesinden sonra birlikte çalışmalarının zor olacağını kabul ediyor. Yabancı bir cihad kaynağına göre NC’nin ÖSO savaşçıları ile hiçbir problemi yok fakat ÖSO’nun lider kadrosunu ve özellikle ÖSO liderlerinin uluslararası camia ile ilişkileri ve demokrasiye yaklaşımlarını onaylamıyorlar. Esed sonrasına dair fikirlerdeki büyük farklılıklara rağmen NC amaçlar aynı olduğunda güçleri birleştirerek birçok operasyonda ÖSO ile birlikte çalışmayı tercih etti. Bunun bir örneği NC ve ÖSO tarafından Halep’te Esed güçlerine ortak düzenlenen bir saldırıdır; sonrasında ganimetin İslami geleneğe göre paylaşılması ve bazı konularda ÖSO tugaylarının NC’nin İslami davranış tüzüğünü kabul etmeleri ise İslami geleneğin bazı ÖSO tugayları tarafından kabul gördüğünü göstermesi bakımından ilginçtir.
Ancak bu seviyede bir işbirliği çok yaygın değildir, NC bazı konularda ÖSO’nun stratejilerini onaylamıyor. Mesela Halep’te NC, ÖSO’nun istemeden de olsa sivillerin ıstırap çekmelerine sebep olduğunu söylüyor. ÖSO sokak savaşları yaparak Halep’te 1980’lerin Beyrut’una benzer bir durum ortaya çıkardı ve bunun insani açıdan korkunç sonuçları oldu. Bir NC kaynağı bize onların stratejilerinin şehri kuşatmaya alarak baskı oluşturmak ve şehri izole ederek yıkımı önlemek olacağını söyledi. Ancak aralarındaki anlaşmazlıklara rağmen NC ve ÖSO arasındaki çatışma raporları asılsızdır, kaynaklarımız bu olaylarda NC’nin müdahil olmadığını ve kimlik karmaşası yaşandığını söylediler.
İlginç olarak NC diğer cihatçı güçlerle henüz bir koalisyon oluşturmadı ancak Ensar’us Şam, Ahrar’us Şam ve Deyr-i Zur Devrim Konseyi gibi gruplar bir araya gelerek bir Hürriyet Cephesi kurdular. ÖSO’nun demokrasi yanlılarının çekirdeği olduğu gibi NC de tek başına cihatçı güçlerin çekirdeği oldu. Devrimde birçok cihatçı grup bulunmakla birlikte geçtiğimiz yıl 600’den fazla saldırıyı üstlenen NC bunların arasında en kudretli ve etkilisi olarak övülüyor. Ahrar’ur Şam’ın eskiden NC’nin bir parçası olduğu düşünülüyor, ancak aralarındaki ilişkiler iyi olduğundan ayrılmasına neyin sebep olduğu bilinmiyor. Amerika’nın NC’yi terörist olarak yaftalaması sadece grubun Suriye’deki pozisyonunu sağlamlaştırmasını sağladı çünkü diğer cihatçı gruplar eğer NC terörist yaftasından dolay devrimden çekilirse kendi cabalarının da zarar göreceğini düşünüyorlar.
NC’nin Suriye hakkındaki gelecek vizyonları kendi fikirlerini uymayan gruplarla ilişkileri ise daha gergin. İç karışıklıklar bütün grupların ortak hedefi olan Baas rejimini devirmeyi zorlaştıracağından NC muhalefette düşman yaratmayı istemiyor. Ancak Suriye’de gelişmekte olan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi gruplar küffar kabul edilmektedir ve bu durum NC ile PKK arasında birçok çatışmaya sebep olmuştur. NC henüz ülke çapında İslam’a aykırı faaliyetlere karşı genel bir saldırı başlatmamışsa da Resulayn’da Hristiyan ve Kürt bölgelerindeki içki dükkânlarının kundaklanmasından sorumlu oldukları düşünülmektedir. Kürtlerin tarihi düşmanları Türkiye’nin muhalefet ile ilişkilerine karşılık olarak, ÖSO ve NC’ye karşı Şebbiha ve Esed rejimi için çalıştığına dair raporlar bulunmaktadır.
Baas rejimi düştükten sonra NC’nin düşmanları çok ve çeşitli olacak. Grubun Esed’e karşı duruşunu destekleyen ılımlılar, rejimin düşüşü sonrası şiddetin devam etmesini ve aşırı söylemleri reddedebilir.
Dış Etkiler
Nusret Cephesi’nin ideolojik mantığı uluslararası camianın müdahil olması devrimi çalmak anlamına geleceğinden dış güçlerle işbirliğine girmeyi ve Suriye dışında düzenlenen Barış Konferanslarına katılmalarını engellemektedir. Milli koalisyonun kurulması NC’nin hem milli hem de uluslararası olaylarda pozisyonunu değiştirdi. Özellikle Katar’ın yön değiştirip kendisini cihatçıların yerine uluslararası camia tarafından desteklenen koalisyonun koruyucusu ilan etmesi NC’yi etkiledi ve zımni bir destekçilerini kaybettiler. Cihatçıların çoğu bu koalisyonu Batı’nın amaçlarına hizmet etmesi için Batı tarafından kontrol edilen kuklaların oluşturduğuna inanıyor ve NC’nin uluslararası camiaca onaylanmaması yalnızca bu inancı güçlendiriyor. Amerika’nın Batı ve Amerikan hedeflerine hiçbir saldırı yapılmadığı halde Nusret Cephesi’ni yasadışı ilan etmesi, Türkiye ve Körfez ülkelerinin cihatçılardan desteğini çekmelerini, bu hükümetlerin ne yapacakları kestirilemeyen gruplar yerine Batı destekli koalisyonu desteklemelerini sağlamayı hedefliyor. Ancak Amerikalıların NC’ye yapıştırdığı terörist yaftası, muhalifler Amerikan müdahalesini İslamcıları iktidardan uzak tutmak için bir komplo olarak gördüklerinden Suriye içinde cihatçılara olan desteği büyük ölçüde artırdı. Bu grubun Esed’e karşı mücadelenin tek alternatifi olarak pozisyonunu güçlendirdi.
Kaçınılmaz olarak Suriye muhalefetine verilen bir destek NC’yi güçlendirecektir. Rejimi yasadışı ilan etmek gruba kontrol için savaşacağı bir alan vermiştir ve bu kaos ortamında sıkı bağlarla bağlanmış ve iyi yönetilen bir NC önemli başarılar elde edecektir.
Nusret Cephesi’ni Gelecekte Bekleyen Zorluklar
Özet
Nusret Cephesi ve diğer grupların paylaştığı İslam devleti, hilafeti kurmak ve İsrail’le cihad etmek hedefleri Suriye savaşı sonrasında bu grupları yukarıdaki hedefleri uygulamak için gereken kapasiteye sahip olmayacaklarından pratik değildir. Basitçe Esed’i devirme hedefi pratik ve uygulanabilirdir, fakat daha uzun vadeli hedefler böyle değildir.
NC’nin El-Kaide ile paylaştığı sert selefi cihad ideolojisi onları ultra radikal ve esnemez yapıyor. Bu “saf İslam” inancı toplumu kendilerine yabancılaştıracak ve Esed sonrası Suriye’de grup için problemler çıkaracaktır. NC’nin AQI stili ayrım yapmayan saldırılarda bulunmamasının sebebi ideolojik fikir ayrılıkları değil, aksine Suriye halkı arasındaki desteklerini sürdürmeyi hedefleyen pragmatik bir karardır. Bu yüzden gelecekte NC, AQI tarzı saldırılar yaptığı takdirde Suriye halkının NC’ye bakışı ve NC’nin popülerliği büyük ölçüde etkilenecektir.
Uluslararası Zorluklar
NC’yi bekleyen en büyük zorluk uluslararası camia ile ilişki kurmamalarıdır. NC her tür uluslararası destek eksikliği yaşamaktadır; Milli Koalisyonu reddetmelerine karşılık olarak Amerika kendilerini terörist ilan etmiştir, hatta bölgesel ve diğer güçler NC’yi kontrol etmek ve yok etmek için çaba göstermektedirler. Suriye dışındaki tek destekçileri diğer cihatçı gruplardır ve dış dünya ile diplomatik iletişim kanalları yoktur. Bu durum Esed sonrasında uluslararası arenada bir ülke yönetmeyi imkânsız kılacaktır ve şimdilik bu sorunla başa çıkmak için bir siyasi planları da yoktur. Ayrıca NC’ye bazı cihatçılardan ve saygı gören cihatçı şeyhlerden itirazlar gelmektedir. Mesela ikisi de 1980’lerde Afganistan’da savaşan Ebu Basir et-Tartusi ve Adnan Arur NC savaşçılarının yüzlerini gizlemelerinin onlara güvenmeyi zorlaştırdığını söylüyor.
NC Suriye’de iktidarı ele geçirdiği takdirde hâlihazırda savaşan muhacir savaşçıları ne yapacaklarına dair bir ikilemle karışılacaktır. Eğer NC yabancı savaşçıların Suriye’yi üs olarak kullanıp savaşı ihraç etmelerine ve uluslararası saldırılar düzenlemelerine imkân tanırsa, hem Suriye halkını hem uluslararası camiayı kendilerine yabancılaştıracaktır.
Ülkedeki Zorluklar
Nusret Cephesi Suriye halkının kendilerine olan desteğini büyütüyor. Kendilerini Suriye’deki Sünni nüfusun temsilcileri olarak görüyorlar ki bu tehlikeli bir yanlışlık. Muhalifler arasında bile kendi ideolojilerini ve fikirlerini paylaşanlar azınlık durumundadır, on binlerce muhalif ise İslam devleti değil demokratik devlet istemektedir. NC sürdürülebilirliği sağlamak için gerekli olan derecede kitlesel desteğe ulaşmış değil. Bu kısmen faaliyetlerinin siyasi bir boyut eksikliği olmasından dolayıdır, siyasi olarak gruba destek sağlamak için fazla bir şey yapılmamış, destek için çoğunlukla askeri faaliyetler ve dini vaazlara dayanmışlardır.
NC ayrıca 2000’lerde AQI’nın yaptığı gibi Suriyelilerin dini bağlılıklarını abartıyor. Suriye’nin dinsel hoşgörü ve çoğulculuk kültürü göz önüne alındığında ülke İslami yönetim şekline fazla elverişli değildir. Gruba olan gerçek desteğin boyutu Esed düştükten sonra muhalifler arasındaki mücadele başladığında ortaya çıkacaktır. Baas rejiminin düşmesinden sonra NC ya muhalefeti şaşırtmak için ani genel saldırı düzenleyerek ülkeyi fethedecek, ya da Libya politikasını izleyerek stratejik noktaları ele geçirecek ve hedefleri için müzakereye oturacaktır. Bu aşamada taktikler değiştikçe NC içerisinde de mücadele ve bölünme olması muhtemeldir. Ancak etkili bir güç olarak kalabilmesi için NC’nin birliğini koruması zaruridir.
Londra merkezli radikal fikirlerle mücadeleyi hedefleyen bir düşünce kuruluşu olan Quilliam Foundation‘un Nusret Cephesi hakkında hazırladığı raporu Ekrem Yılmaz Küresel Haber için tercüme etti.