Independent, Avrupa'dan sorumlu Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon'un Londra'yı ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, Beyaz Saray'ın İngiltere'nin Avrupa Birliği'nde kalmasına verdiği önemi vurguladığını yazıyor.
Amerikalı diplomat, aksi takdirde Avrupa Birliği'nden çıkmış bir İngiltere'nin uluslararası planda yalnızlaşacağını ve Washington'la ilişkilerinin de bundan darbe alacağını söylüyor.
Guardian, İngiltere'nin Avrupa Birliği üyeliğini ya da Birlik içindeki konumunu referanduma götürmesi olası görülen Başbakan David Cameron'a Beyaz Saray'dan kesin ve net bir uyarı geldiğini bildiriyor.
Financial Times'ın da vurguladığı gibi, Amerikalı diplomatların bu çizgide bir açıklama yapmaları nadiren rastlanılan bir şey.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon, ''İngiltere'nin Avrupa Birliği içindeki sesi, Amerika için kritik önemde.'' diyor; ''Avrupa Birliği ile gelişen ilişkilerimiz var ve bu oluşum içinde İngiltere'nin sesinin güçlü çıkmasını istiyoruz.''
Guardian'a göre, Muhafazakar Partili Başbakan David Cameron'ın önümüzdeki haftalarda yapması beklenen kilit önemde bir konuşmada büyük olasılıkla, 2015'teki İngiltere seçimlerinde tek başına iktidara gelmesi durumunda, Avrupa Birliği'ne teslim edilmiş bazı yetki ve hakların geri alınması için çalışacağını ve Brüksel'le ilişkileri yeniden kurgulayan bu politikanın halk oylamasına sunulacağını vaadetmesi bekleniyor.
Guardian, yakın zaman içinde İngiltere'de yapılan anketlerde Avrupa Birliği'nden geri çekilmeye verilen desteğin arttığını gören Washington'un bu manzara karşısında alarma geçtiğini düşünüyor.
Gazetenin ifadesiyle Amerika'nın İngiliz iç politikasına bu şekilde ''müdahale'' etmesi, duyulan kaygının boyutlarını gösteriyor.
Iraklı Kürtlerin 'Ceyhan anlaşması'
Hafta başında Kuzey Irak'taki petrol zenginliğine ilişkin bir yorum yazısına yer veren Financial Times, bugün de bölgeyi mercek altına alıyor.
Gazete, ''Kürdistan doğrudan petrol ihracına başlıyor'' diyor haberin başlığında.
Tankerlerle Türkiye'nin Ceyhan limanına götürülecek ham petrolün büyük mikarda olmasa da, yarı özerk Kürt bölgesinin Irak'ta merkezi hükümet karşısında ekonomik bağımsızlığını vurgulaması açısından önemli bir adım olduğunu yazan Financial Times, bölgesel Kürt hükümeti ile anlaşmaya varan Genel Enerji şirketi yöneticisi Mehmet Sepil ile bir mülakata yer veriyor.
Sepil, Genel Eneji'nin işlettiği Kuzey Irak'taki Tak Tak sahasından çıkartılan ham petrolün önümüzdeki 6 ila 8 hafta içerisinde günde 20 bin varile varacak biçimde Ceyhan'a nakledilebileceğini söylüyor.
Financial Times, Irak Kürt yönetiminin bundan önce de Türkiye'ye petrol naklettiğini, ancak yeni anlaşmanın daha farklı bir ticaret ilişkisine kapı açtığını vurguluyor.
Geçen yıl Iraklı Kürtlerin Ankara ile vardığı takas anlaşması uyarınca, kendi petrolünü Türkiye'ye veren Kürt yönetimi, karşılığında rafineri ürünleri alıyor.
Financial Times, bu sefer ise Genel Enerji ve ortaklarının Tak Tak'ta çıkarıp sahibi oldukları ham petrolü doğrudan Ceyhan üzerinden uluslararası pazarlara ulaştıracağını kaydediyor.
Gazete, bu yeni adımın Kuzey Irak'taki petrolün kontrolü ve gelirinin paylaşımı konusunda Bağdat'taki merkezi hükümet ile bölgesel Kürt yönetimi arasında zaten varolan gerilimi daha da tırmandırabileceğini yazıyor.
Mahkum takası
Suriye'de Beşar Esad hükümeti ile muhalif güçler arasında gerçekleşen tutuklu takası gazetelerin ortak konuları arasında.
Independent, ''Suriye'deki iç savaşın ilk büyük mahkum takasında isyancılar 48 İranlıyı serbest bırakırken, karşılığında Suriye hükümeti 2 bini aşkın kişiyi salıverdi.'' diye yazıyor.
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözlerini alıntılayan Independent, isyancıların Ağustos ayından bu yana rehin tuttuğu İranlıların salıverilmesi karşılığında özgürlüğüne kavuşan 2130 kişi arasında dört Türkün ve ''bir grup Filistinlinin'' de olduğunu yazıyor.
İsyancılar, İranlıların Beşar Esad'a yardımcı olmak üzere Suriye'ye geldiğini ve bu yüzden tutulduklarını öne sürüyordu.
Suriye'nin yakın müttefiki İran ise, 48 kişiden bazılarının emekli ordu görevlileri olduğunu kabul etmekle birlikte, tamamının Şam'ın güney doğusunda bir türbeye dini ziyarette bulunmak için Suriye'ye gittiklerini savunuyor.
Twitter'da nefret söylemi
Guardian dış haber sayfalarında Fransız hükümeti ile Twitter arasındaki ifade özgürlüğü anlaşmazlığına yer veriyor.
Irkçılığa, Yahudi düşmanlığına ya da eşcinsellerin aşağılanmasına çanak açan tweet'lerin artışından kaygı duyan Fransız yetkililer, toplumu kin ve nefrete teşvik edici yayınlara karşı halihazırda varolan yasaların Twitter aleminde çiğnendiğini söylüyorlar.
Guardian, Fransız hükümetinden yetkililerin Twitter yöneticileri ile bir araya gelerek konuyu görüştüğünü yazıyor.
Gazete, ayrımcılığa karşı savaşan yurttaş hakkı örgütlerinin son zamanlarda Twitter'da trend olan hashtag'leri endişeyle karşıladığını bildiriyor.
Bunlardan bazıları, ''Eğer oğlum eşcinsel olsaydı'', ''Eğer kızım bir siyahla birlikte olursa'' ya da ''Eğer Nazi olsaydım'' şeklinde nefret söylemlerini ortak bir zeminde buluşturan başlıklar.
Guardian, Fransız hükümetinin bu gibi mesajlara karşı Twitter'ın önlem almasını istediğini, fakat sınırsız düşünce özgürlüğünü savunan Amerika merkezli mikroblog sitesinin bu yöndeki taleplere sıcak bakmadığını belirtiyor.
BBC