Guardian, ''Paris'teki üçlü cinayet Türkiye'nin Kürtlerle barış görüşmelerine gönderilen bir sinyal miydi?'' diye soruyor.
Sebebi konusunda farklı görüşler ifade edilse de, birşeyin kesin olduğuna dikkat çeken Guardian, bu ölümlerin Türkiye'de on yıllardır süren ve en az 45 bin kişinin ölümüne yol açan çatışmayı sona erdirmek amacıyla Türk yetkililer ve Abdullah Öcalan arasında başlayan temasları etkileyeceğini yazıyor.
Guardian, geçmişte Kürtlerin hem kendi iç hesaplaşmalarında, hem de Türkiye'deki ''derin devletle'' ya da orduyla bağlantılı milliyetçilerin tetiğini çektiği yargısız infaz kurşunlarıyla kayıplar verdiğini kaydediyor.
Financial Times, PKK'nın Avrupa sorumlularından Zübeyir Aydar'ın Paris saldırısından Türkiye'deki ''derin devleti'' sorumlu tuttuğunu, fakat öte yandan Fransa'nın eski terörle mücadele savcısı Jean-Louis Bruguiere gibi gözlemcilerin ise Öcalan'ın barış sürecini reddeden muhalif PKK'lıların cinayetleri işlemiş olmasına daha çok ihtimal verdiğini bildiriyor.
IRA benzerliği
Tam nedenin anlaşılması için zamana ihtiyaç olduğunu ekleyen Bruguiere, üç kadının para anlaşmazlığı ya da dışarıdan bir grubun saldırısı sonucu da öldürülmüş olabileceklerini söylüyor.
Türkiye'den gazeteci Yavuz Baydar'ın görüşlerine de yer veren Financial Times, Kuzey İrlanda barış süreci esnasında IRA örgütü içindeki bölünmeye benzer bir gelişmenin PKK içinde de yaşanıyor olabileceği fikrini satırlarına taşıyor. 90'ların sonunda barış anlaşmasına karşı çıkanIRA militanları ana örgütten kopmuş ve şiddet eylemlerini sürdürmüştü.
Times gazetesi, konuyu baş yazısında işliyor.
''Kürtlerin Davası'' başlığı altında, ''Türkiye'de hükümet ile Kürtler arasındaki yakınlaşma işaretlerinin Paris'te işlenen zalimce cinayetlerin nedeni olabileceğini'' yazan Times, ''Bu suçlar istikrar arayışını rayından çıkaramaz.'' diye ekliyor.
Türkiye'nin Kürtçe dil haklarını ve Kürtlerin siyasi haklarını kabul etmesini isteyen, yerinden olmuş Kürtlerin eski köylerine yerleşmesinin sağlanması gerektiğini kaydeden Times, Avrupa Birliği'nin haklı olarak bu talepleri Türkiye'nin üyelik başvurusunda önkoşul olarak sunduğunu yazıyor.
'Öcalan, bir Mandela değil'
Baş yazıda, 1980'lerin sonuna değin Türkiye'de Kürtçe konuşmanın yasak olduğu ve Türk silahlı kuvvetlerinin ülkedeki 12 milyon Kürde karşı gaddarca bir askeri kampanya yürüttüğü kaydediliyor.
Ancak Times, Kürtlerin hak arayışını desteklemekle beraber, PKK konusunda çok farklı düşünüyor. Gazetenin ifadesiyle, Öcalan bir Nelson Mandela değil.
Örgütün çok sayıda sivilin öldürüldüğü canice suçlar işlediğini yazan Times, 1990'larda PKK'nın intihar saldırıları da düzenlediğine dikkat çekerek, Abdullah Öcalan'ın bizzat kendisinin intihar eylemcilerini genellikle genç kadınlar arasından seçtiğini belirtiyor.
Cuma günleri çıkan Economist dergisinde Başbakan Erdoğan'ın Kürt politikasını inceleyen yazı, ''Acaba 2013 Türkiye'ye kalıcı barışın geldiği yıl olabilir mi'' diye soruyor.
Economist'e göre Erdoğan açıkça siyasi geleceğini Türkiye'nin en çetrefil sorununa endekslemiş durumda. Öcalan ile yapılan görüşmeleri kamuya açıklayarak Erdoğan'ın hem taraftarlarını hem de muhaliflerini şaşırttığını kaydeden dergi, yakın zamana değin katı tutumlu milliyetçi bir söylemi ağzından düşürmeyen Başbakan'ın şimdi PKK konusunda çok farklı bir görünüm sergilemesinin kafaları karıştırdığını kaydediyor.
Erdoğan'ın 'U dönüşü'
Muhaliflerinin bir varsayıma göre, diye yazıyor Economist, Erdoğan başkanlık girişiminde şiddet olaylarının engeline takılmak istemiyor, ama bir kez Çankaya'ya seçilsin, tekrar eski şahin günlerine geri dönecek.
Fakat Economist, şu noktanın altını çiziyor: ''Erdoğan, Kürt politikasındaki bu U dönüşü ile bir risk alıyor.''
Derginin Paris'teki suikastlerden önce baskıya girdiği anlaşılıyor, zira Fransa'daki saldırılara değinilmiyor yazıda.
Ama Economist, barış görüşmelerinin yeniden canlanan şiddet ve provokasyon olaylarıyla raydan çıkartılmaya çalışılabileceği endişesinin bizzat Erdoğan tarafından dile getirildiğini bildiriyor.
Dergi, Türkiye'nin Kürt sorununda daha önce hiç olmadığı kadar riskli bir aşamaya geldiğini düşünüyor.
''Başbakan Erdoğan, eğer yakın zamanda PKK ile bir anlaşmaya varmazsa, Kürt sorununun Türkiye'nin etki gücü dışına taşabileceğinin farkında.'' diye ekliyor Economist.
Suriye faktörü
Suriye'deki gelişmelere dikkat çeken dergi, Beşar Esad'ın geçen Haziran ayında ükenin kuzeyinde bir dizi kentin kontrolünü PKK'nın Suriye'deki müttefiki PYD'ye devrettiğini yazıyor. Economist, bu gelişmenin ardından PYD'nin silahlarını Türkiye'ye çevireceği yönünde -dergiye göre biraz abartılı- korkuların uyandığını belirtiyor.
Türkiye'nin Öcalan'la pazarlığının bir parçasının Suriye'deki Kürt gruplarını Esad muhaliflerinin saflarına katmak olduğunu yazan Economist, bunun yanısıra PKK kuvvetlerinin Kuzey Irak'a geri çekilmesinin ve militanların silah bırakmasını sağlamanın hedeflendiğini kaydediyor.
Türkiye hükümetinin iddiasına göre Öcalan'ın bölgesel özerklik ve kendi milis kuvvetine sahip olma taleplerinden vazgeçtiğini yazan Economist, bunun karşılığında Ankara'nın binlerce Kürt tutuklunun serbest kalmasını sağlayacak yasal reformlar, şiddete bulaşmamış PKK militanlarına af, yerel yönetimin güçlendirilmesi ve Kürtçe eğitim önündeki anayasa maddelerinin kaldırılması önerilerinde bulunduğunu belirtiyor.
Ankara'nın bir tavizinin de Öcalan'ın mahkumiyet koşullarının iyileştirilmesi olacağını yazan dergi, tarafların Mayıs'tan önce anlaşmaya varma konusunda mutabık olduklarının bildirildiğini not düşüyor.
Soru işaretleri
Ancak Economist, henüz yanıtlanmamış büyük bir soru olduğu inancında: PKK'nın bölgede nüfuzunu artırdığı bir dönemde, Abdullah Öcalan örgütün diğer liderlerini yanına katmayı başarabilir mi?
Economist, yazının sonunda, Türkiye hükümetinin Öcalan'ın barışı sağlayabileceğine inandığını, ama bu girişimin başarıyla sonuçlanıp sonuçlanmayacağının henüz kesin olmaktan çok uzak durduğunu vurguluyor.