Yazar Paris'te geçen hafta aralarında PKK'nın kurucularından Sakine Cansız'ın da bulunduğu üç Kürt kadının öldürülmesiyle ilgili olarak "İrlanda'dan Filistin'e El Salvador'dan Kolombiya'ya, Keşmir'den Sri Lanka'ya kadar birçok yerde olduğu gibi, uzun zamandır çözülemeyen sorunlar, çözülebilecek gibi görünmeye başladığı zaman maksimalist aptallar ve savaşın kargaşasından çıkar sağlayanlar şiddet vetosuyla ortaya çıkarlar" diyor.
10 yıl önce iktidara gelen AKP'nin Kürt sorununun varlığını kabul etmesine rağmen çözüm adımlarının tereddütlü ve kesintili olduğunu savunan yazar AKP'nin parlamentodaki güçlü çoğunluğuna rağmen milliyetçi tepkiden çekindiğini ve binlerce Kürt aktivistin gözaltına alındığını belirtiyor.
Gardner özetle şöyle devam ediyor:
"Şimdiye kadar Erdoğan'ın Kürt girişimi yoksul Kürt bölgelerine altyapı yatırımına öncelik verdi ve gerçekçi olmayan bir şekilde PKK 'terörizmiyle' Kürtlerin hak taleplerini ayrı ayrı ele aldı. PKK, rakiplerini ve muhalifleri acımasızca susturmasına rağmen seçeneksiz bırakılan birçok Kürdün desteğine sahip. Cansız ve arkadaşlarının Türkiye'de derin devlet içindeki aşırı milliyetçiler ya da PKK içindeki retçiler tarafından öldürülmüş olması olası."
Türkiye ve bölge için kazanacak ya da kaybedecek çok şey bulunduğunu belirten yazar anahtarın Ankara'da olabileceğini vurguluyor:
'Kürtlerin talepleri karşılanmalı'
"Saldırgan Avrupalıların ülkelerini parçalamaya çalıştığı anılarıyla yetiştirilen, her itikattan Türk, Kürtlerin bağımsızlık çabalarının sonunda güneydoğunun kaybedileceğinden korkuyor. Böyle bir gelişme Osmanlı sonrası tüm sınırları tartışmaya açar ve Paris'teki cinayetler gibi pek çok olayı tetikler."
"Erdoğan hem bu tehlikeyi bertaraf etmek, hem de bölgesel liderlik iddiasını güçlendirmek istiyorsa kendi sınırları için Kürtlerin taleplerini karşılayacak bir yol bulmalı. Bu, sadece Irak ve Suriye'deki değil geçiş dönemi çalkantısı yaşayan bölgedeki tüm azınlıkların meşru haklarının nasıl teslim edilebileceği konusunda çok önemli siyasi ve ahlaki bir üstünlük sağlar."
'Cameron Merkel'i üzmemek için konuşmasını erkene aldı'
Times gazetesi manşetinde İngiltere Başbakanı David Cameron'ın ülkesinin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin geleceği konusunda gelecek hafta yapacağı konuşmayı, Almanya Başbakanı Angela Merkel'i rahatsız etmemek için erkene aldığını belirtiyor.
Financial Times gazetesine göre, Avrupa Birliği'yle ilişkileri yeniden düzenleme planlarını açıklaması ve bu konuda bir referandum düzenlenmesi sözünü vermesi beklenen Başbakan, konuşmayı bu Cuma Hollanda'da yapmaya karar verdi. Gazeteye göre, bunun nedeni, Cameron'ın konuşma tarihinin 22 Ocak'ta Berlin'de Elysee anlaşmasının 50'nci yıldönümü dolayısıyla düzenlenecek törenlerle çakışması. Gazete bu anlaşmanın, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya Fransa yakınlaşmasını perçinlediğini ve Avrupa entegrasyonuna ivme kazandırdığını belirtiyor.
Times gazetesi yazarı Bronwen Maddox ise, Cameron'a bu konuşmadan tamamen vazgeçmesini öneriyor. Yazar "Euro bölgesi değişirken Avrupa Birliği'yle yeni bir anlaşma ve referandum gülünç olur. Başbakan, elde edemeyeceği bir anlaşma icat etti, başarısız olacağı garanti" diyor.
'Savaşı Fransa'nın kalbine taşıyacağız'
Independent gazetesi Fransa'nın müdahalesinden sonra karşı saldırıya geçerek Mali'de bir kenti daha alan radikal İslamcı grupların Fransa'nın Afganistan'dakinden daha tehlikeli bir savaşın içine çekilebileceği uyarısında bulunduklarını aktarıyor. Haberde özetle şöyle deniyor:
"İsyancıların bu başarısına rağmen Fransa Mali'de dört gündür sürdürdüğü operasyonun iyi gittiğini savunuyor. Fransa Dışişleri Bakanı Fabius, birkaç hafta içinde savaşta öncülüğü Batı Afrika güçlerine teslim etmeyi umduklarını söylüyor. Ama Le Monde gazetesine göre önümüzdeki bir kaç gün içinde Mali'deki asker sayısını 600'den 2500'e çıkarmayı planlıyor."
Gazete isyancıların savaşı kendi ifadeleriyle "Fransa'nın kalbine" taşıma tehdidinde bulunduklarını belirtirken Fransız radyosuna konuşan bir militanın, "Fransa cehennemin kapılarını açtı. Irak, Afganistan ve Somali'den daha tehlikeli bir tuzağa düştü" dediğini aktarıyor.
BBC