Suriye’nin Halep kentinde bir nehirden 70’i aşkın ceset çıkarıldığını aktaran Daily Telegraph, katliamın izlerini olay yerinde sürmüş.
Gazetenin muhabiri Ruth Sherlock, elleri bağlıyken kafalarına kurşun sıkılarak öldürülen erkeklerin bazılarının çocuk yaşta olduğunu aktarıyor.
Katledilenler arasında iki oğlu bulunan 73 yaşındaki Ebu Muhammed, oğullarının 20 gün önce Bustan ul-Kasr semtinden, Suriye hükümetinin kontrolündeki Halep şehir merkezine gittiğini şöyle anlatıyor:
“Hükümetten korkmaları için bir sebep yok diye düşündüler, bu yüzden kimliklerini yeniletmeye gittiler. Ama geri dönmediler.”
Haberde, 2 yıla yakın süredir devam eden çatışmalar sırasında birçok kez toplu ölümlere rastlandığı, ancak Halep’teki son katliamın en büyük ‘yargısız idam’ vakası olduğu belirtiliyor.
Özgür Suriye Ordusu kaynakları, hükümet güçlerinin ateş açması nedeniyle hâlâ pis su içindeki 30 civarında cesedin çıkarılamadığını dile getiriyor.
Bölgede yaşayanlar, geçen günlerde hükümet güçlerinin Bustan ul-Kasr’ı geri alma girişimi sırasında bazı askerlerin de öldürüldüğünü söylüyor.
İsyancıları suçlayan hükümet kaynakları ise öldürülenlerin “teröristler tarafından alıkonulan” kişiler olduğunu savunuyor.
Times gazetesi, bu katliamı Suriye’deki Beşar Esad iktidarının “zalimliğinin” göstergesi sayıyor.
Öldürülenlerin haftalar önce iktidar yanlısı Şebiha milisleri tarafından kaçırıldığı belirtilen başyazıda şöyle deniliyor:
“Bazı isyancı gruplar da şüphesiz gaddarlık yapabilir. Ancak bu katliamın Esad güçlerinin işi olduğuna dair yaygın kanaat delillere ve geçmiş emsallere dayanıyor.”
Times, Batılı güçlerin Suriye rejimine karşı harekete geçmesi gerektiğini şu ifadelerle öne sürüyor:
“Rusya ve Çin’in inatçılığıyla BM Güvenlik Konseyi’nde önüne taş konulan uluslararası diplomasi, Suriye halkını yarı yolda bıraktı. Fakat, Suriye’nin Dostları grubu ülkeleri, gecikmeli de olsa, kendi başlarına harekete geçebilirler. Esad rejimi yaptırımlara karşı koyuyor; şimdi, Türkiye sınırındaki isyancılara ağır silahlar verilerek, askeri güçle karşı karşıya gelmesi sağlanmalı. Esad iktidarda kaldıkça Suriyeli mülteciler için güvenli bölgeler sadece geçici bir çözümdür. Savunulabilecekleri bir sığınak olduğunu bilmeleri gerek. Şimdiki durumda; psikopat, sabıkalı bir rejim elini kolunu sallayarak toplu katliamı sürdürüyor.”
Esma Esad hamile mi?
İngiliz gazetelerinde ayrıca, Suriye lideri Beşar Esad’ın eşi Esma Esad’ın hamile olduğuna ilişkin haberler aktarılıyor.
Haberin kaynağı, Şam hükümeti içindeki haber kaynaklarına ulaşabilen Lübnan gazetesi Al-Akhbar.
Aylardır kamuoyu önüne çıkmayan üç çocuk annesi Esma Esad’ın beş aylık hamile olduğuna ilişkin bir iddia da, Kasım ayında ortaya atılmıştı. Eğer o haber doğruysa, Esma Esad’ın Mart ayında yeniden anne olması bekleniyor.
Times ve Guardian, Esma Esad’ın Londra’da yaşayan ailesinin basına açıklama yapmaktan kaçındığını yazıyor.
İngiliz askerler de Afrika yolunda
İngiltere’de yayınlanan gazetelerde, Batı Afrika ülkesi Mali’de askeri operasyonlarını sürdüren Fransa ordusuna destek için 300 civarında İngiliz askerin gönderileceğine geniş yer veriliyor.
Guardian, Amerika Birleşik Devletleri’nin de, bölge ülkelerindeki El Kaide bağlantılı İslamcı militanlarla etkin mücadele için devreye girdiğini aktarıyor.
ABD’nin Fransa ve İngiltere’ye istihbarat desteği sunmak için, Nijer’de insansız hava araçları üssü kurmaya hazırlandığı belirtiliyor.
Guardian yazarı Simon Jenkins ise, Mali ile Libya ve Cezayir arasındaki Sahra bölgesinin Afganistan’a benzetilmesine şöyle karşı çıkıyor:
“Mali, Afganistan değil. Orada El Kaide olduğu söylenen tehdidin esas olarak, NATO’nun Libya’daki rejim değişikliği ile ortaya yayılan silahlarla donanmış Tuareg’ler, çeteler ve muhaliflerin bir koalisyonu olduğu görülüyor. Zorlukla ulaşılabilen Sahra bölgesini ele geçirebildiler ama ilk ciddi karşı koyuş işaretini gördüklerinde ortadan kayboldular.”
Jenkins, İngiltere Başbakanı’nın Avrupa Birliği’ni ülkenin içişlerine karışan “neo-emperyalist” olarak gördüğünü hatırlatarak, “Dünyadaki birçok devletin ve halkın aynısını İngiltere için düşündüğünü görmemesi garip” diyor.
Mısır’daki 'Kara Blok' ve 'pragmatik gençler'
Financial Times gazetesinde, Mısır’da “Kara Blok” adı altında örgütlenen gençlerin, İslamcı hükümetin emrindeki güvenlik güçleriyle sokak çatışmalarına çağrı yaptığına dikkat çekiyor.
Sayıları birkaç bini bulan bu gençlerin, bir yandan iktidara gelen Müslüman Kardeşler hareketine karşı tepkilerin şiddetini gösterdiği söyleniyor. Diğer yandan da, bu gençlerin hareketinin; liberallerin ve solcuların başını çektiği laiklik yanlısı muhalefetteki bölünmeye işaret ettiği vurgulanıyor.
Kahire’deki Amerikan Üniversitesi’nden siyaset bilimci İzzeddin Çukri ise “Mısır’daki yeni neslin çok daha pragmatik olduğunu ve geçmişin ‘büyük anlatılarını’ küçümsediğini” yazıyor gazetedeki makalesinde.
Çukri, Hüsnü Mübarek’in 30 yıllık iktidarına son veren devrimin arkasında esasen bu toplumsal değişimin yattığını belirtiyor ve ekliyor:
“Şimdi, Mısır’ın yeni yönetenlerinin eski reimin otoriterliğini tekrar etmesine yönelik her girişimin önüne dikileceklerdir.”
Kürt yönetiminden BP’ye uyarı
Financial Times’ın “Şirketler” ekindeyse, Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan yönetiminin BP şirketine yaptığı uyarı iç sayfa manşetinde.
Habere göre, Kürt yetkili Aşti Havrami BP’ye, Kürt yönetimiyle merkezi Irak hükümeti arasında anlaşmazlık konusu olan Kerkük petrol bölgesinde çalışmalara başlamaması için mesaj gönderiyor.
BBC