Günümüzde insanlık hiç olmadığı kadar kulluk ve halifelik arasında bir çelişki yaşıyor. Bundan Müslümanlar da payını alıyor. Oysa Hak Teâlâ insanı hem “halife” (Bakara:30) hem de “kul” (Zariyat:56) olarak yaratmıştır.
Buna rağmen insan neden bu çelişkiyi yaşıyor. Çünkü halifelikte “muhalefet” etme riski var. İnsanın kendini mutlak olarak merkez kabul etme cüreti ve eğilimi var. Bu nedenle Hak Teâlâ insanı hem halife hem de kul yapmıştır. Bu nedenle insan sadece kul olduğunda zelil olur. Sadece halife olduğunda ise rezil olur.
Anlaşılır bir dille meseleyi izah etmek kolay değildir. İnsan kulluğu bir taraf bırakıp kendini sadece halife görerek “Ben Allah tarafından yaratılıp halife tayin edildim. Dünyada tasarruf ve yetki bendedir” dediğinde bu deizmdir. Dolaysıyla deizm “halifeliğin muhalefete dönüşmesi” halidir. İnsan haddini bilmediğinde halifelik muhalifliğe dönüşüyor. Bu nedenle Hak Teâlâ insana kulluğu şart koşmuştur. Böylece insan aynı anda hem halife hem de kul oluyor.
Bugün Batı'da akıl, merkez kabul ediliyor. Fakat onlar halifeliği kulluktan soyutladıkları için orada halifelik muhalifliğe dönüştü. Bu da onların rezil bir hayat sürmelerine yol açtı.
İslam âleminde ise halifelik değil kulluk bilinci ağır basıyor. Zira insanın halifeliği dünyada tasarruf gücünün ortaya çıkmasıyla alakalıdır. Bilimsel çalışmalar, akıl yürütme, sanatsal faaliyetler, bilimsel gelişmeler bütün bunlar halifeliğin icrası türünden şeylerdir. Çünkü bütün bunlar Allah'ın halifesi olarak insanın eşya üzerinde tasarrufunun sonuçlarıdır. Fakat Allah'a kulluk etmek buna eşlik etmediğinde insanın halifelik vasfı kendi ad ve namına olur. Bu durumda insan halife olmaz muhalif olur. Unutmamak gerekir ki halifelik ile muhaliflik aynı köktendir.
Kim sadece kulluğuyla ortaya çıkarsa zelil olur. Çünkü salt kulluk zillettir. Zaten kulluğun tanımı da zelil olmaktır. Düz ve kolay yola “mabet yol” denilmesi bundandır. İnsan Allah'a karşı zelil olmalıdır. Bunu aşkını ve şükrünü ifa-de etmek için yapmalıdır. Fakat insan sadece kulluk etsin diye dünyaya gelmemiştir. Aynı zamanda halife olarak gelmiştir.
Sonuç olarak insan halifedir ama muhalif değildir. Kulluk rabıtası insanın halifeliğinin muhalifliğe dönüşmemesinin teminatıdır. İnsanın halife olması da kulluğun mutlak zillete dönüşmemesinin teminatıdır.
Doğuda kulluk, Batıda muhalefet hâkimdir. Oysa İslam hem halifeliğin hem de kulluğun toplamıdır. Binaenaleyh İslam toplumunda hiç kimse aklını muhakemesini kullanamıyor diye deizme kayma hakkına sahip değildir.
Son zamanlarda Türkiye'de deizm akımının güçlendiğinden söz ediliyor. Hemen söyleyelim böyle bir tehlike yoktur. Çünkü deist olduğunu söyleyenler “mevcut kalıplardan dolayı biz aklımızı kullanamıyoruz, düşünemiyoruz” iddiasıyla “deizm” akımına kapılmıyorlar ki. Aksine bunlar kulluğun bireyi ve hayatı disipline eden atmosferinden çıkıp rezil bir hayat sürmek için bunu bir kılıf olarak kullanıyorlar. Bu da deizme değil hedonizme-hazcılığa kaymaktır.
Normalde deizm akımının akılcılar, felsefeciler, ideologlar arasında yayılması beklenir. Ama bakıyoruz bunu daha lise seviyesinde gençler dile getiriyor. Bu gençler ne zaman felsefeci, bilge, ideolog olmuşlar ki akıllarını özgürce kullanmak için deizme kayma ihtiyacı duymuşlar. Sosyal medyada laf ederek felsefeci mi olunurmuş. Lise çağında deizm olmaz. Mevcut çarpıklıklar insanları hazcı yapmış. Buna da deizm diyecek kadar işin cahilidirler. Bunlarınki rezil bir hayata duyulan özlemden başka bir şey değildir.
Sonuç olarak deizme kayılsa bile en sonunda insan kendi acizliğinin farkına varıp zoraki de olsa yine ve yeniden kul olacaktır.
Türkiye'de deizm riski yok. Hedonizm rezaleti var. Üstelik söz konusu gençler buna deizm adını verecek kadar da cahildir. Bakarsanız bunlar da kul değil köle olmayı hak ediyor. Sonunda olacağı da budur. Bunlar kulluktan kaçarken kendilerini nefislerinin, heveslerinin kölesi olarak buluverecekler.