Thomas Hobbes'in , (İngiliz siyaset felsefecisi ) "Homo homini lupus" (İnsan, insanın kurdudur) tezi, halâ kabul görüp/savunuluyor milyonlarca insan tarafından. Hayatında karşılaştığı nahoş ve fırsatçı insanları değerlendirirken gayri ihtiyari bu sözleri söyleyen insanlar da azımsanmayacak kadar çoktur.
Peki ya gerçekten böyle midir, insan insanın kurdu mudur?
Bu soruya mukabil, hayır; “İnsan insanın kardeşidir/yurdudur”, tezini savunanlar aslında, hem oldukça isabetli bir cevap vermiş oluyorlar hem de muazzam bir medeniyetin kapısını aralamış oluyorlar, insanlık için...
İslam Medeniyeti’nin...
Fakat, İslam Medeniyeti kavramı, çoğu Müslümanın tasavvurunda bile, sadece tarihi bir kalıp olarak duruyor. Maalesef!
Oysa aktif yaşam içindeki çoğu çıkmaz, yanlış sentez ve analizler, İslam Medeniyeti’ni tanımamaktan/bilmemekten kaynaklanıyor. Batı felsefesinin toplumları katmanlara ayırarak, insanı sosyal bir kobay olarak kullanıp, sonra elde ettiği sonuçları, mutlak hakikat olarak sunması yabancı olduğumuz bir durum değil. Batı için insan; bir denek maymunu veya faresinden farksızdır. Batı için insan; ya kuzudur ya da kurttur.
Batı, önce kendi çarpık sisteminde mütegallibe sınıfı, aristokrat sınıfı, elit sınıfı üretir, sonra da mazlum ve mustazaf kısmı sömürür. Nihayetinde de insan, ‘insanın kurdudur’ der.
Buraya kadar ki tablo kimsenin şaşıracağı türden değil elbet.
Ancak; bu felsefe ve söylem, bilinçli kesim arasında da oldukça revaçta. Hele pandemi döneminde, insanların insanlardan virüs sebebiyle uzaklaştığı bu süreçte, sanki durum başka yerlere evriliyor.
İnsansız da olurmuş, insan demek dert demek, insana güven olmaz, ne kadar az insan, o kadar az sıkıntı vs.
Oysaki İnsan denen müstesna varlığı var eden, en güzel tanıyan Rabbimizdir, O’nun(Celle Celalühü) ayetlerinden yola çıkarak değerlendirmemiz bizler için daha isabetli olacaktır.
Ne kadar az insan o kadar müreffeh bir dünya ya da insanları seçmek, ayıklamak bir siyonizm doktrini ve hedefidir. Dünya düzeni konusunda Siyonizm’e isyan ederken, kendi dünyamızda bu doktrini pratize etmemiz ne büyük tezat.
Hayat bir iskambil oyunu değildir, insanlar da ıskartaya çıkarılacak kâğıtlar değillerdir. İnsanlar hakkında yaptığımız yargılar ve vardığımız sonuçlar, Bill Gates ve Hawkins'in robotlar hakkında yaptıkları yargıları ve sonuçları aratmıyor neredeyse(!) Hadi robotlar, insan eliyle yapılmış yine kendi mucitleri tarafından bile sorgulanan müphem makinalar. Ucu açık ve tam olarak geniş kulvarda tecrübe edilmemiş hissiz, cansız, metal yığınları.
Peki ya insan öyle mi? İnsanı yaratan başını da sonunu da bizlere beyan etmiştir. Zaaflarını, kusurlarını bizzat Kitabı’nda bildirmiştir. Buna rağmen hangi insandan kaçınmalı, neden uzak durulmalı konusunda bu öğretilerden bağımsız olarak, kendimizce, hevamıza göre hükümler veriyorsak, bu hem kendi nefsimize, hem karşımızdaki insana karşı zulümdür.
İslam Medeniyeti demiştik, İslam Medeniyeti’nin en güzel numunesi Medine İslam Devleti'ne yapacağımız bir tefekkür yolculuğu, ufkumuzu da gönlümüzü de açacaktır.
Muhacirleri Medine'ye hicret etmeye iten en büyük etken elbette haddini aşan insanlardı. Fakat Medine'ye geldiklerinde insanın açtığı yara, yine insanla tedavi edildi.
Medine, Muhacir’e yurt oldu zannederiz. Oysa Medine'yi yurt kılan Ensar'dı. Kutlu Nebi ( s.a.v) hasret, çile, gurbet sancısıyla kıvranan Muhacir’e birer Ensar seçti. Böylece insan insana; kardeş oldu, yurt oldu, sıla oldu, derman oldu!
Hayber fethedilmişti ama ne zorluklarla... O sıralarda Cafer (r.a) Habeşistan'dan gelmişti; Allah Resulü (s.a.v) bunu görünce, Hayber'in Fethi’ne mi sevineyim, Cafer'in gelişine mi? Demişti. Bir Fetih ve vuslata erdiği bir insan, yüreğinde aynı sevinci meydana getirmişti.
Yine bir gün üzgün ve sıkıntılıydı, eve geldi; “Ey Aişe biraz konuş da ferahlayayım”, dedi. Rabbinin kendisine yurt kıldığı bir insanla ferahlamıştı. Kuşkusuz bu Rabbinin ayetlerindendi.
O Allah'ın (c.c) Habibiydi. Ama Sıdk üzere sadık, sevgili Ebu Bekir'i vardı.
Biz bu medeniyetin müntesipleriyiz.
İnsansız olmaz! Son günlerde yoğun bakımda kalan, karantinada kalan sevdiklerinden ayrı kalmaya mecbur olanlar daha iyi bilirler bunu...
Kurt olmaktan kul olma şerefine nail olan, insanlara kardeş ve yurt olanlara selam olsun...