Şefaat İslam akidesinde Allah Teâla'nın özel bazı insanlara tanımış olduğu günahkâr Müslümanları affetmek için yapılan bir aracılık hakkıdır. Şefaat, dünyada veya ahirette olmak suretiyle iki şekilde gerçekleşebilir. Dünyadaki şefaat; ya hayatta olan birinden dua istemek suretiyle veya "ahirette bana şefaatçi ol" demek suretiyle gerçekleşebilir. Bu iki durum arasında herhangi bir ayrım olmayıp bu konuda İslami açıdan herhangi bir sakınca yoktur. Zira birinden dua talep etmek bir nevi ondan kendisine Allah katında şefaat(aracılık) yapmasını talep etmek demektir. Hz. Ömer'in yağmur duasında Peygamber Efendimizin(S.A.V) amcası Hz. Abbas'tan yağmur için dua etmesini talep etmesi buna delalet etmektedir(Buhari "İstiska"3). Ancak "Şefaat ya Rasulallah" demek suretiyle Peygamber Efendimizden(S.A.V) birebir şefaat dilemek konusunda görüş ayrılıkları olmakla beraber Hz. Ebubekir'in Peygamber Efendimiz(S.A.V) vefat edince alnından öptükten sonra, "Allah katında bizleri de an" demesi Peygamber Efendimizden(S.A.V) birebir şefaat dilenebilceğine dair önemli bir kanıttır. Ancak Hz. Ebubekir'in bunu Peygamber Efendimizin(S.A.V) huzurunda söylemesi, gıyabında doğrudan Peygamber Efendimizin(S.A.V) şahsından veya başka bir zattan şefaat dilemenin doğru olduğu anlamına gelmemekte bilakis doğru olan Peygamber Efendimizin(S.A.V) veya bir Allah dostunun şefaatini onun şahsından değil de birebir Allah'tan istemektir. Ancak "Şefaat ya Rasulallah" ifadesi mecazi anlamda Allah'a dua etmek kastıyla kullanılıyorsa bunda herhangi bir sakınca yoktur.
Ahiretteki şefaate gelecek olursak; Kur'an-ı Kerimde Allah'ın izniyle Ahirette şefaat yapılabileceğine dair bir çok ayet bulunmaktadır. "O gün, Rahman'ın şefaat izni verip sözünden razı olduğu kimselerden başkasının şefaati fayda vermez" (Taha 109). Sahih Hadislerde ise özelde Peygamber Efendimizin(S.A.V) genelde ise bazı insanların Allah'ın izniyle ahirette şefaat edebilecekleri belirtilmiştir. "Meleklere, Peygamberlere ve Şehitlere şefaat izni verilir ve şefaat ederler…" (İmam Ahmet Müsnedi/ hadis no: 20457) Şefaatin nerede ve nasıl yapılacağıyla ilgili ayrıntıya girmeden şunu diyebiliriz ki; Ahirette şefaat konusunda Ehl-i Sünnet Alimleri arasında ciddi bir görüş ayrılığı yoktur. Ancak Mutezile ve akılcı yaklaşıma sahip olanlar şefaati bir nevi adaletsizlik olarak görüp inkâr etmişlerdir. Onlara göre şefaat, günah işlediği halde bir insanı kayırmak anlamında olup "İnsana ancak yaptığının karşılığı vardır" ayetiyle çelişmektedir. Ancak Ehl-i Sünnet anlayışında Ahirette gerçekleşecek şefaatin mantığı, Allah Teâla'nın iyi ameller işleyip günahı olan bazı kullarına merhamet edip – şefaati buna vesile kılarak- günahlarını affetmesidir. Yoksa şefaat,-inkâr edenlerin dediği gibi- hak etmedikleri halde insanları kayırmak anlamına gelmemekte ve "İnsana ancak yaptığının karşılığı vardır" ayetiyle çelişmemektedir. Zira Hadislerde de belirtildiği gibi bazı ameller(Kur'an okumak gibi) ahirette bir insanın şefaate hak kazanmasına vesile olacak, ayrıca bütün günahkârlara şefaat edilmesi söz konusu olmayıp kimin şefaate hak kazanacağına ve kimin şefaat edeceğine Allah Teâla karar verecektir. Ayrıca şefaat konusu sadece Allah'ın bilgisi dahilinde olan gaybi meselelerdendir. Dolayısıyla herkes yaptıklarından sorulacak, kimse şefaate güvenerek sorumluluktan kurtulamayacaktır.