Tarihten günümüze ulaşmış tıp sembolü, bir asanın etrafına dolanmış bir yılandan oluşmaktadır.
Bu da sorunların çözümüne, hastalıkların ilaç ve tedavisine dair anlamlı sembolik ifadeler taşıyor.
“Yılan ve Asa” sembolü mitolojiden alınmış olabilir; ama biz orada değiliz. Zira asa ve yılan Kur'an'da Hz. Musa'nın kıssasında zikredilen iki önemli figürdür. Buradan hareketle işbu semboller hakkında kelam edeceğiz.
Hz. Musa'nın asası herkesin malumudur. Elindeki asayı bırakınca yılan oldu.
Hani asa ile ilgili çok mana vardır. Asa, kabuğunu atmış, nemini esnekliğini kaybetmiş bir yapıdadır. Esasen asa, asilikten türemedir. “Ağaç yaş iken eğilir” demişler. Ağaç sertleşince, kuruyunca artık eğilmez hale gelir. Hâsılı, asaya “asa” demişler zira nemini hayat emaresini kaybedince asileşir.
Asanın tersi olarak Yılan canlı ve hareketlidir. Nitekim Kur'an'da yılanın bariz iki ismi, Hayye (Taha:20) ve Candır(Neml:10).
Hayye, hayattan gelir. Can, zaten canlılığı ifade eder.
Yılan, deri değiştirir.
Kıvraktır, zehirlidir.
Canlıdır. Sürüngendir.
Yaprağını dökmüş kabuğunu atmış, nemini kaybetmiş olarak Hz. Musa'nın asası statükoyu, statikliği ifade eder.
Buna karşılık yılan canlıdır kıvraktır. Hayye ismiyle hayatı, değişimi ifade eder. Sürekli deri değiştirir.
Hayatta nemlilik, rutubet, canlılık biterse ve sadece asanın hükmü geçerse hayatta Asilik olur. İnsan asi olur. Asa da hizaya getirmeye çalışır. Ama kim kırılırsa sonuç zarardır. Çünkü asa dayanaktır. Hz. Musa ona yaslanıyordu. Asanın kırılması dayanağın kırılması, heybetin aşınmasıdır. İnsanın kırılması da hayatın tadını kaçırır. Zulme yol açar.
Bu nedenle asa ve yılan birlikte olmalıdır. Bir yerde hem canlılık, kıvraklık manevra, hareket, değişim deri değiştirme olacak hem de sağlam değişmez dayanaklar olacak.
Hz. Musa asasını yılan olarak görünce kaçtı. Çünkü insan her zaman değişime hazır değildir. Hak Teâlâ “onu eline al eski siretine-haline dönüştüreceğiz”(Taha.21) Buyurdu.
İşte asa ile yılan böyle birlikte sorunların çözümünde hastalıkların tedavisinde anahtar oluyor.
Hayatta sadece asanın hükmü geçmemelidir. İnsanlar asayla hizaya gelmez. İnsanların yılan gibi kıvrılma, kıvırma hatta ve hatta sürüngen olma hakları vardır. Yılana kıvrılma, hareket etme alanı verilmediğinde zehir saçar. Ama hareket alanı buldukça kıvrılacak bir alan buldukça kimseye zarar vermez.
Hayat asa ile yılanın sembolize ettiği özel bir dengeye sahiptir.
Mısır'da Firavun asa ile yılan arasındaki doğal ilişkiyi bozunca denizde boğuldu.
Hayat asasız, sabitesiz olmaz. Ama yılansız kıvrımsız hareketsiz hiç olmaz.
KHK ile görevden uzaklaştırılan doktorların mesleklerini icra etmelerini engelleyen yasa teklifi Meclisten geçti. Bu, tıp ve eczacılıkta sembolize edilen asa ile yılanın uyumsuz ve dengesiz halidir. Yılan gümüş kaba zehrini kusarsa hayatın tadı kaçar.
Sadece tıp sahasında değil hayatın diğer alanlarında da bu denge olmalıdır. Bu tür yasalar insanların hayatta sürünme haklarını bile ellerinden alıyor.
Müsaade edilsin de insanların sürünme hakları olsun.