ABD, müttefikleri olan İngiltere ve Fransa ile beraber Dogu Guta'da kimyasal gaz kullanımını bahane ederek Suriye'nin bazı yerlerini Tomahawk füzeleri ile vurdu.
Her ne kadar kimyasal gaz kullanımını meşruiyet kılıfı olarak kullandıysa da aslında ABD, tamamen gayri meşru bir operasyona imza atmış oldu. Ne BM, ne NATO ne de diğer hiç bir uluslararası kuruluşun henüz kimyasal gaz kullanımını teyit etmediği, hatta bırakın teyit etmeyi, henüz bir incelemenin dahi yapılmadığı böyle bir süreçte böyle bir operasyon yapmak, tüm aktörlere bir ders vermek, kovboyluk taslamak ve özellikle de savaşın daha da uzamasını sağlamak dışında bir anlam ifade etmemektedir.
ABD ve müttefiklerinin özellikle İslam ülkelerine yönelik hiç bir tasarrufu meşru olamaz. Dolayısıyla ABD'nin bu yönde atacağı adımlara destek vermek, meşru görmek, alkışlamak Ümmeti ve İslam coğrafyasını kan emici ABD ve müttefiklerine peşkeş çekmektir.
Kimyasal silahlar veya gazlar kullanmanın af edilir, mazur görülür bir tarafı olamaz. Bu Esat için, Saddam için geçerli olduğu gibi ABD veya Rusya için de geçerli olmalıdır. Aynı şekilde her ne suretle olursa olsun katliam yapmanın, sivilleri vurmanın, camileri, düğün evlerini, medreseleri bombalayıp yüzlerce insanı katletmenin de kabul edilir bir tarafı olamaz. Aynı tepkiler bu tür vahşetler için de ortaya konulmalıdır.
İnsanlığın vicdanı sadece Esad, kimyasal gazlarla veya Mig 29 bombardıman uçakları ile katliam yaptığında mı sızlıyor? ABD, Fransa ve İngiltere Tomahawk füzeleri ile meskun yerleri, camileri, sivilleri vurduğunda insanlığın vicdanı sızlamıyor mu?
Veya hangi vicdandan söz ediyoruz? Bu vicdan ABD midir? Eğer kast edilen vicdan veya insanlığın ölçüsü bunlar ise insanlığın ya da İslam coğrafyasının Suriye'leşmesi de gayet doğal olacaktır.
Esad'ın zalimliğinden bizim şüphemiz yoktur. Ancak ABD ve müttefiklerinin de vahşetinden kuşku duymuyoruz. Esad gayri meşru olduğu kadar diğerleri de öyledir. Eğer kimyasal gaz kullanılmış ise, onun vicdanlarda açtığı yara kadar, ABD'nin de hiç kimseyi takmadan müdahale etmesi aynı şekilde öyle bir yara açmıştır.
Binaenaleyh, bu müttefikleri meşru görmek, desteklemek, arkasında durmak, Suriye'ye yerleşmelerine katkı sunmak Ümmetin vicdanında affedilemeyecek bir kabahattir. Er veya geç de Allah bunun bedelini müsebbiplere ödetecektir.
Temelde Astana sürecine yönelik bir sabotaj olan ABD'nin bu saldırılarına, Astana'nın temel sacayaklarından biri olan Türkiye'nin verdiği bu desteğin siyasi bir izahı yoktur.
ABD'den her ne hikmetse bir türlü vazgeçmeyen Türkiye, hem kendisine, hem tüm İslam coğrafyasına büyük zarar veriyor. Celladına olan bu aşkı artık bitirmek zorundadır.