Gazze’ye uygulanan insanlık dışı ambargo, tarihin en uzun ablukasıdır. Onuruna ve izzetine sahip çıkan bir halk, tüm dünyanın gözü önünde açlıkla terbiye edilmeye çalışılıyor. Bir milletin onuru, izzeti, istiklali ve istikbali satın alınmak isteniyor. Zalim siyonistler ve işbirlikçileri, buradaki insanları topyekûn cezalandırma yoluna giderken, tüm dünya olup bitenleri sadece seyrediyor. İslam Ümmeti’ne gelince; olanları kanıksamış ve adeta bu ablukayı ve uğranılan diğer zulümleri Filistinlilerin kaderi olarak görmeye başlamıştır. Müslümanlar, bu insanlık ayıbını türbinlerdeki seyirci edasıyla seyrediyor. Bir hayat memat meselesi söz konusu iken, İslami ve insani yükümlülüklerimiz gereği bu olaya müdahil olmamız ve inisiyatif almamız gerekirken, misafir sanatçıyı oynuyoruz. Ambargonun yükü ve bedeli her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Aynı ümmetin azalarının şükürleri farklı oluyor. Bir yandan yemekten neredeyse çatlama noktasına gelen, dünya nimetlerinin içinde yüzenlerin şükrü; öbür taraftan açlıktan ölenlerin şükrü… Bir yandan çatlarcasına yemekten muzdarip olanlar, diğer taraftan bir ekmek bile bulamamaktan muzdarip olanlar…
Evet, aynı ümmetin fertleri olduğunu söyleyenler arasında Himalayalar kadar fark var… Herhalde ruz-i mahşerde de aralarındaki fark böyle olur.
İslam Ümmeti’nin tüm sorunlarında olduğu gibi Filistin meselesinde de ümmet olma şuurunun yitirilmesinin fotoğrafıdır müşahade edilen. Kur’an ve Sünnette bize rehber olacak düsturlar unutulunca, İslam Ümmeti’nin tüm coğrafyalarında bunun acı sonuçları görülüyor. İlkelerimiz ve değerlerimiz, siyasal ihtiraslar ve dünyevi çıkarlara feda edilince, her geçen gün İslam ümmetinin verdiği kurbanlar artmaya başladı.
Aslında İslam Ümmeti, artık bir tercih yapmak zorundadır. Eğer bir ümmetten bahsediliyorsa, Kuran ve Sünnette belirlenen ilkeler doğrultusunda yeniden bir yapılanmaya gidilmeli ve bu Ümmeti temsil eden organlar ve karar mekanizmaları oluşturulmalıdır. İslam Ümmeti; evrensel değerler taşıyan, tüm insanlık için kurtuluş olabilecek projelerle dünya siyaseti sahnesindeki rolünü bir an evvel oynamalıdır. Yok eğer İslam’ın öngördüğü bir misyon ve bundan kaynaklanan bir vizyon tercih edilmeyecekse, o halde İslam Ümmeti söylemi, sadece sadık olanlara bırakılmalıdır. Bu misyon veya vizyonu gereksiz görenlerin İslam ümmeti ve İslam kardeşliği kavramlarını ağızlarına almaya hakları yoktur.
Bir yandan açlıktan ölen kardeşlerimizi, diğer taraftan çatlarcasına yiyip de göbeklerini sıvazlayıp şükrettiklerini iddia edenleri gördükçe, Müslümanlığımızdan, hatta insanlığımızdan utanıyoruz. Böyle insanlar, hiçbir şey olmamış gibi davranıp hala bu ümmetin birer ferdi olduklarını söylüyorlar.
Anlaşılan bu zatlar, “ Müslümanların derdi ile dertlenmeyen bizden değildir”, “Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir” gibi hadislerin muhatabı olduklarını düşünmüyorlar.
Bu ambargonun şu an dünya üzerinde bir örneği yok. Uluslararası hukuk dedikleri, bal arılarının takılıp kaldığı, eşek arılarının ise delip geçtiği sisteme göre de böylesi bir ambargo yasal değil. Yani İslam Ümmeti, bu kanunları bile dayanak olarak gösterip bu meşum ambargoyu/ ablukayı kırma girişiminde bulunmuyor.
İslam Ümmeti, bir avuç siyonistin mazlum Filistinli Müslümanlara zulmetmesine maalesef seyirci kalıyor. Bu hadiseden dolayı, israil’e karşı yaptırım bir yana, bir diplomasi dili bile geliştirilemiyor. Uluslararası arenada Filistin davası ve siyonistlerin zulmü bir gündem haline getirilemiyor.
Bu ümmetin bazı hainleri ise, siyonist kuşatmanın daha can alıcı hale gelmesi ve İslam Ümmeti’nin bu coğrafyadaki evlatlarının bir an evvel istiklal ve istikballerini satmaları için kolları çoktan sıvamış durumdalar. Zalim ve hain Sisi ve diğer gerici Arap liderlerinin tavrı, israil’den daha fazla Filistin davasını ve direnişini, Filistin halkını zor durumda bırakıyor.
Cuntanın Refah sınır kapısını göstermelik durumlar dışında tamamen kapatması, Gazze’den açılan tünellerin nerdeyse tamamını yıkması buna örnek olarak gösterilebilir. Gazze’deki kuşatmanın ve ablukanın etkilerini kırmak üzere kullanılan bu tüneller, İslam ve insanlık düşmanı cuntayı fazlasıyla rahatsız etmişe benziyor. Bununla da yetinmeyen hainler, İslam Ümmeti adına bu coğrafyada yürütülen bu soylu direnişi ve kavgayı, terör; İslam Ümmeti’nin toza toprağa bulanan onurunu tutup kaldıran bu kahramanları da terörist olarak ilan etti.
Gazze yavaş yavaş ölüyor. Çocuklar, yaşlılar ve hastaların ölümünü film seyreder gibi seyrediyoruz. Aslında ölen Gazze değil, biziz. Onlar, onurlu kavgaları ile dirilirken, Ümmet semasının kandilleri olarak parlarken, ölen biziz. Bu ayıp, İslam Ümmetinin alnında kara bir leke olarak durmaktadır.
Ruhumuza dört tekbir ve bir Fatiha okunmak üzere, ama hala uykudayız.
Bütün bunlardan sonra Şehit Şeyh Ahmet Yasin’in İslam Ümmeti’ni Allah’a şikâyet eden niyazına ve yakarışına katılmamak mümkün mü?
Belalar ve musibetler sel gibi akıp da iş işten geçmeden aslımıza rücu edelim. İslami prensipler ışığında Müslümanların özgür olduğu adil bir dünya düzeninin inşası için bir tuğla da biz olalım.