Malum son günlerde muhalefetten bahsediyoruz. Anlatmaya çalıştıklarımızın ana fikri, yaptığımız muhalefetten şer odaklarının istifade etmemesidir. Ya da tersinden söyleyecek olursak, Müslümanların yararlanmasıdır.
Beşeri ideolojilerde üst yapının farklı farklı olması doğaldır. Ancak İslam’da üst yapı Kur’an’ın ayetleri ile Hz. Peygamber (sav)’in söylemleridir. Örnek mi istiyorsunuz? Alın size bir ondan, bir bundan iki örnek.
“Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin.” (Maide:8)
“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez; onu yardımsız bırakmaz; onu tahkir etmez. (Üç defa kalbine işaret ederek) Takva şuradadır. Müslüman kardeşini hakir görmesi kişiye kötülük olarak yeter.”(Müslim)
Diyeceksiniz ki Müslüman hatalı ya da adaletsiz, hatta zalim ise, o zaman ne yapalım? Hz. Peygamber (sav)’den dinleyelim.
Kişi kardeşine zalim de olsa mazlum da olsa yardım etsin. Zalim ise ona engel olsun. Bu ona bir yardımdır. Mazlum ise ona yardım etsin."(Müslim)
Peki, bu engelleme nasıl olmalı? Biz bir Müslümanın hatasına, adaletsizliğine ve hatta zulmüne nasıl engel olabiliriz? Belki de en girift soru budur.
Onu girdiği bu hatalı durumdan dolayı uyarmak birinci şıktır. Yapamıyorsak ya da olmuyorsa, elindeki yetkiyi daha dürüstüne, doğrusuna, adiline teslim etmek ikinci şıktır. Ama onun yolunu kesip; fasık, zalim ve hatta kâfire yol açıyorsak, o zaman “Kaş yapalım derken, göz çıkarıyoruz” demektir.
Demem o ki; en güzelini, en iyisini, en adilini, en dürüstünü bulup-buluşturup, yetki verelim. Ama böyle mükemmel birini bulamadık diye, en çirkininin, en kötüsünün, en zaliminin, en düzenbazının iktidarına vesile olmak vebaldir.
Müslüman hata yapar mı? Yapar. Günah işler mi? İşler. Hiç birimiz melek değiliz ki. Ama bizler, bütün bu şartlar içinde iyisini, daha iyisini, daha daha iyisini yapmak ve bulmakla mükellefiz.
Tabi bu iyi ve kötü kavramları görecelidir. Herkes için aynı şeyi ifade etmiyor. Örneğin; DSP İstanbul adayı, 31 Mart’ta 30.817 oy alarak, seçimi dördüncü sırada bitirmişti. Fakat DSP kendisince “İyi” olana yol vermek için, yenilenecek seçimde aday çıkarmayacak.
Beri tarafta, istenilen kıvamda olmazsa dahi, zihin kodları veya genetik yapıları, en azından İskilipli Atıf Hoca ile Şeyh Said’i darağaçlarına gönderenlerle uyuşmayan birini tercih etmek, muhalif olsak bile tercihe şayan olmalıdır.
Aksi halde Osmanlı’ya başkentlik yapmış bir beldeyi, benliğimizle, tarihimizle, kültürümüzle çelişme pahasına; yaşam şekli benliğimize, kültürümüze, tarihimize uyuşmayan birine teslim etmek, tek kelime ile intihardır.
Hak ve batıl çizgisi, her zaman kırmızı hatlarla birbirinden ayrık olmayabiliyor. Bunu bin dört yüz küsur yıl önce, yine o aziz Peygamber (sav) şöyle açıklıyor:
“Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur; tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır.” (Buharî, Müslim, Ebu Davud)
Hayat bizleri belirli bazı tercihlerle baş başa bırakıyor. Zaten imtihan denilen şey budur. Bazen şüpheli şeylerden uzak durup, sessiz kalmak da bir tercihtir.
Yeter ki tercihimiz intihar olmasın.