Allah’ın selamı ile...
Bizi bir bayrama daha kavuşturan Rabbimize hamd olsun. Bize dünyayı, ahiret güzelliklerini kazanmak için vasıta kılan Allah’a ne kadar şükretsek azdır. O, çok kısa olan dünya hayatı sayesinde ebedi olan ahiret hayatının saadet kapılarını bize açandır.
Resul-i Ekrem’e salat ve selam olsun ki, bize uhrevi saadetin yol ışıklarını gösterdi. Selam ise tüm Mü’min kardeşlerimizin üzerine olsun.
Rabbimizin lütfu keremiyle sizlerle yeni bir sayıda yine beraberiz. Bir mübarek Ramazan Ayını daha geride bıraktık. Sevinçlerin, hüzünlerin, hasretlerin yaşandığı bir ay... Sevinç, çünkü bu ay Rabbimizden gelen rahmet yağmurları ateşten yüreğimizi serinletti. Hüzünler, çünkü bu ayda dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar yine açlık, yine yokluk, yine vahşetlere maruz kaldılar. İşte Filistin’den yakılan ağıtlar, işte Kafkaslardan gelen zulme dair feryatlar, Irak’ta her gün patlayan bombalar ve geride bıraktıkları... Hele bir de Pakistan’da yaşanan deprem ve onun gözler önüne serdiği yokluk, açlık, hastalıklar... Düşünüyoruz da aslında bu hadiseler kanıksanacak türden hadiseler değil. Az yukarda dedik ya... Bu dünya çok kısa ama ebedi olan ahiret saadetinin kapılarını bizlere açıyor. O zaman da olsun, bu kadar sıkıntıya da gelelim, demek geliyor canı gönülden. Lakin zayıf, aceleci yaratıldık. Her şeyin bir anda güllük-gülistanlık olmasını istiyoruz. Oysa az bir sabırla dünya hayatını da mutlu kılmaya muvafak olabiliriz. Kanaatla, ihlasla... Zamanla, sabırla bu iki gücün deviremeyeceği sıkıntı, haledemeyeceği sorun yoktur.
Örnek mi istiyoruz? Buyrun gidelim Asr-ı Saadete... Ziyaret edelim Nebiyi Zişan’ı ve arkadaşlarını, sonra da Raşit Halifeler devrine... Ancak O peygamberdi, diğerleri de Onun arkadaşıydılar deme zaafiyetine düşmeden bakalım onların yaşantılarına. Böyle dersek Allah muhafaza ‘O size neyi verirse onu alın’ ilahi fermanına muhalif düşmez miyiz acaba?
Onlar kardeştiler, ihlasla, kanaatla. Gecede-gündüzde, refahta-sıkıntıda, savaş meydanında-ticaret alanında... Hatırlarsınız Rıdvan yani Ölüm Bey’atini. Zat-ı Muhterem Hz.Osman’ın hürmet-i hatırına içilen ölüm andlarını...
Evet, zaman değişti şartlar değişti. Yorumlar farklılaştı. Felsefe illeti sardı saf ve temiz dimağımızı. Ve bir garipliğe imza attık. Dedik ki hem asr-ı saadet olsun, adalet olsun, analar ağlamasın, gençler türlü vesilelerle öz benliklerinden uzaklaşmasın, hem de terimiz akmasın, gözyaşımız dökülmesin, malımız mülkümüz yerinde dursun, rahatımız kaçmasın. Bu bir gariplik aynı zamanda da bir çelişkidir. Gerçeğimize dönmek zorundayız. O da Asr-ı Saadet insanının gerçeği, samimiyetidir. Biz onların yolundan gider, izlerini takip edersek Allah’ın bize va’d ettiği dünya ve saadet mutluluğunun altın anahtarını almamıza hiç bir güç engel olamaz. Gelin hep beraber bir kez daha şu bayram zamanlarında düşünelim ve kendimize sormamız gerekenleri soralım ve vicdanımızın masum sesine kulak verelim.
Geçen sayımızda da bahsetmiştik. İnşallah bu sayımızla beraber geçmiş oniki sayımızı içeren interaktif bir cd’yi de siz kardeşlerimize hediye olarak vereceğiz. Büyük bir emekle hazırlanan bu cd’de gayret gösteren tüm kardeşlerden Allah razı olsun diyor, onların Rabbe açılan mübarek ellerinden hayır duaları bekleriz. Bizim de kendilerine duacı olduğumuzu bilmelerini isteriz.
Bu sayımızda da inşallah yine bir birinden güzel yazı ve yorumlar bulacaksınız. Zengin ve farklı yazar kadrosuyla farklı yorumlar okuyacaksınız. Dileğimiz hepimizin bu yazarlarımızın yazdıklarından hakkıyla istifade etmesidir.
Dergimizin bu sayısı kimi yerlere muhtemelen Bayram’dan önce ulaşır, kimi yerlere de sonrasında ulaşır. Biz her halükârda İnzar Dergisi olarak tüm kardeşlerimizin özellikle de baba sevgisinden yoksun yetim çocuklarımızın, yüreği yanık anne ve bacılarımızın, dünyanın dört bir yanında esaret hayatı yaşayan kardeşlerimizin Ramazan Bayramlarını tebrik eder, o mazlumiyet halinde bizlere de dua etmelerini dileriz.
Sizi derginizle başbaşa bırakıyor Allah’a emanet olun diyoruz.
İnzar Dergisi