Irak halkı Saddam Hüseyin’in diktatör yönetimi altında uzun yıllar acılar çekti. Ancak çekilen bu acılar Saddam’ın gitmesinden sonra bitmedi, bilakis katlanarak devam etti. İslam medeniyetinin gelişme dönemine büyük ölçüde kaynaklık eden bu coğrafya, İslam kültürü açısından da son derece münbit ve bereketli bir yer olma özelliğini daima koruya gelmiştir. Irak haddi zatında İslam ümmetinin yaşadığı en acı tarihi olayların merkezi olma gibi bir geçmişe de sahiptir.
Bu güzel topraklar birinci ve ikinci körfez savaşları neticesinde ABD ve batılı müttefikleri tarafından saldırı ve işgale uğradı. Vahşi haçlı saldırıları sonucu iki milyona yakın insan hayatını kaybetti. Ülkenin yeraltı ve yerüstü serveti payimal edildi. Tarihi, kültürel mirası da büyük ölçüde talan edildi. Amerikan işgali sonrasında ülkenin başına musallat edilen uydu yönetimin ayrımcı ve mezhepçi bir politikayı şiddet yolu ile sürdürme inadı neticesinde Irak’ta kan durmadı. İki yıldan beri giderek artış kaydeden çatışmalar ve bombalı saldırıların bilançosu çok ağır oldu. Yaklaşık olarak ayda bin kişi bu şiddet olaylarında hayatını kaybetti. Siyasi istikrar giderek kötüleşti. Sonunda Maliki yönetimi, Irak’ın bazı yerleri üzerindeki denetimini sürdüren IŞİD karşısında adeta çöktü, uygulanan mezhepçi politika iflas etti. Maliki kötü ve keyfi yönetimi ile bırakın Sünnileri, Şiileri dahi bezdirdi. Kürdistan Özerk Bölgesi Yönetimi ile de ipleri koparma noktasına getirecek kadar siyasi basiretten yoksun bu beceriksiz zat, bir devlet adamı değil de bir çete başkanı olarak görülüyor.
Musul’u ele geçiren Irak Şam İslam Devleti(IŞİD), 2006’da Amerikan işgaline karşı silahlı bir direniş hareketi olarak ortaya çıktı. Selefi, çizgisiyle bilinen hareket son iki yıl zarfında Irak ve Suriye’de bazı yerleri denetimi altına geçirmeyi başardı. Gerçekleştirdiği şiddet olayları ve tek hakim güç olma eğilimi bu hareketin diğer silahlı İslami yapılarla bağını koparmasıyla sonuçlandı. Şiiler şöyle dursun kendine en yakın guruplarla bile çatışmaktan çekinmeyen hareket, Rakka’dan Selahaddin’e kadar uzun bir koridoru ele geçirmiş bulunuyor. Önemli bazı havaalanları ile kimi stratejik bölgeleri denetleyen IŞİD petrol kuyularını da sahip olması dolaysıyla ekonomik açıdan da önemli bir güce ulaşmış durumda. Musul’u ele geçiren IŞİD’in Saddam Hüseyin’in doğum yeri olan Tikrit’i de aldığı son gelen haberler arasında. Gidişata bakılırsa Kerkük ve nihai olarak Bağdat’ın hedefte olduğu anlaşılıyor. Yaygın olan kanaatin aksine bu hareketin Irak’ın Sünni kesiminden azımsanmayacak bir desteğe sahip olduğunu da not etmek gerekir.
Maliki, uyguladığı bu yanlış, ayrımcı ve mezhepçi politikalarının acı sonuçlarını topluyor. Ülkede her şeyi denetleyen bizzat kendisiydi. IŞİD kuvvetleri karşısında bozguna uğrayan ordu da onun elindeydi. Gelen haberlere bakılırsa Musul’da sayısı elli bini aşan ordu birliklerinin komutanları uçağa binip kaçmışlar, askerler de elbiselerini çıkarıp canlarını kurtarma derdine düşmüşler.
Milyar dolarlar harcanarak oluşturulan bir ordunun bozgun hali yaşaması nasıl izah edilebilir. Ehliyetsizlik ve eğitimsizlik yanında komuta kademesindeki insanların basit karakterli, halka eziyet eden, rüşvetçi kişiler olduğu ifade ediliyor. Merkezi hükümete olan güvensizlik de bu bozgunun önemli sebeplerinden biri olsa gerek. Bozgun yaşayan bu ordunun Irak’ı mevcut durumdan kurtarma şansı hiç kalmadı denilebilir.
Başbakan Maliki son olaylardan sonra bile akıllanmamış olmalı ki yaptığı açıklamalar yangına benzin dökme kabilinden şeyler. ABD’yi yardıma çağırmanın yanında halkı da silahlı direnişe davet etti. Bu, kanlı bir mezhep savaşına çağrıdan başka bir şey değildir. ABD işgalinin bütün bu olup bitenlerin ana nedeni olduğunu kavramayan bir yönetimin yapacağı en büyük iyilik çekip gitmesi olsa gerek. Zaten bu saatten sonra Maliki yönetiminin varlığı ile yokluğu arasında bir fark kalmamış görünüyor.
Irak’ta dengeleri sarsan son olayların sonucu ne olur, bir dış müdahale ihtimali olabilir mi? Bunu önümüzdeki günlerde görebileceğiz, ancak direk bir müdahalenin uzak bir ihtimal olduğunu söyleyebiliriz. Her hal-ü karda Irak halkı yeniden büyük acılar yaşayacak. Musul’dan Kürdistan yönüne akan yüz binlerce mültecinin olduğu haberleri geliyor. Kürdistan yönetiminin tek başına bu sorunla baş edemeyeceği gerçeğini görerek Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin acil insani yardım yapmaları gerekir.