a) Kimdir?
Her karanlık, bağrında yıldızlar gizler. Her yıldız, gören için mutluluktur. Körler için anlamsız olsa da inkâr edilemez gerçeklerdir. Cahiliyenin karanlık bağrında parlayan parlak yıldızlardan biridir Ebu İshak künyeli Sad b. Ebi Vakkas’tır (radiyallahu anh).
Heybetli orta boylu, esmer tenli, cesur biriydi. Parmakları kalın, saçları kıvırcık ve yassı burunluydu.
Annesi Hamne binti Süfyan b. Ümeyye olup babası, Ebu Vakkas künyeli Malik b. Uheyb idi. Hz. Sad; baba tarafından Kilab b. Mürre, anne tarafından Peygamberimiz (s.a.v)’le anne tarafından Abdimenaf b. Zühre’de birleşir.
Miladi 592 yılında Mekke’de doğan Hz. Sad; Hz. Ali, Hz. Zübeyr b. Avvam ve Hz. Talha b. Ubeydullah ile aynı yılda doğmuştur.
Aşere-i Mübeşşere’den en son vefat edendir.
Müslüman olan ilklerden üçüncü veya dördüncüdür.
Resulullah (s.a.v)’in “Anam babam sana feda olsun” dediği tek kişi olup aynı zamanda “dayı”sıdır.
Duası kabul olan biridir.
Hz. Ömer’in atadığı altı kişilik halife adaylarındandır.
İran’ı fetheden komutandır.
Fitneden uzak durmakla tanınmıştır.
Hz. Sadi akranlarının ilgilendiği şeylerle ilgilenmez bir kişiliğe sahipti. Zamanı, daha çok ok ve yay yapmak-atmak ve bunun eğitimiyle uğraşmakla geçiyordu.
b) Hidayeti ve Hayatı:
Henüz 17 yaşında iken iman etmişti. Rivayete göre iman etmeden üç gün önce rüya görür. Zifiri karanlıktadır. Yolunu aydınlatan parlak bir ay doğar. Yolu takip ederken Zeyd b. Harise, Hz. Ali ve Hz. Ebubekir’e rastlar. “Siz buraya ne zaman geldiniz?” diye sorar. “Şimdi” derler.
Rüyasını hayra yorup Allah’ın kendisini karanlıktan aydınlığa çıkarmaya işaret saydı. Hz. Ebubekir vasıtasıyla Ceyad dağı eteklerinde bulunan ve ikindi namazı kılan Hz. Peygamber (s.a.v)’in huzurunda Müslüman oldu. Sevgili peygamberimiz (s.a.v) buna çok sevindi.
*
Anne babasına karşı son derece saygılı ve itaatkâr olan Hz. Sad, özellikle annesine düşkündü.
Annesi, Hz. Sad’ın Müslüman olduğunu işittiğinde hem kızgın hem de öfkeliydi. Onu dininden döndürmek için muhtelif yollara başvurdu. Hz. Sad’ın kendisine olan saygı ve bağlılığını kullanarak:
–Vallahi, Muhammed’in getirdiğini inkâr etmezsen açlıktan ve susuzluktan ölünceye kadar bir şey yemeyeceğim. İnsanlar seni anne katili olarak ayıplayacaklar, dedi.
Nitekim Hz. Sad’ın tüm yalvarma ve yakarmalarına rağmen annesi dediğini yapıp yemedi, içmedi. Annesine karşı derin bir saygı ve sevgi beslemesine karşın Hz. Sad bir gün:
–Anneciğim, Allah’ı ve Resulünü daha çok seviyorum. Vallahi bin canın olsa her gün birini versen, ben yine de dinimden vazgeçmem, deyince annesi oğlunun imanındaki sebatı karşısında geri adım attı; tekrar yedi, içti.
Bu olay karşısında Ankebut suresi 8. ayeti nazil oldu: “Biz, insana, ana-babasına iyilik etmesini emrettik. Şayet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim.”
Daha sonraları Müslümanların ibadetlerinden dolayı müşriklerden gördüğü eziyetler artmaya başlayınca, namazlarını Mekke’de Ebu Düb denilen bir vadide gizlice kılmaya başladılar.
Bir gün Ebu Düb vadisinde müşriklerin baskınına uğradılar. Namazlarını alaya alıyor, Müslümanları kötülüyorlardı. Bunun üzerine çıkan kavgada Hz. Sad, bir deve kemiği ile bir müşriği yaraladı. Böylece Hz. Sad, Allah yolunda ilk defa kan döken olarak anıldı.
Hicretten sonra Resulullah (s.a.v) onu Mus‘ab b. Umeyr veya Sa‘d b. Muâz ile kardeş kıldı. Tüm savaşlarda ve seriyelerde bulunmuş olan Hz. Sad, henüz ergenliğe girmemiş kardeşi Umeyr ile beraber Bedir savaşında hazır bulundu. Azılı müşriklerden Sad b. As’ı öldürdü. Buna karşın kardeşi Umeyr’i Bedir’de şehid olarak bıraktı.
Uhud’da ise bozguna uğrayan Müslümanların içinde bulunan Hz. Peygamber (s.a.v)’i oklarıyla koruyordu. Muhteşem ve isabetli atışlarını gören Sevgili Efendimiz (s.a.v), “At ey Sad! Anam babam sana feda olsun. Allah’ım! Bu senin okundur. Onu isabet ettir.” dedi. Bu sözlerin ardından “Allah’ım! Sana dua ettiğinde Sad’ın duasını kabul eyle.” Diye dua etti. Hz. Sad, bu sözler ve duayla hayatı boyunca övünüp durdu. Hudeybiye anlaşmasında ise şahit olarak bulundu. Hz. Peygamber (s.a.v) ile beraber sonraki savaşların hepsinde bulundu.
*
Hz. Sa’d, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Veda Haccı’ndan dönerken hastalanmıştı. Resulullah (s.a.v) onu ziyaret ettiğinde Hz. Sad’ın hastalığı artmıştı.
-Ey Allah’ın Resulü! Siz Medine’ye döneceksiniz. Ben ise burada ölüp dostlarımdan geriye kalacağım, dedi. Üzülüp dua istedi.
-Hayır, dedi Peygamberimiz (s.a.v). “Sen bizden geri kalmazsın. Burada kalır da sâlih ameller işlersen, onunla derecen elbette artar, merteben yükselir. Umarım ki; sen uzun zaman yaşayacaksın! Öyle ki, senden, birtakım kavimler faydalanacak, birtakım kavimler de mahrum kalacak.” dedi ve “Ey Rabbim! Ashabımın Mekke’den Medine’ye dönüşünü tamamla.” diye duâ etti. Bu dua üzerine Hz. Sad iyileşip Medine’ye döndü.
Yine bir gün Resulullah (s.a.v), gazvelerinden birinden dönmüş, Medine’ye gelmişti. Çok yorgun olduğu için “Keşke salih biri bu gece kapımın önünde nöbet tutup beni korusaydı.” dedi. Ansızın bir silah sesi duyulunca “Kim o?” dedi Hz. Peygamber (s.a.v). “Ben Sad’ım.” sesi duyuldu. Gelenle aralarında şu konuşmalar geçti:
– Seni buraya ne getirdi?
– İçimden bir ses, Resulullah yalnızdır. Düşmanlar bir eziyet ve sıkıntı vermesinler diye O’nu korumaya geldim.
Böylece Hz. Peygamber (s.a.v) Hz. Sad’a hayır dualarında bulunup rahatça uyudu.
*
Hz. Ebubekir, halife olarak seçildiğinde ilk biat edenlerden biri yine Hz. Sad idi. Sasani/İran İmparatorluğu üzerine göndereceği orduya komutan arayan Hz. Ömer ise ileri gelenlerle istişare ederken Hz. Sad, tavsiye edildi. Hz. Ömer, onu ordusunun başında komutan olarak uğurladıktan sonra Hz. Sad, Kadisiye’de fillerle donatılmış Sasani ordusuyla karşılaştı. Müslümanların teslim olma veya cizye verme tekliflerini kabul etmeyen İran ordusu komutanı Rüstem, 120 bin kişilik ordusuna rağmen 34 bin kişilik orduya yenilip öldürüldü. Hz. Sad, ordusuyla daha da ilerleyip İran’ın başkenti Medain’i aldı. Hükümdar Yezdücert kaçtı. Kızı esir alındı.
Kazanılan ganimet sayılamayacak kadar çoktu. Hz. Peygamber (s.a.v)’in yıllar önce Hendek savaşı için kazılan ve hendekte ortaya çıkan taşı kırdığı esnada verdiği müjde, yani Kisra’nın sarayları ve hazineleri Müslümanların eline geçmişti. Hz. Sad, Halife Hz. Ömer’in emriyle Kufe şehrini kurdu ve valisi olarak atandı.
Hz. Ömer suikaste uğrayıp şehid edilmeden kendinden sonraki halife seçimi için 6 kişilik bir heyet atadı. Hz. Sad, bu altı kişilik heyette yer alan isimlerden biriydi. Nitekim Abdurrahman b. Avf lehine halifelik adaylığından vazgeçme fedakarlığında bulundu. Hz. Osman halife seçilince Hz. Sad’ı Kufe valiliğine tekrar atadı. Çünkü Hz. Ömer, eğer Hz. Sa’d halife seçilmezse onu yönetici adayı gördüğünden dolayı ona valilik verilmesini de vasiyet etmişti.
d)Vefatı:
Ömrünün sonuna doğru gözleri görmez olan Hz. Sad, Medine’nin yakınlarında Akik denen yeri imar edip yerleşmişti. Hz. Osman’ın şehid edilmesi ve Hz. Ali dönemi yaşanan fitnelere, Cemel ve Sıffin savaşlarına müdahil olmadı. Akik’ten çıkmadı. Miladi 675 yılında burada vefat etti. Vasiyetine göre hareket edilerek Bedir savaşında giydiği cübbesiyle kefenlenerek Medine’de cenaze namazı kılındı. Cennet’ül Baki’ye defnedildi. Kefeni olan cübbesi için şöyle demişti: “Beni bununla kefenleyiniz. Bedirde müşrikleri bu cübbeyle karşılamıştım. Yüce Allah ile de bununla karşılaşmak istiyorum.”
e)Fazileti:
*Anne tarafından Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e “dayı” idi. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de ashabına karşı onu işaret ederek “İşte bu, benim dayımdır. Kimin böyle bir dayısı varsa bana göstersin.” derdi.
*Kendisinden oğulları; Said b. Müseyyeb, Alkame ve Ahnef gibi tabiinin büyükleri 270 hadis rivayet etmişlerdir.
*Kur’an’da Hz. Sad’ın nüzulüne sebep olduğu dört ayet vardır.
*Kûfe valisiyken yeğeni Haşim b. Utbe’nin halife olması için 100 bin kılıcın onu destekleyebileceğini söyleyince “Sizin 100 bin kılıcınızdan daha kuvvetli tek bir kılıç, mümine çekilince onu kesmeyen, kafire karşı sıyrılınca onu kesen kılıçtır.” Diyerek fitneden uzak olduğuna işaret etti.
*Duası kabul olan biri olduğundan Abdullah b. Saib, gençken bir gün kendini ona tanıtıp Hz. Sad’a kendi gözlerinin açılması için neden dua etmediğini sorar. Hz. Sad “Allahü Teâlâ’nın benim hakkımdaki takdiri (gözümün görmemesi), gözümün görmesinden, daha güzeldir.” buyurdu.
*Rivayet ettiği hadislerden biri şöyledir: “Yâ Rabbi! Cimrilikten, korkaklıktan, erzel-i ömür denilen ihtiyârlıktan, bunaklıktan, dünyâ fitnesinden yani deccâl’ın fitnesinden ve kabir azâbından sana sığınırım.”(Müslim, Zikir, 73)
Ashabın iyilerinden ve iyi dostlarından olan Hz. Sad, yıldızlardan bir yıldızdı. Unutmayalım ki var olduklarını bilmemize rağmen, her zaman yıldızları göremeyiz. Yıldızları görmek için şartların oluşmasını beklemeliyiz. Zamanımızın yıldızları için şartların oluşmasının da gayretimize bağlı olduğunu unutmamak dileğiyle…
Mehmet Ali Gönül
Kaynakça:
el-İsabe, İbn-i Hacer Askalanî, Sağlam yayınevi, 2011
İslam Tarihi, M. Asım Köksal, Şamil Yayınevi, 3. Cilt, 1989
Sahabe Hayatından Tablolar, Dr. Abdurrahman Rıfat el-Başa, Kervan Yay. 1. Cilt
https://islamansiklopedisi.org.tr/sad-b-ebu-vakkas
http://www.ehlisunnetbuyukleri.com/Hayatlar/EshabiKiram/Detay