Bu birkaç gündür Türkiye ile İran arasında Azerbaycan üzerinden yaşanan suni tartışmayı hepimiz derin bir üzüntüyle takip ediyoruz. Bu tür tartışmaların ne İran’a ve ne de Türkiye’ye faydası var. İki güçlü, ümit aşılayan İslam ülkesinin arasındaki husumet sadece İslam düşmanlarını sevindirir. Bu tür husumetlerin ne Türkiye’ye ve ne de İran’a faydası var. Her iki ülke de bundan zarar görür. İslam ümmeti, Müslüman halklar da zarar görür. İki Müslüman ve komşu ülke arasında düşmanlık, ihtilaf, nefret yaratmak isteyen Batının, onların içimizdeki uzantılarının işlerini kolaylaştırır sadece bu tür suni tartışmalar.
Ben ne Türkiyeli yöneticilerin ve ne de İranlı yöneticilerin birbirlerinin toprak bütünlüğüne göz diktiklerine ihtimal vermiyorum. Sayın Erdoğan’ın böyle bir niyetinin olduğuna ise hiç inanmıyorum. Bu tür suni tartışmaların bir daha yaşanmaması için tarafların daha hassas ve sağduyulu olması gerekmektedir.
Bugün Müslümanların, İslam ümmetinin, özellikle de Türkiye ile İran’ın her zamankinden daha çok işbirliğine, güç birliğine, vahdete, kardeşliğe ihtiyaçları var. Çünkü ümmet tehdit altındadır, ümmetin toprakları tehdit altındadır, İslam dünyasının güvenliği ve geleceği tehdit altındadır. Müslümanlar husumete, düşmanlığa, ihtilafa düşme, birbirleriyle uğraşma lüksüne sahip değildirler.
Türkiye ile İran düşman değil, stratejik ortak olmalıdırlar. Tüm kutsal beldeleri işgal altında olan, her tarafı düşmanın istilasına uğramış İslam dünyasının buna ihtiyacı var. Ümmetin Türkiye ile İran’ın işbirliğine ihtiyacı var. Eğer Türkiye ile İran işbirliği yaparlarsa başta Ortadoğu olmak üzere İslam dünyasının geniş bir coğrafyasını işgalden, sömürüden kurtarabilirler. Her şeyden ötesi kendilerini olası bir işgal, istila ve iç savaştan, iç karışıklılardan koruyabilirler.
Amerika, Rusya ve Avrupa, topyekûn Batı dünyası Türkiye’nin stratejik ortağı değildirler, olmaları da mümkün değil. Çünkü onlar stratejik ortak aramıyorlar, sömürecekleri, bağımlı bir Türkiye istiyorlar. Avrupa ülkeleri kendi ulusal çıkarlarını önceleyen Türkiye’ye gece gündüz tehditler savuruyor. Ambargolarla tehdit ediyorlar. Amerika, savunma sanayii konusunda alternatif arayışı içinde olan, kendi ayakları üzerinde durmak isteyen Türkiye’ye sürekli baskı uyguluyor, ambargolarla sıkıştırıyor, darbe teşebbüslerinde bulunuyor, kabadayı ağzıyla mektuplar yazıp küstahça tehditler savuruyor. Rusya da aynı ihanet içinde… Türkiye’ye dost görünüp gizlice kuyusunu kazmaya çalışıyor.
İran için de aynı durum söz konusu… Ne Rusya ve ne de Çin, İran’ın stratejik ortağı olabilirler. İşgalci israil, her fırsatta İran’ın Suriye’deki üslerine saldırılar düzenliyor ve Rusya, bunu engelleme imkânı olmasına rağmen göz yumuyor. Aynı Rusya ikinci dünya savaşı sonrası İran’ın topraklarını işgal etmişti. Yine İran-Irak savaşında Rusya, Batı dünyası ile birlikte Baas rejimine destek vermişti.
İran’ın toprak bütünlüğünü tehdit eden ülke Türkiye değildir. Yine Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden ülke İran değildir. Bu iki Müslüman, komşu ve kardeş ülke asırlardır barış içinde yaşamışlardır. Ama her iki ülkenin de toprak bütünlüğü ve güvenlikleri defalarca Amerika, Rusya ve Avrupa tarafından tehdit edilmiş, hatta toprakları işgal edilmiştir. Birinci dünya savaşında Türkiye’nin, ikinci dünya savaşında ise İran’ın toprakları bu ülkeler tarafından istila edilmiştir.
Bugün hem İran hem de Türkiye Batılı devletlerin ambargo ve tehditleri altındadır. Bu iki ülkenin komşuları; Suriye, Irak Batılı devletler tarafından istila edilmişlerdir. Ve Batılı devletler Türkiye ile İran’a saldırı, topraklarını işgal edip bölme konusunda arzu sahibi olduklarını gizlemiyorlar.
Komşuları Batılı barbarların istilasına uğramış, kendi toprakları da tehdit altında olan Türkiye ve İran düşman değil, stratejik ortak olmak zorundadırlar. Bu iki ülke gelecekleri, güvenlikleri için birlikte hareket etmeye, birbirlerine güvenmeye mecburdurlar. Hem kendileri hem de ümmet için bunu yapmak zorundadırlar. Ümmetin, mazlum Müslüman halklarının umut ve arzuları bu yöndedir.