Statü, bireyin toplum içindeki yeridir. Verilmiş ve kazanılmış statü olarak ikiye ayrılır. İnsanın doğuştan getirdikleri verilmiş statüdür. Kız olmak, erkek olmak; Kürt olmak, Türk olmak bunlar irademizin dışında gerçekleşen şeylerdir. Bunların siyaseti olmaz. Maalesef günümüzde bu özellikler üzerinden siyaset yapılmakta hatta daha da ileri gidilerek ırkçılık yapılmaktadır. İnsanların memleketlerine göre kabilesine göre bürokratlarla ilişkisine göre davranış sergilenmesi bunun en güzel örneğidir.
Eğer bir milletvekilinin yakınıysan davranışlar farklılaşır, işler daha kolay olur. Yani verilmiş statü, kazanılmış statünün kazanılmasında bir kolaylık sağlar. Düşünebiliriz, bunun dinle adaletle bir ilişkisi olabilir mi? Bunun dinle adaletle bir ilişkisinin olmadığını düşünüyorum, dinde ve adalette böyle bir şeye rastlamak mümkün değil. Teoride mümkün olmayan bir şey nasıl oluyor da pratikte zorunlu oluyor, tartışılacak bir durum.
Bu anlamda bazı insanlar İslam'ın ve adaletin güzelliğinden bahsederken, yaşantısını farklılaştırması daha büyük bir sorun. Bu anlamda Efendimiz (sav) yüzyıllar öncesinden bizleri uyarmıştır. Öyle görünüyor ki bizler bu uyarıları dikkate almayıp kast sistemini örneklemişizdir.
Nedir kast sistemi?
Kast kelimesi Latincede “ırk/soy” anlamına gelir. Hint kültürüyle özdeşleşmiş, meslek esasına dayalı sınıf ayrımı sistemidir. Kast sistemi, dünyanın en katı sınıf ayrımı sistemi olarak bilinir. Günümüzde Hindistan dışında Sri Lanka, Nepal, Bali gibi bölgelerde halen uygulanmakta olan kast sisteminde temel olan zenginlik ya da fakirlik değil meslek gruplarıdır.
Kast sisteminde meslek babadan oğula geçer, sınıflar arası geçiş kesinlikle yasaktır. Hatta kişiler kendi kastlarının dışındakilerle evlenemezler. Eskiden bu sistemde ayrı kastlardan kişilerin birlikte yemek yemeleri dahi yasaktı. Ancak bu kural zamanla yumuşadı. Fakat yine de bu sistem en katı sınıf ayrımı sistemidir. Başlıca 4 sınıf vardır.
1.Brahmanlar (din adamı ve bilginler)
2. Kısatriyalar (prensler ve askerler)
3. Vaisyaslar-Vikyalar (hayvancılık ve tarımla uğraşanlar)
4. Çudralar (işçiler, sanatkârlar ve köleler) bir de bu sınıfların dışında kalan "Paryalar" vardır. Bunlar insan yerine dahi konulmazdı.
Günümüzde de böyle değil mi? Kendi garibanlığıyla, mazlumluğuyla bir şekilde okumuş hayatın çilesini çekmiş çeşitli insanların iftirasıyla yıllarca mağdur edilmiş ve edilmekte olan 28 Şubat mağdurları kast sisteminden daha kötü bir sistemle imtihan edilmekte. Ayıp günah değil mi? Bu yüzyılda bu şekilde mağdur edilmek insanlık için bir utanç tablosudur. Bu anlamdaki görüşlerimizi 28 Şubat üzerinden gerekçelendirirken sosyolojik olarak ayıbımızı da soy ağacı üzerinden yapabiliriz.
Nasıl mı?
Bir soy ağacı çalışması yapıldı, insanlar çalışmanın güzelliğinden bahs etmek yerine kalıtım üzerinden birbirine hakaret etmeye başladı. Çok şükür Ermeni değilmişim, Rum değilmişim bu anlayışınla Müslüman olsan ne yazar? Bu anlayış İslam'ın neresinde var? Eğer sen bu şekilde inanıyorsan senin de 28 Şubatçılardan ne farkın var?
Sonuç olarak şunları söyleyebilirim: İnsanların kusuru hatası olabilir belki fark edilmez, böyle bir yaklaşımın inananlar tarafından telaffuz edilmesi kabul edilecek bir durum değildir. Allah bizlere güzel üslup ve güzel ahlak versin.
Selam ve Dua ile...