Batı da ırkçılık gittikçe artmaktadır. Kendilerinin dışında herkesi düşman görmek gibi bir hastalığa sahiptirler. Ya onların bütün çıkarlarına, istek ve arzularına boyun eğersiniz- ki bu kendi kimliğinizden ve bütün bir iddianızdan vazgeçmektir- ya da sizi tamamen düşman ilan ederek yok etmeye çalışırlar.
Bugün zirveye ulaşmış olan bu hastalık, bir salgın gibi bütün bir batıyı esir almış durumdadır. Bu ırkçılık hastalığı, eskiden marjinal gruplar ve basın organlarında sistematik bir şekilde ve taktiksel olarak sürdürülürken; şimdi de bütün batılı devletlerin resmi politikası haline gelmiş durumdadır.
Aslında şimdiye kadar gizli kapaklı bir şekilde besledikleri kin ve düşmanlıklarını, şimdi de aleni bir şekilde yaparak gerçek yüzlerini ortaya koymaktadırlar. Şimdiye kadarki söylemlerinde, yumuşak bir ton ile bizi kandırmaya devam ederlerken; eylemlerinde ise düşmanca politikalarında hiçbir taviz vermeden en çirkin ve kokuşmuş projelerini uyguladılar, en gaddar ve zalim darbelerle de bizleri ezmeye ve nihayetinde yok etmeyi sürdürmüşlerdir.
Batı, her alanda zirveyi gördü. Artık zirve aşağı yuvarlanmaya başlamış durumdadır. Batı da hiçbir zaman zirveden düşmeyen ırkçılık ve insanlık düşmanlığı ise batının çöküşünün ayak sesleri hükmündedir. İslam ve Müslümanlara yönelik son dönemdeki saldırılar ise çöküş hızlarını azaltmaya yönelik hırçın ve çaresizlik noktasındaki son çırpınışlarıdır.
Fransa'da son olarak kabul edilen, İslam ve Müslümanları hedef alan yasa tasarısı, kafalarındaki düşmanlıklarına yasal kılıf uydurma saçmalığından başka bir şey değildir. Camilere yönelik sistematik bir şekilde sürdürülen saldırılar, ezanın yasaklanması ve son olarak cami ve derneklerinin kapatılması, üye ve gönüllülerinin terör suçu kapsamına alınması, ırkçılık ve düşmanlılarının devlet boyutunda vardığı dehşet noktasını bize göstermektedir.
Rahmetli Aliya İzzet Begoviç: "Bunu hiç unutma evlat, batı hiçbir zaman uygar olmamıştır. Bugünkü refahı, devam eden sömürgeciliği döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur" diyerek batının gerçek kimliğini, karanlık yüzünü ve insanlığa yapmış olduğu düşmanlıklarını net bir şekilde bize açıklamıştır.
Evet, batı hiçbir zaman uygar olmadığı gibi devamlı olarak ırkçılık ve faşizmin etkili olduğu bir zemin haline gelmiştir. Kendilerinin dışındaki bütün coğrafyaları sömürgeleştirip talan etmeleri yetmezmiş gibi esiri oldukları faşizmin etkisiyle, onların dinlerini, dillerini, etnik kimliklerini ve bütün değerlerini yok etmek için her yola başvurmuşlardır.
Gelinen noktada eylem ve söylemlerinde ırkçılık fışkırmakta, aldıkları tedbirlerle İslam'a ve Müslümanlara hayat hakkı tanınmamakta ve yasal düzenleme kılıfı ile ırkçılık ve faşizmlerini resmi devlet politikası haline getirme cüretinde bulunmaktadırlar. Irkçılık 'ilk ırkçı olan şeytana' bir fayda sağlamadığı gibi bugün, şeytana özenerek ırkçılığı bir kurtuluş reçetesi olarak gören batıya da bir fayda sağlamayacaktır. Belki de şeytanın lanet ile anılması gibi batının da kaos, belirsizlik ve çöküşün nişanesi olacaktır.
Irkçılık hiçbir kavme ve coğrafyaya huzur ve refah getirmediği gibi emniyet ve barışı da getirmemiştir. Bütün kavgalar ve savaşlar ırkçılık ve çıkar çatışmasıyla çıkarıldığı gibi huzur, güvenlik ve adalet anlayışını da temelden yok etmiştir.
Ey yeryüzünün lanetlileri olan ırkçılar, yerin dibine girin!