Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, üç günlük ziyareti kapsamında geldiği Muş’ta, bölgede görev yapan din görevlileriyle bir araya geldi.
Muş Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonunda gerçekleştirilen programa, Muş Valisi Aziz Yıldırım, Belediye Başkanı Feyat Asya, Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat, diyanetin üst düzey yöneticileri ve bölgede görev yapan din görevlileri katıldı.
Din görevlisinin erdemin, güzel ahlakın yaygınlaşması ve yeryüzünün imarı için çalışması gerektiğini belirten Başkan Erbaş, “Bizler insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarma noktasında o işin içerisinde olarak katkı sağlayacağız, bizatihi bu işi yapacağız İnsanların irşada ihtiyacı var, doğruyu duymaya ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
Erbaş, din görevlisinin ifa ettiği vazifenin öneminin büyük olduğunu belirterek, “Bizim anlattığımız Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir. Mihrap peygamber makamıdır, minber, kürsü peygamber makamıdır, üzerimizdeki cübbeyi, Peygamber Efendimizin varisleri olarak giyiyoruz. Bu topluluk milletin, ümmetin ve insanlığın umududur” dedi.
Konuşmasında din görevlisinin önceliklerine vurgu yapan Erbaş, “Önceliğimiz, Rabbimize, milletimize, insanlığa karşı sorumluluğumuzdur, inancımızın gereğini yerine getirmemizdir, kulluğumuzdur. İnsanlığın huzurudur, adaletin, merhametin, güzel ahlakın yaygınlaşmasıdır. Bu şuur ve gaye ile çalışmalarımızı, hayatımızı bereketli kılmaktır. Derdimiz, insanlığın derdidir. Bugün mahallemizde, şehrimizde, bölgemizde, ülkemizde Rabbini ve Peygamberini tanımadığı için yolunu ve huzuru bulamayan tek kişi varsa, kendimizi bundan sorumlu hissetmek zorundayız. Dünyanın, insanlığın hali ortada. Müminlerden kim yeryüzün daha iyi imar edebilir ki, daha iyi hale getirebilir ki; bunun muhasebesini yapmalıyız.“ şeklinde konuştu.
“İlim olmadan din hizmeti olmaz”
İlmin öneminin altını çizen Prof. Dr. Erbaş, “İlim olmadan din hizmeti olmaz, ilim olmadan, bilgi olmadan, hikmet olmadan görevimizi rahat yapamayız. Hikmet olmadan, bilgi olmadan, okumadan, kendimizi yetiştirmeden nasıl anlatacağız, nasıl etkili olacağız, nasıl insanları ikna edeceğiz? Bilgilerimizi güncellememiz gerekiyor, günün şartları uygun hale getirmemiz gerekiyor. Ufkumuzun, tefekkürümüzün gelişmesi için özelikle sosyoloji alanında, psikoloji alanında, tarih alanında yazılan kitapları okuyarak klasik bilgilerimizle yeni dönemde yazılmış olan kitaplardan öğrendiklerimizi birleştirmemiz gerekiyor. Hizmet ettiğimiz bölgeyi bütün özellikleriyle tanımalı ve ona göre rehberlik yapmalıyız. Yaşadığımız dünyanın, ümmetin ve coğrafyamızın yaşadığı sorunları, sebeplerini ve çözüm yollarını önce kendimiz öğrenmeliyiz, sonra muhatap kitlemizle birlikte bunları paylaşmalıyız.” dedi.
“Irkçılık ve mezhepçiliğin inancımızda yeri yoktur”
Irkçılık ve mezhepçiliğin inancımızda yeri olmadığını ifade eden Erbaş, “Günümüzde özelikle bizi birbirimize düşürmek için ırkçılık, mezhepçilik, farklı anlayışları birbirine karşı kışkırtma noktasında öteden beri bazı planlar var, bu yeni bir plan değil, yani 100 yılı aşkın bir plandır. Bu planlara karşı bizler bunların hep karşısında duracağız, hiçbir zaman taviz vermeyeceğiz. Irkçılık, mezhepçilik bizim inancımızda yeri olan bir anlayış değildir. Hz. Peygamber veda hutbesinde, Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takvadadır buyurmuştur.” şeklinde konuştu.
İslam’ın dünyaya barışı getirmek için gönderilen bir din olduğunu belirten Erbaş, “Herkes kendi inancının, kendi düşüncesinin öteki tarafından da kabul edilmesini ister, bu eşyanın tabiatına uygun bir şeydir, ama asla illa ki öyle olsun diye zorlamak yoktur bizim medeniyetimizde. Hangi düşünceden olursa olsun karşılıklı konuşursunuz, tartışırsınız, ama orada kalır, oradan öteye geçmez, kavgaya dönüşmez, kavgaya dönüştüğü zaman huzur kalmaz. İslam barış dinidir, dünyaya barışı getirmek için gönderilen bir dindir İslam, Bu gerçeği çevremizdeki insanlara, muhatap kitlemize sürekli anlatacağız.” ifadelerini kullandı.
İLKHA