Ticarette, yönetimde ve hayatın her karesinde işi, işin ehli olan ve Allah'tan korkan kişilere teslim ediyor muyuz?
Aracınızı teslim ettiğiniz şoför gerçek anlamda şoför değilse ve bir de Allah korkusu yoksa bir ay içerisinde aracınız kullanılmaz hale gelir. Aracınızı teslim ettiğinize pişman olursunuz. Kârınız zararınızı karşılamaz.
İşyerinizi teslim ettiğiniz idareci, işin ehli değilse ve Allah korkusu yoksa, saat yedide açılması gereken iş yerinizi dokuzda açar. İş yerinize gereği gibi sahip çıkmaz. Ürünleri telef eder. Ürünler fire veren cinsten ise fireleri ikiye katlanır. Hiç atılmaması gereken ürünler çürük diye çöpe atılır. Malı kurtarma ya da değerlendirme derdi olmaz. Hatta alttan alttan götürür.
Bir tezgahtar: “ Biz tezgahtarlar istersek mal sahibini kalkındırır veya batırırız.” diyordu. Burada nasıl batıracağı ile ilgili verdiği örneklemeleri, başkalarına kötü örnek olmaması açısından buraya almayacağım.
Tezgahtarınız işin ehli değilse ve Allah korkusu yoksa, döndüğünüzde onu tezgahın altında yatıyor bulabilirsiniz.
Özellikle seçimlere gittiğimiz şu günlerde cumhurun vekilini, bakanını ve başbakanını seçeceği şu günlerde, işin ehli olanlardan, Allah'tan korkanlardan yana tercihimizi kullanacak mıyız? Eğer tercihimizi mümin olanlardan yana koymazsak, Allah muhafaza ciğeri kedinin sırtına yüklemiş oluruz. Teslim ettiğimiz makamlarda bizi temsil etmesini beklediğimiz kişiler rant devşirme yoluna gider. O zaman vebalini nasıl öderiz?
“Siyaset menfaat kapısıdır” diye meşhur bir söz vardır. Hakikaten neredeyse siyasetçilerin hepsi değil ama belki çok büyük bir çoğunluğu sırf menfaatleri için siyasete girer. Hatta siyasette bir yer kapmak için çok büyük harcamalarda bile bulunur. Şeyhliğinden, müftülüğünden, hocalığından menfaati uğruna vazgeçip siyasi görüşü ile tamamen çelişen kişinin yanında yer alır. İşte bu tarz değerleriyle tamamen taban tabana zıt hareket edenlerin işin ehli olmadıkları alenen ortadadır. Bunlardan yana tercihte bulunmak emanete ihanettir.
İşin ehli olanlar, değerleriyle çatışmaz. İşin ehli olanlar, bir kesimin oyunu almak için halkının inancına saldırmaz. İşin ehli olanlar, diyanetine, din derslerine ve hele hele kutsal olan, ilk ve son kıble gahlar olan iki beyte saldırmaz. Bazen bu tarz saldırıların olmasını bu kişilerin kimliğini ortaya dökmek açısından olumlu da bulmuyorum değil. Ama yine de hiç bir şekilde değerlerimize kıblegahımıza, din ve diyanetimize olan saldırıları halkımız oylarıyla cezasız bırakmamalıdır?
Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, işlerin ehli olana yani layık olduğu kimselere verilmesi emrediliyor. Görev yerlerinin emanet olduğu, bu emanetlere riayet edilmesi, uyulması emredilmektedir. Kur'an-ı kerimde mealen buyruluyor ki:
“Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.” [Nisa 58]
Adalet, işi ehline vermek ile gerçekleşir.
“Biz emaneti (dinin emir ve yasaklarını), göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” [Ahzab 72]
Müminler övülürken, “emanetlerine (dinin emir ve yasaklarına) riayet ederler ve verdikleri sözleri yerine getirirler” (Müminun 8) buyruluyor. İşin ehli olanlar, emanete riayet edecek olanlar yani müminlerdir.
İş ehli olmayana (layık olmayana) tevdi edildiği (verildiği) zaman;
“Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin. “Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?” denince, (Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekleyin) buyurdu. (Buhari)
“Allah yolunda cihad, bütün günahların affına sebeptir. Fakat emanete hıyanetin affına sebep olmaz. Allah yolunda öldürülen kimse, kıyamette, emaneti ödemeyince Cehenneme atılır.”[Beyheki]
...Fâsık ve ehil olmayanlar, işbaşına getirilirse, kötülüğünden korkup zalime hürmet edilirse...o zaman çeşitli belalara maruz kalırlar.” [Bezzar]buyrulur.
İşi ehline verenlerden olma temennisi ile Allah'a emanet olun.